Sosyal / Kültürel

İletişim Hataları — İyi İletişim İçin Hangi Hatalardan Kaçınmalıyız

İletişim Hataları

İletişimi olumsuz yönde etkileyen faktörlerin bilinmesi, bu yöndeki eksiklerimizin giderilmesine ve hatalarımızın düzeltilmesine, böylece gerek kişisel gerekse kurumsal açıdan iletişim becerilerimizin ve ilişkilerimiz dahil tüm sosyal süreçlerin iyileştirilmesine yardımcı olur.

İletişim uzmanlığı alanında lisans düzeyinde eğitimim olmasa da yaşamın bana öğrettiklerinden ve incelediğim araştırmalardan yola çıkarak iletişim hataları konusunda birkaç önemli noktanın altını çizmek ve böylelikle anlaşmazlık ve çatışmaların azaltılmasına katkıda bulunmak istiyorum.

İletişim konusunu anlamak için her zaman derin bilimsel çalışmalar yapmaya ihtiyaç yoktur. İletişim, yediden yetmişe hepimizin günlük yaşamlarımızdan, araştırma ve gözlemlerimizden sonuçlar çıkarabileceği, kolay anlaşılabilir teknikler ve becerilerden oluşur. Önemli olan, çıkarımlarımızı neden sonuç ilişkileri üzerine kurabilmektir.

İletişim kurma

İletişim kurma, özel yaşamdan iş yaşamına kadar hayatımızın her alanını etkileyen, sosyalleşmenin en etkili unsurudur. İletişim yöntemlerimiz, diğer insanlarla anlaşabilmemizde ve toplumdaki yerimizin belirlenmesinde önemli bir rol oynar. İyi iletişim kurmayı başarmak, daha iyi ilişkiler kurmak ve sürdürmek anlamına gelir.

İster yönetici, isterse çalışan, kim olursak olalım, ne iş yaparsak yapalım, mutlu bir iş yaşamı, sosyal ve özel yaşam için sorunsuz ve doyurucu iletişim kurabilmeyi öğrenmek şarttır. İyi bir iletişim, birçok sorunu çözer ve takip eden diğer tüm süreçlerin daha rahat ilerlemesini sağlar.

Öte yandan iletişimsizlik veya doğru iletişim yöntemlerini uygulayamamak, çoğu zaman yaşadığımız sorunların en büyük nedenlerinden biridir. Hangi alanda uzman olursak olalım, iletişim konusuna yabancı kalmamak zorundayız.

İletişim Hataları Nelerdir

İyi iletişimin kuralı

İyi iletişimin altın kuralı, karşılıklı güvene dayalı bir ortamı yaratabilmektir. İnsanların dikkate alınma ihtiyacı, bunda belirleyici rol oynar. İletişim sırasında, kişilerin, dinlendiklerini, yargılanmayacaklarını ve anlaşılacaklarını hissetmesi bu güvenli ortamın oluşmasının en önemli koşullarıdır. Bunun için açık olmak, karşıdaki kişinin kendine özgü varlığını kabul etmek ve hepsinden önemlisi empatik olmak gerekir.

Empati becerisi gelişmiş insanlar, daha anlayışlı ve daha düşünceli davranışlarıyla dikkat çekerler. Toplumsal duyarlılıkları yüksektir, çevreleriyle daha iyi ve uyumlu ilişkiler içinde olurlar, sevilir ve rahatlıkla kabul edilirler. Bu kişiler duygu ve düşüncelerini iyi ifade edebilirler. Araştırmalarda, yaşadıkları topluma fayda üreten başarılı kişilerin empati kurma becerilerinin oldukça gelişmiş olduğu saptanmıştır.

Araştırmalarda, yaşadıkları topluma fayda üreten başarılı kişilerin empati kurma becerilerinin oldukça gelişmiş olduğu saptanmıştır.

Sosyal ve özel yaşamda iletişimin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya gerek yok. İş yaşamında iletişimin önemiyle ilgili olarak ise şu noktayı unutmamak gerekir: Her türlü sistem insan üzerine kuruludur. Kurumsal başarı için kurallar, belgeler ve yazılı kültür her ne kadar önemli olsa da sonuçta onları hayata geçirecek ve işletecek olan yine insan ve insan ilişkileridir.

İletişim hataları

İyi iletişim ve ilişkiler kurmayı hepimiz istiyoruz ancak çoğu zaman farkında olmadan yaptığımız hatalar yüzünden başarısız olabiliyoruz ve hatta ilişkilerimiz kötüye gidebiliyor.

İyi iletişime engel olan her tür etken iletişim hatalarının nedenleri arasında yer alır. İletişim hatalarının neler olduğunu bilmek, nedenleriyle birlikte bu hataları doğru tanımlayabilmek, onlardan kaçınmayı başarabilmenin ilk ve en önemli adımıdır.

