Sosyal / Kültürel

Kötülükle Mücadele Etmenin En İyi Yolu

Kaş Yaparken Göz Çıkarmak

Kötülüğe karşı mücadele etmenin en etkin yolu nedir? Neden insanlara ne kadar kötü, hatalı, cahil vs. olduklarını söylemekten vazgeçip, onlara nasıl daha iyi biri olacaklarının bilgisini vermeyi seçmeliyiz? İyiliklere yönelip kaynaklarımızı doğrudan iyiliklerin büyümesi için kullanarak kötünün önüne nasıl geçilir? Yanıtlarımı, bu yazıda somut örnekler eşliğinde veriyorum.

Sorunlarla mücadele etmek için önceki birkaç yazımda üzerinde durduğum yöntemin daha iyi anlaşılması gayesiyle bu yazımda somut ve çarpıcı bir örneği paylaşacağım. Sorunlar yerine isterseniz kötülükle veya olumsuzluklarla mücadele de diyebilirsiniz buna.

Önce isterseniz Sorunları Çözmenin ve Daha İyiye Ulaşmanın Yolu başlıklı yazımda dikkat çekmeye çalıştığım yaklaşımı hatırlayalım. Temelde şunu vurgulamıştım:

Sorunları çözmek ve daha iyiye ulaşmak için uygulanması gereken yöntem, olumsuzluklara (kötülüklere) odaklanıp onları yerip kavgaya, çatışmaya girmek değil, sorunsuz alanlara yönelerek “iyilikleri” büyütmek ve böylece iyiliklerin alanını genişletmektir.

bakikaracay.com

Sorunları çözmek ve daha iyiye ulaşmak için uygulanması gereken yöntem, olumsuzluklara (kötülüklere) odaklanıp onları yerip kavgaya, çatışmaya girmek değil, sorunsuz alanlara yönelerek “iyilikleri” büyütmek ve böylece iyiliklerin alanını genişletmektir.

Bu hiç de alışık olmadığımız bir önerme belki. Zira bir olumsuzlukla karşılaştığımızda ilk aklımıza gelen mücadele yöntemi, doğrudan olumsuzluğun üzerine gitmek, onunla çatışmak ve onu alt etmek!

Oysa, doğru bulmadığımız bir şeye, yergi, kınama, yakınma, kötüleme gibi yıkıcı bir tutumla karşılık verdiğimizde gözümüzden kaçan bir şey var: Mücadele ettiğimizi düşündüğümüz olumsuzluğun parçası haline geliyor ve onun etki alanını genişletiyoruz. Sorunu ortadan kaldırmak için çabaladığımızı düşünürken, kullandığımız yıkıcı dille sorunla çatıştıkça, ondan yakındıkça, şikayet edip, yerip kınadıkça, çözüme hiçbir katkımız olmadığı gibi, bu ayrıştıran yöntemle soruna, olumsuzluğa dahil olup sürekli sorunlu alanı besliyor, genişletiyoruz.

Geçenlerde sosyal medyada karşılaştığım ve bunun farkında olduğunu düşündüğüm bir kullanıcının şu ifadeleri (veya alıntısı) gerçekten çok şey anlatıyordu:

“Sizlerden nefret etmeyeceğim. Çünkü biliyorum, siz nefretten besleniyorsunuz. Ben sizden biri olmayacağım.”

İki yanlış bir doğru etmiyor

Aslında “iki yanlış bir doğru etmez” sözü tam da burada anlatmak istediğim şeye işaret ediyor.

Bir yanlış artı bir yanlış daha eşittir bir doğru etmez! İki yanlış eder.

(-1) + (-1) = -2

Eksi biri ancak artı bir götürür.

(-1) + 1 = 0

Bunun anlamı şu: Bir yanlışı veya kötüyü, bir başka yanlışla veya kötülükle karşılık vererek değil ancak iyilik üreterek ve iyiliği büyüterek ortadan kaldırabiliriz. Diğer bir ifadeyle, yıkıcı yöntemle kötülüğe saldırarak değil, yapıcı yöntemle iyiliği büyüterek.

