Sosyal / Kültürel

Psikolojik Şiddet (Duygusal İstismar) ve Yol Açtığı Hasarlar

Psikolojik Şiddet Nedir

Psikolojik baskı ve şiddet içeren davranışlar, insanları kendine saygısını kaybetmiş, bağımsız karar alamayan, sağlıklı ilişkiler kuramayan, istikrarsız ve her şeye boyun eğen silik bir kişiliğe hapsederek sanıldığından çok daha büyük hasarlar veriyor. Sağlıklı ve mutlu bir yaşam için psikoloji biliminden daha çok yararlanmak, beden sağlığı kadar zihin sağlığı konusunda da bilgilerimizi artırmak zorundayız.

Sağlıklı ve mutlu bir yaşam için beden sağlığımız kadar zihin sağlığımıza da yatırım yapılmasının gerekliliği gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Psikoloji veya psikiyatri bilimlerinden artık kendini tanımak, sorunlarının kaynağını anlamak isteyen sağlıklı insanlar ve toplumlar daha çok yararlanıyor. Psikolojik şiddeti tanıyan ve hasarlarından korunmayı bilen bireyler ve toplumlar daha mutlu ve huzurlu yaşam sürüyorlar. O nedenle, psikolojik şiddet konusunda farkındalığın artması, uygarlık yolunda ilerleyebilmek için büyük önem taşıyor.

Toplumumuzda bu konuda farkındalığın artmaya başladığına işaret eden önemli bir gösterge, şiddetin yalnızca fiziksel olmadığı, duygusal olarak da yaşanabileceğinin daha geniş çevrelerce kabul edilmesi. Bu, en azından sorunun adının konması bakımından iyi bir gelişme. Araştırmalara göre, duygusal şiddet, psikolojik yaralar açabiliyor ve sanıldığından çok daha derin hasarlar verebiliyor. Üstelik, genellikle kalıcı olanın, fiziksel yaralardan çok şiddetin açtığı psikolojik yaralar olduğu biliniyor.

Şiddetin gerçekte ne olduğunu ve verdiği zararın boyutlarını anladığımızda yaşama, insanlara, çevremize, dünyaya bakışımız değişecek ve olup biteni çok farklı bir düzeyden anlamlandırmaya başlayacağız.

Psikolojik şiddet (baskı veya duygusal istismar) içeren davranışların hangileri olduğunu sıraladığım “Psikolojik Şiddet (Duygusal İstismar) İçeren Davranışları Tanıyın” başlıklı yazı yanında, psikolojik şiddetin ne olduğu ve yol açtığı hasarlar konusunda bildiklerimi bu yazıda aktarmaya çalışacağım. Bu içeriklerin davranışlarımızı iyileştirme yönünde yararlı olacağını ve ilişkilerimize mutluluk katacağını umuyorum.

Psikolojik şiddet nedir?

Duygusal istismar diye de bilinen psikolojik şiddet, ilişkide olunan kişinin duygularını kötüye kullanarak manipüle etmek (hileyle yönlendirmek) veya kınama, suçlama, küçümseme, ihmal ve tehdit gibi yollarla duygusal baskı altında tutarak kontrol etmek anlamına geliyor. Eğer bir ilişkide, kişinin kendine saygısını yıpratan ve zihinsel sağlığına hasar veren sözler ve davranışlarla kabalık ve zorbalık ısrarla devam ettiriliyorsa, orada psikolojik şiddet söz konusudur.

Uzmanlar, duygusal istismarın, tanınması en zor istismar biçimlerinden biri olduğunu belirtiyorlar. Psikolojik şiddet, sinsice veya açık ve manipülatif şekilde uygulanabilir. Her iki durumda da, kurbanın öz güvenini yok eder ve maruz kalan kişiler algılarından ve gerçekliklerinden şüphe etmeye başlarlar.