Kötülük ayrıştırır, iyilik birleştirir. Kötülük kabalaşır, öfkelenir, kavga eder, alt etmeye çalışır. Kötülüğü yeneceğiz diye onun yöntemleriyle onunla mücadele ettiğimizi sanırken bizi de kendi çemberine sokarak çatışmanın alanını genişletir. Böylece farkına varmadan onun bir aracı haline geliriz.

Basit bir denklem

Olumlu alana yönelerek kaynaklarımızı doğrudan iyinin ve doğrunun artması ve yayılması için kullandığımızda, ilk elden iyiliğin alanını genişletmiş oluruz. Böylece, olumsuzun, yanlışın önüne geçmeye başlar, büyümesine izin vermeyerek ona yaşam alanı bırakmamış oluruz.

(-1) + 2 = 1

“Dünya yalnızca kötüler yüzünden değil, kötülüklere karşı sessiz kalanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir” sözünü son zamanlarda sıkça duyuyoruz. Öyle ya, dünyanın hacmi belli; eğer iyilikleri, güzellikleri çoğaltıp dünyayı onlarla doldurmazsak, kötülükler çoğalıp doldurmaya devam edecektir —gözümüzün yaşına bakmadan! Son derece basit bir denklem. Kötülükle mücadele etmek için kötülükle kavgaya girişmek, çatışmak gerekmiyor; bu yöntem çözüm de getirmiyor. Ancak daha çok iyilik ve güzellik üretmek zorunlu, bu gerekiyor. Yazılarımda “olumluya yönelmekle” anlatmaya çalıştığım şey, bir bakıma işte o iyi, olumlu şeyleri çoğaltarak, onların alanını genişleterek kötülüklerin her yanı kaplamasına engel olmak ve sessiz kalanları kazanmak olarak da yorumlanabilir.

Şimdi bununla ilgili aktaracağım örnek davranış, eminim ne demek istediğimin daha iyi anlaşılmasını sağlayacak. Bunun için geçenlerde İnternet’te sizin de karşılaşmış olabileceğiniz güncel bir örnekten söz edeceğim.

Düz dünya teorisi

Biliyoruz ki bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da bilim insanlarının ortaya koyduğu bilgileri reddedecek insanlar olacaktır. Örneğin, günümüzde (yıl 2019) dünyanın yuvarlak değil, düz olduğuna inananlar var.

Düz dünya

Kulağa mantıksız gibi gelse de, düz dünya teorisinin peşinden sürüklenen çok sayıda insan bulunuyor. Bununla birlikte, buna karşı mücadele edilmesi gerektiğini düşünen birçok insan da var.

Mücadeleye girişenlerin çoğunluğunu, “doğrudan sorunun üzerine gitme” yöntemini uygulayanlar oluşturuyor. Bunlar, dünyanın düz olduğuna inananları her platformda kınıyor, kötülüyor, bilgisizlik ve bilim karşıtlığı ile suçluyor ve aşağılamaya çalışıyorlar. Sosyal medyada konuyu gündeme getirip, bu insanlar alay konusu ediliyor, karalanıp yerin dibine sokulmaya çalışılıyor. Bu yöntemi seçenlere göre, cehaletle savaşmanın en etkili yöntemi, kendi yaptıkları, yani yergi ve kınamayla üzerine gidip, kavga edip, alt etmek! Bunları yaptıktan sonra sorunun ortadan kalkmasını bekliyorlar.

İyilik ve fayda üretenler

Bununla birlikte, “doğruya ve olumlu alana yönelme yöntemini” uygulamayı seçenler de var. Onlar da bu tür yanlış bilgilendirmelere karşı sessiz kalınmaması gerektiğini düşünüyorlar fakat yanlış veya yetersiz bilgiye sahip olanları, yani dünyanın düz olduğuna inananları kınayıp yerme ve suçlama yoluna gitmiyorlar. Hepsinden önemlisi, onlarla kavga etmiyor, çatışmaya girmiyorlar. Peki ne yapıyorlar?

Bu gruptan bazı kişiler geçtiğimiz yıllarda bir çalışma başlattılar. İşe sorun analizi yaparak başladılar. Dünyanın düz olduğuna inananların buna neden ve nasıl inandığını incelediler.

Yakın geçmişte sonuçlanan bu çalışmada, bu insanların bilimsel gerçekleri reddetmelerinin en büyük nedenlerinden birinin, video paylaşım sitelerinde yanlış bilgilerin yer aldığı içerikler olduğunu belirlediler. Özellikle YouTube’da çok sayıda faydalı içerikle birlikte bu tür durumlara zemin hazırlayan çok sayıda yanlış bilginin de yer aldığını ortaya çıkardılar. Yayınladığı videolarla dünyanın düz olduğuna dair kanıtlar sunduğunu iddia eden kanallar azımsanmayacak sayıdaydı ve bunlar on binlerce takipçi edinebilmişlerdi.

Olumlu alanı genişlettiler

Bu duruma karşılık, potansiyel bir panzehir olarak bilim insanlarının bulgularını içeren videolar oluşturarak YouTube’a yüklemek ve bilgi almak isteyenlere sunmak şeklinde bir mücadele yöntemi geliştirdiler.

Bu sayede, merak eden, soru soran ve anlamak isteyen çok sayıda insana ulaşabildiler.

Hepsinden daha önemlisi, YouTube’da dünyanın yuvarlaklığı hakkında erişilebilen tek bilginin dünyanın düz olduğunu anlatan videolar olmasının önüne geçmeyi başardılar.

Bilimsel bulguları anlatan videoların sayısı arttıkça, dünyanın düz olduğunu anlatan videolar Youtube’da bu konuda erişilebilen tek bilgi olmaktan çıktı. Bu konuda arama yapan insanlar, dünyanın şekli hakkında bilimsel bulguları anlatan videolara daha öncelikle ve sıklıkla ulaşmaya başladılar.

Nitekim bu çalışmayı yapan bir grup araştırmacı, 2017’de ABD’de düzenlenen Düz Dünya Konferansında görüştükleri otuz kişiden yirmi dokuzunun konuyla ilgili YouTube’da izledikleri videolardan sonra fikirlerini değiştirdiklerini gördüler.

Bize çıkan ders

Doğru bilgiyi içeren videolar oluşturarak yayımlayan grup, tam da anlatmaya çalıştığım yöntemi örnekliyor.

Olumsuzu —yanlış bilgiyi— muhatap alıp, onu kınayıp yerin dibine sokup, onunla çatışmak, onu alt etmeye çalışmak yerine, olumlu alana yöneldiler. Kaynaklarını doğru bilgi üretimi için kullandılar ve bilimsel bulguların daha kolay ulaşılabilir olmasını sağladılar. Doğru bilginin yer aldığı videoların sayısını çoğalttılar. Böylece, yanlış bilginin veya cehaletin alanını genişletmesine izin vermeyip, sorunun önüne geçmeye başladılar. Sonuçta doğru bilginin alanının genişlemesini ve yanlış bilginin yaşam alanının daralmasını sağladılar.

Öte yandan, yergi, kınama, suçlama, kötüleme gibi yıkıcı dil ve tavırlarla sorunun üzerine giden birinci grup tam da “iki yanlış bir doğru etmez” sözüyle anlatmak istediğimi ortaya koyuyor. Olumsuzluk bir iken kendilerini de dahil edip ikiye çıkardılar. Zira “karşıyım” deyip kavgaya girişmek ve olumsuzluk üreten yöntemlerle tepki göstermek, onu kötülemek fayda etmiyor; aksine daha çok ayrıştırıp sorunu büyütüyor.

Amacımız olumsuzluklarla mücadele ise, çare, çözümlere yönelip kaynaklarımızı daha çok fayda üretmek için kullanmak, böylece olumlu alanı genişletmektir. Bu yolla daima kazanırız. Aksine, kötülüklere odaklandıkça, yakınma, yergi ve kötüleme ile onlarla çatışıp kavgaya tutuştukça, sürekli sorunun parçası olur, olumsuzlukların etki alanını artırırız; olumlu alana da hiçbir katkımız olmaz.

bakikaracay.com

Bir kez daha altını çizmekte yarar var belki:

Amacımız kötülükle (veya cehaletle) mücadele ise, çare, doğruya ve iyiliklere yönelip kaynaklarımızı daha çok fayda üretmek için, yapıcı yolda kullanmak, böylece olumlu alanı genişletmektir. Bu yolla daima kazanırız. Aksine, kötülüklere odaklandıkça, yakınma, ayıplama, suçlama ve kötüleme gibi yıkıcı bir dil ve tutumla onlarla çatışıp kavgaya tutuştukça, sürekli sorunun parçası olur, olumsuzlukların etki alanını artırırız; diğer yanda olumlu alana da hiçbir katkımız olmaz.