Duygusal istismarın altında yatan amacın, genellikle mağduru gözden düşürmek, izole etmek ve susturmak olduğu belirlenmiştir. Tüm bunların neticesinde, kurban kendini kapana kısılmış hisseder, ilişkiye daha fazla dayanamayacak kadar yaralanır, ancak aynı zamanda ayrılmaktan da korkar hale gelir. Bu döngü, bir şeyler yapılana kadar kendini tekrar eder.

Psikolojik Duygusal Şiddet

Baskı ve şiddeti normalleştirmek

Duygusal şiddet yoğunlukla insanlara en yakın ilişkide oldukları kişiler tarafından ve çoğu zaman sevgi çatısı altına yerleştirmeye çalışılarak uygulanıyor. Daha açıkçası, insanları sevdikleri kişiler psikolojik şiddete maruz bırakabiliyor. Bu kişi eş veya sevgili olabildiği gibi, anne-baba, akraba, bir grup lideri, yönetici, iş arkadaşı veya bir başkası da olabiliyor.

İlginç olan şu: Suçlanıp, yargılanmasına, azarlanıp, aşağılanıp, küsülüp, laf sokulmasına, utandırılmasına, korkutulmasına, hatta tehdit edilmesine rağmen, kurbanlar genellikle psikolojik şiddet uygulayan kişinin, kendi iyiliği için bu davranışları ona yaptığı ön kabulünü taşıyor.

Ne olursa olsun yakınlığın devam edeceğine mecbur hissedilen kaotik ilişkilerde psikolojik kontrol daha yoğun yaşanıyor. Yani, eğer ilişkinin zorunlu kıldığı yakınlık kullanılarak duygusal güç kullanılıyorsa psikolojik şiddetin ortaya çıkması olasılığı yüksek.

Gruplarda uygulanan bu tür sistematik şiddetin beyin yıkama ve zihin kontrolü taktiklerini de içerebildiği biliniyor. Kurbanlar, bir süre sonra istismarcının kontrolüne giren duygularını artık tanımaz hale gelebiliyor ve sonuçta benlik kavramları, kişilikleri ve bağımsızlıkları sistematik olarak ortadan kalkabiliyor.

Psikolojik şiddet çoğu zaman sözlerle gerçekleşiyor ancak onu fark edebilmek için sözlerden çok davranışlara bakmak gerekiyor. Zira, ne kadar eğitimli veya yetenekli olursa olsun, herkesin asıl kimliği, özellikle yakınındaki insanlara nasıl davrandığında gizli.

Sevgi değil, psikolojik şiddet

Kimse duygusal baskı ile bir diğerinin öz güvenini sarsarak, ona kendini yetersiz ve değersiz hissettirerek, suçluluk duyguları yaşatarak sevgisini vermiş olmaz. Sağlıklı bir ilişkide karşılıklı güven hakimdir; tehdit, ceza, yaptırım gibi şeylere yer yoktur. Karşılıklı güven ortamında taraflar birbirlerini önemli bularak, istekle dinler ve gözetirler. Unutmamalıyız ki, kuşku ve baskı varsa değil, neşe, sevinç ve güven varsa sevgi vardır. Derin ve sahici sevgi yalnızca karşılıklı gönüllülük varsa oluşabilir; zorbalığa, mecbur tutmaya yer yoktur. Sevgi, nezaket ve saygıyla davranıldığı sürece yaşar.

Sevmek, eğer yaşamdan zevk almayı artırıyor, her iki tarafı da daha içten, daha coşkulu ve yaratıcı yapabiliyorsa gerçek sevgidir. Sevmenin (sevgi diye yapılan fedakârlıklar veya kısıtlamaların), insanın özgürlüklerini elinden almaması, potansiyelini yaşamasına engel olmaması, onu kendinden uzaklaştırıp belli kalıplara uygun birine dönüştürmemesi beklenir. Sevgide her iki taraf da ilişkiden güç almalı, zarar görmemelidir. Taraflardan birinin itaatine dönüştüğünde sevgi olmaktan çıkmış, bağımlılığa evrilmiştir. Bu tür bir ilişkide bir sahip olan, bir de itaat eden vardır.