Olumsuzluklara odaklanıp çatışarak mücadele etmek ayrıca, “kaş yapayım derken göz çıkarmanın” ne olduğunu da iyi anlatıyor.

Etkin mücadelenin, çatışmak, yıkmak, ayrıştırmak değil, iyilik ve fayda üreterek birleştirmek olduğunu yukarıdaki örnekte açıkça görüyoruz. Zor olan da budur, iyiliğin ve faydanın mimarı olabilmek. Bunun için önce kendi olumsuzluklarımızı yenmek, ardından iyilik ve güzellik üreterek ışık olmaya kendimizden başlamak zorundayız.

Bir örnek de bu siteden

Olumluya odaklanma yöntemi her zaman sonuç veriyor mu? Bir örnek de bu sitedeki bir deneyimimden vereyim:

Twitter’a, Instagram’a, Facebook’a açıp bakın, de ve da bağlacının yanlış kullanıldığı sayısız mesaja rastlarsınız. Aynı zamanda bununla mücadele edip önüne geçmek isteyen birçok insanın da hata yapanları kınayan, yeren ve suçlayan mesajlarını görebilirsiniz.

Bu arada, elbette işin doğrusunu merak eden, araştıran ve öğrenmek isteyen birçok kişi de var. Kendi payıma, onların yararlanması için ‘De’ ve ‘Da’ Ne Zaman Ayrı, Ne Zaman Bitişik Yazılır? başlığıyla bu karışıklığı ortadan kaldırmanın kolay formülünü anlatan bir yazı yayımladım.

Kısa sürede beklediğimin ötesinde bir sonuçla karşılaştım. Şu anda bu yazım web sitemdeki en çok ziyaretçi alan yazılar arasında ilk sırada yer alıyor. Yüzbinlerce kez görüntülendi. Bu sayede formül, bu dil bilgisi kuralını anlamak isteyen çok sayıda insana ulaştı. Görüntüleyenlerin yüzde biri dahi yararlanmış olsa, binlerce insanın katılımıyla bugün doğru yazım kuralını uygulayan insanların sayısı arttı. Buna karşılık hata yapanların sayısı azaldı.

Biraz özeleştiri

Şimdi biraz zülf-i yâre dokunma zamanı.

Çevremizde kötülükle, olumsuzluklarla mücadele ettiğini iddia edenlere ve uyguladıkları yönteme buradan farklı bir gözle bakın şimdi! Atılan birçok adımın, varmak istediğimiz iyilik ve güzellikler yerine, bizi neden ters yöne götürdüğünü görmeniz zor olmayacak.

Tamamen kötülüklere, olumsuzluklara odaklanmış, onlarla yatıp kalkan ve bu olumsuzlukların doğurabileceği daha kötü olumsuzluklardan başka bir şey sunmadığı halde sorunların çözümüne hizmet ettiğini, iyiliği yaydığını zannedenler var.

bakikaracay.com

Neye odaklanırsak, onu güçlendirir, onu büyütürüz. Şikayet edip kınadığımız şeye adeta büyüteç tutarız, ona daha geniş yer verir ve onu daha fazla yaşamaya başlarız.

Tamamen kötülüklere, olumsuzluklara odaklanmış, onlarla yatıp kalkan ve bu olumsuzlukların doğurabileceği daha kötü olumsuzluklardan başka bir şey sunmadığı halde sorunların çözümüne hizmet ettiğini, iyiliği yaydığını zannedenler var. Örneğin, sosyal medyayı, gördüğüm kadarıyla özellikle Facebook ve Twitter’ı, sırf —belki de hiç tanımadığı, görmediği fakat bir hatasını yakaladığı— birilerini yermek, kınamak, karalamak, kötülemek, rencide etmek için araç edinmiş çok sayıda kullanıcı var. İçlerinde iyi insan olma hedefiyle yola çıkmış, daha güzel bir dünya umudu ve vaadiyle yaşadıklarını iddia edenler azımsanmayacak sayıda. Daha mutlu bir toplumsal yaşam istiyorlar, bunun için her fırsatta yergi ve nefretlerini dile getirerek kötülükle mücadele ettiklerine inanıyorlar.

İnsanlar eksik veya yanlış bilginin kurbanı olabildikleri gibi, küçük düşürücü, rencide edici paylaşımlardan haz alıyor da olabilirler. Başkasının ayıbını kendi ayıbına kılıf ediniyor da olabilirler. (Şunu da unutmamak gerek: Her insan Dünyaya baktığında gerçekte olanlardan çok, gönlünden geçeni görme eğilimindedir.) Ancak çevresine gerçekten faydası dokunan insanların izlediği yol, iyilik ve fayda üretmeye çalışmaktan geçmektedir —olumsuzluk üretmekten değil!

İyi niyetli kişiler kendilerine sormalıdırlar: Ben ne yapıyorum, şu anda ne üretiyorum? Fayda mı üretiyorum? Yoksa çatışıyor, kavga mı ediyorum? Neyin alanını genişletiyorum?

Hatta, bir adım daha ileri gidip gün içinde kendi davranışlarımızı izleyebiliriz. Deneyelim, günde ne kadar süre şikâyet etmeden, birini veya bir şeyleri kötülemeden, yermeden, kınamadan geçiriyoruz ve ne kadar süre bunlardan uzak, bir sorunun ortadan kalkması için iyilik ve fayda üretiyoruz?

Yerginin hiç mi faydası yok?

Sorabilirsiniz, kınamanın, şikâyetin, yergi, suçlama veya kötülemenin hiç mi faydası yok? Buna açık yanıtım, hayır, hiç faydası yok! Keşke olsaydı, o zaman her sorun zaten kolayca çözülmüş olurdu. Ama öyle olmuyor; yergi, kınama, hakaret yağdırıldığında sorunlar çözülmüyor. Yıkıcı dil yalnızca yıkımın alanını genişletiyor.

Oysa, bu olumsuz tutumlara başvurmak zorunda değiliz! İnsanlara hakaret etmeden, yermeden, suçlamadan da kızgınlığımızı ifade edebilmenin, öfkemizi göstermenin, onur kırıcı olmadan da olumsuz duygularımızı ifade etmenin ve incitmeden terbiye etmenin yolları var.

Şikâyet etmek, yermek, kınamak, yakınmak, kötülemek vb. davranışlar, tıpkı sigara gibi veya küfretme gibi bir tür edinilmiş alışkanlıklar, şartlanmalar. Vazgeçilebilecek ve vazgeçildiğinde de hiç bir kaybımız olmayacak kötü alışkanlıklar.

Uygar, demokratik toplumlar bu alışkanlığı genellikle terk etmiş toplumlardır. İçlerinde yaşadığım ve sonuçlarına bizzat tanık olduğum için biliyorum. Şikayet, yergi, kötülemeye yaşamında asla yer vermeyen insanlar huzurla yaşıyor. Çünkü sorunlarla kavga asla çözüm getirmiyor. Aksine, demokrasi konulu yazımda vurguladığım üzere, onur kırıcı tutum ve davranışlar kişinin kendisi yanı sıra toplumdaki diğer bireylerin kendine duyduğu öz saygının azalmasına, bununla birlikte öz saygısı azalan kişilerin de diğerlerinin karşısına bu kez daha fazla onur kırıcı tutum ve davranışlarla çıkmasına neden oluyor.

Akıllı bir insan aynı şeyi yaptığında her defasında aynı sonucu alacağını kestirebilir. Geçmişe objektif bir gözle bakın! Sürekli aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemek, büyük bir yoksunluktur.

Bir sonraki adım

Yapılması gereken şey, öncelikle iyiye ve doğruya odaklanmayı başarmaktır! İnsanlara ne kadar kötü, hatalı, cahil vb. olduklarını söylemekten tamamıyla vazgeçmeliyiz. Hatalısın veya cahilsin diyerek aşağılamak, kavga ve çatışma ile ötekileştirmek, ayrıştırmak asla iyi sonuç getirmez. İyileşme istiyorsak, tek yapmamız gereken, iyinin ve doğrunun ne olduğunu açıklamak ve insanlara nasıl daha iyi biri olacaklarının bilgisini vermektir. Ezmek, yok etmek, ayrıştırmak için değil, bilgilendirmek, eğitmek, kazanmak için çalışmalı.