Sevmek, ne yazık ki çoğu kişi tarafından “sahip olmak” ile karıştırılır. Oysa sahip olma tarzı bir ilişkide, denetim altında tutmak ve kendinin kılmak vardır ki bunun başka psikolojik kökenleri söz konusudur. Araştırmalarda, psikolojik şiddet uygulayan kişilerin, şiddet ve saldırganlığı sıradan kabul etme yanı sıra bir dizi ortak özelliğe de sahip olduğu bulunmuştur. Bunlar arasında, yüksek düzeyde kıskançlık, kuşku (güven duygusu eksikliği), ani ruh hali değişimleri ve zayıf öz denetim en başta yer alıyor.

Psikolojik şiddetin yol açtığı hasarlar

Çocukluk döneminde yaşanan psikolojik şiddet ve istismar, ileri yaşlarda bir dizi ciddi bozukluklara yol açabiliyor. Stres, endişe, anksiyete, uyku bozuklukları ve kronik depresyon gibi sorunların arkasında psikolojik şiddete maruz kalmak yatabiliyor. Bu türden sorunlar tespit edilmese bile, psikolojik şiddetin, bireylerin ve toplumların huzur içinde yaşamasının ve gelişmesinin önündeki en sinsi engellerden biri olduğu biliniyor. Temelde öz güvenin yıkılmasına neden olan bu tür agresif davranışlar (pasif agresif de olabiliyor), verdiği derin hasarla kişilerin hayatını ve işlevselliğini etkiliyor. Sevgisizliğin ve saygısızlığın yayılmasına, sonuçta onur fakirliğine yol açarak kitlesel hasarlara neden olabiliyor.

Psikolojik şiddet, mağduru, kendine saygısını kaybetmiş, bağımsız karar alamayan, sağlıklı ilişkiler kuramayan, istikrarsız ve her şeye boyun eğen silik bir kişiliğe hapsederek yaşamdan soyutlayabilir.

(Araştırma sonuçları)

Araştırmalara göre, psikolojik şiddet, mağduru, kendine saygısını kaybetmiş, bağımsız karar alamayan, sağlıklı ilişkiler kuramayan, istikrarsız ve her şeye boyun eğen silik bir kişiliğe hapsederek yaşamdan soyutlayabilir. İş kaybı, ayrılıklar veya maddi zorluklar gibi bunalımlara ve değersizlik hissetmeye neden olabilir. Psikolojik şiddet kurbanı kendini haksızlığa uğramış, anlaşılmayan, yalnız bırakılmış ve değersiz hissederek içerler ve kimseye güvenip sığınamaz.

Uzmanlara göre, öz güvenin yıkılması, yaratacağı değersizlik hissiyle birlikte dehşet verici boyutlarda hasarlara da neden olabilir. Benlik saygısının kaybı ve değersizlik duygusu, bireye kendini zeka, güç, başarı gibi konularda yetersiz hissettirerek, ümitsizlik ve çaresizlik içine sürükler. Bu durumdaki kişiler, önemsiz, yetersiz ve işe yaramaz oldukları ve dünyaya sunabilecekleri değerli hiçbir şeyleri olmadığı inancıyla hareket ederek, kendilerine ve herkese en acımasız ve en kötü şekilde davranabilirler.

Söz konusu hasarları ilgili kaynaklardan daha genişçe öğrenmek mümkün. Ancak sonuçta, psikolojik şiddetin, en masum haliyle bile (çoğu kez farkına varılmadan) bireyin potansiyelini ve kapasitesini ortaya koyamadığı mutsuz ve sorunlu bir hayat yaşamasına yol açması, hasarın boyutlarını görmemiz için sanırım yeterli.

Burada hemen Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu’nun asık suratlılık ile psikolojik şiddet gören çocukluk arasındaki bağlantıya dikkat çeken bir paylaşımına da yer vermek istiyorum. Bu, neden dünyanın en az gülümseyen toplumlarından biri olduğumuzun da büyük oranda açıklaması.

Çocuklukta öğrenilen şiddet

Bu konudaki araştırma sonuçları, çocuklukta şiddet gören veya şiddete tanık olan bireylerin, yetişkinlikte şiddet uygulamaya eğilim açısından çok yüksek risk artışı taşıdığına dikkat çekmektedirler.

Psikolojik Şiddetin Altında Yatan Nedenler” başlıklı yazımda, yakın zamanda televizyonlarda “Kırmızı Oda” ve “Masumlar Apartmanı” adlarıyla gösterime giren dizilerle, yaşanmış gerçek hikayelerin ekrana aktarılmasının, bu yöndeki farkındalık artırıcı etkisine değiniyorum.

Dr. Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitaplarından uyarlanan bu diziler, danışanların karanlık iç alemine ışık tutuyor ve çocuklukta yaşanılan travmatik vakaları çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor. Dizilerde, küçük yaşlarda şiddete maruz kalması sonucunda kalıcı hasar gören insanların yetişkinlikte karşılaştıkları ruhsal çöküntü ve bunlara dair çözüm odaklı yaklaşımlar sunuluyor.

Psikolojik Şiddet Döngüsü

Çocuklukta tanık olunan şiddetin sürmesi ve ona karşı diğerlerinin tepkisi veya tepkisizliği uzun dönemli ruhsal sorunlara yol açabiliyor. Daha da kötüsü, çocuk tarafından model alınan şiddet içeren davranışlar, daha sonra yetişkinlikte sorunlar karşısında bir çözüm yolu olarak uygulanmaya başlanıyor ve böylece aynı şiddet içeren davranışlar kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Ta ki öncelikle böyle bir sorunun varlığının farkında varılıncaya dek şiddet devam edebiliyor.

Huzurun ve gelişmenin önündeki engel

Psikolojik Şiddet (Duygusal İstismar) İçeren Davranışları Tanıyın” başlıklı yazıda aktardıklarımı okuduğunuzda, geri kalmış, sorunlu toplumlarda sıradan kabul edilerek yaygın olarak yaşanan birçok davranışın aslında psikolojik şiddet içerdiğini (belki şaşkınlıkla) göreceksiniz. Araştırmalar, bizim gibi toplumlarda nüfusun büyük çoğunluğunun (evet “büyük çoğunluğunun”) hayatının en az bir döneminde psikolojik şiddete (duygusal istismara) maruz kaldığını göstermektedir.

Son söz

Eğer cahil ve geri kalmış dediğimiz dünyadan çıkmak istiyorsak, hatta yaşadığımız birçok sorunun gerisindeki nedenleri ortadan kaldırmak istiyorsak, çevremizi bu kadar sarmış olan psikolojik şiddeti (duygusal istismarı) hafife almayarak tanımak ve hayatımızdan çıkarmak zorundayız. Kapsamlı çözümler üretmeye yeterli olmasak dahi, en azından bu yönde yapacağımız bilgilendirmeler, toplumsal farkındalığımızın artmasına, psikolojik şiddetin hoş görülmediği bir ortam yaratılmasına ve dolayısıyla insanların sağlığına ve mutluluğuna katkıda bulunacaktır.

Ve biz kuruşlarımızı biriktirdiğimizde liralar kendiliğinden birikecektir.

Yeni yazılarda görüşünceye dek, “öğrenmeye devam edin.”

Yazar Hakkında

Baki Karaçay (MPA)

iO Akademi'de Eğitmen, Danışman. 25 yılı aşkın süre profesyonel deneyim sahibi Kamu Yönetimi Uzmanı (YL) ve Mühendis / Antalya Valiliği AB Projeleri Koordinatörü (2009-2020). Avrupa Birliği Projeleri kitabının yazarı ve Proje Döngüsü Yönetimi Eğitmeni. Sosyal Psikoloji meraklısı. Fotoğraf gönüllüsü. Webmaster. Bağlama sanatçısı. Kayakçı, doğa yürüyüşçüsü.

Yorumunuzu Ekleyebilirsiniz