Bir cahilliğe, abukluğa mı tanık olduk; durdurmalı ama onunla kavgaya, çatışmaya girişmemeliyiz. O konuda doğrudan gerçeğin ve işin doğrusunun bilgisini vermeliyiz!

Yergi, gelişim yaratmaz. Birbirini yererek gelişen bir topluluk yoktur. Sürekli iyiye ve doğruya yönlendiren, iyi ve doğru şeyler üreten toplumlar gelişir. Hatalı gördüklerimizi kötüleyerek değil, iyileşmeye ancak doğrusunun ne olduğunun bilgisini vererek katkıda bulunabiliriz. Sükunetle, olgunlukla, şefkatle, merhametle.

Çözüm için alışkanlıklarımız dışında farklı bir bakış açısı geliştirmeye ihtiyacımız olduğu açık. Uygar toplumların yöntemi bu! Daima kazanan yöntem de bu!

Aslında bir toplumun gelişebilmesinin, uygarlaşabilmesinin formülü bu kadar basit. Tepeden bir çözüm inmesini beklemek yerine, her bireyin kendi davranışını kontrol etmeyi başarması yeterli.

Uzun sözün kısası

Uzun bir yazı oldu, biliyorum. Oysa bazen birkaç özlü söz veya deyim sayfalar boyunca anlatılmaya çalışılanı bir çırpıda açıklayabiliyor. Anlattıklarım aslında yeni şeyler değil. Kültürel mirasımızda var. İşte bunlara işaret eden birkaç özlü söz. Anlayanlar zaten ilk anda anlayanlar, diğerlerinin işi hayli zor.

  • İki yanlış bir doğru etmez!
  • Başkasının ayıbıyla kendi ayıbına kılıf bulmamalı!
  • Karanlığa küfretmek yerine bir mum yakmalı!

Ve bir atasözü:

  • Sen kuruşlarını biriktir, liralar kendilerini biriktirecektir.

Ve dahi:

  • Su-i misal, emsâl olmaz. (Kötü örnek, örnek olmaz. Yani, kötü örnek gerekçe olarak gösterilip bir başka kötülüğün savunulmasına esas olmaz).

Uzun sözün kısası;

  • Kaş yapayım derken göz çıkarmamak lazım.

Düz dünya teorisine inananları hatırlayarak sorunlara etkin çözüm geliştirme ve daha iyiye ulaşma yönteminin nasıl olması gerektiğini doğru değerlendirelim.

Elbette, biz de farklı yollar izleyenleri kınamıyor, kötülemiyoruz. Sorunlarımızın çoğunun eksik veya yanlış bilgiden kaynaklandığının farkındayız. O nedenle, bilinmesi gerekeni, kendi doğrumuzu, dile getirerek, merak eden, araştıran ve öğrenmek isteyenlere farklı bir seçeneği hatırlatmaya çalışıyoruz. Her konuda doğru bilgiyi ne kadar çok paylaşırsak, yanlış bilgiye o düzeyde izin vermemiş ve yanlışın yaşam alanını daraltmış oluruz.

Kalın sağlıcakla.

İyilikler ve güzellikler hep çoğalsın!

Yeni yazılarda buluşuncaya dek, “öğrenmeye devam edin”!

Yazar Hakkında

Baki Karaçay (MPA)

iO Akademi'de Eğitmen, Danışman. 25 yılı aşkın süre profesyonel deneyim sahibi Kamu Yönetimi Uzmanı (YL) ve Mühendis / Antalya Valiliği AB Projeleri Koordinatörü (2009-2020). Avrupa Birliği Projeleri kitabının yazarı ve Proje Döngüsü Yönetimi Eğitmeni. Sosyal Psikoloji meraklısı. Fotoğraf gönüllüsü. Webmaster. Bağlama sanatçısı. Kayakçı, doğa yürüyüşçüsü.

Yorumunuzu Ekleyebilirsiniz