İletişim hataları nelerdir? İlişkilerimizin kötüye gitmesine neden olan en çok yapılan iletişim hataları hangileridir? İletişim konusunda nelere dikkat etmeli, hangi hatalardan kaçınmalıyız? Bu konuda yapılmış birçok araştırma ve elde edilmiş sonuca İnternet’ten de ulaşmak mümkün. Bu ve benzeri sorulara yanıt olabilecek ve sağlıklı iletişim kurmamıza yardımcı olacak bazı ipuçlarını bu yazıda bulabilirsiniz. Yazıda daha çok üzerinde pek durulmayan, zayıf ihtimal verilen veya gözden kaçan hatalara yer vermeye çalıştım.

İletişim becerilerimizi sorgulamak

İletişim becerilerimizi sorgulamak, davranışlarımızın altında yatan nedenleri anlamak, eksiğin giderilmesine, yanlışın düzeltilmesine çalışmak, gerek kişisel gerekse kurumsal iletişimin iyileştirilmesi açısından son derece önemlidir. İletişimi olumsuz yönde etkileyen faktörlerin bilinmesi, ortadan kaldırılması, böylece iletişimin iyileştirilmesi her şeyden önce iletişimde empatik yaklaşımı bilmekten ve kullanmaktan geçer.

İletişim hatalarını ve nedenlerini bilmek, sorunların bizden kaynaklanıp kaynaklanmadığını görmek için kendimizi tartmada yardımcı olabilir. Hatalarımızı geç kalmadan fark etmek bizi daha büyük sorunlardan kurtaracaktır.

Aşağıdaki başlıklar altındaki iletişim hatalarını ve iyi iletişim için ipuçlarını siz de gündelik hayatınızda rahatlıkla gözlemleyebilir ve uygulayabilirsiniz.

Bu hatalardan korunarak iletişim kanallarımızı açık ve samimi tutmamız, gelişme ve özgürlüğümüz önündeki engelleri de ortadan kaldırmaya yarar.

İletişimde Anlamaya Odaklanmak

Anlamaya odaklanmamak

Sağlıklı iletişim kurmada karşımızdakini “anlamaya odaklanmak” kadar etkili bir yöntem yoktur. Anlamak, dikkatimizi tamamen karşımızdakinden gelen verilere yöneltmemiz ve onları değerlendirmemizle mümkündür.

İnsanlar duygularını yalnızca sözlerle değil, beden duruşu, yüz ifadesi, ses tonu gibi pek çok davranışlarıyla da anlatırlar. Karşımızdakini anlayıp özellikle konuya bakış açısını fark ettiğimizde, durumu nedenleriyle birlikte daha etraflıca kavrar ve kolayca ortak bir yol bulabiliriz. Anlamak çoğu zaman varsa sorunların kendiliğinden çözülmesiyle sonuçlanır.

Anlamanın önündeki en büyük engel, ön yargılar yüzünden kendi bakış açısı dışındaki bakış açılarını kabul etmedeki zorluktur. Tek bir perspektiften bakarak her şeyi yorumlamak, anlamak değildir. Tek taraflı yaklaşımla, kendi görüşümüz dışındaki anladığımızı sandığımız şeyler bile bize yanlış gelir, ne kadar zayıf ve hatalı olduklarını düşünmekten kurtulamayız. Bu da sağlıklı iletişimi sürekli olarak engelleyen bir unsurdur.

Dinlememek

Etkili iletişim ve sağlıklı ilişkiler kurmada en önemli etkenlerden biri karşımızdakinin konuşmasını dikkatle dinlemektir. Sağlıklı iletişim, anlamaya çalışmakla birlikte, söylenenleri doğru şekilde anladığımızı karşımızdakilere hissettirecek şekilde dinlemeyi gerektirir.

Etkin dinleme becerisine sahip olmayışımız, çoğu zaman yaşadığımız en yaygın iletişim engellerinden biridir. Çoğu kişi karşısındaki konuşurken genellikle onu can kulağıyla dinleyip anlamak yerine, kafasında ona vereceği cevapları tasarlamakla meşgul olur.

Konuşması bitene kadar sözünü kesmeden karşımızdakinin söylediklerine odaklanmayı ve dikkatimizi ona vermeyi alışkanlık haline getirmek iyi iletişim için büyük bir kazanımdır.

Aklımızdan geçenleri susturup söylenenlere odaklanmayı deneyerek dinleme becerimizi geliştirebiliriz. Karşımızdakini gerçekten dinlediğimizden emin olduğumuzda, sağlıklı iletişim kurmada en önemli adımı atmış oluruz.

Tarafgir olmak

Bir görüşe veya uygulamaya taraftar olmak, yandaş olma veya destekleme durumunu ifade eder. Tarafgirlik ise taraftarlık ötesinde hak ve adalet gözetilmeden peşin hüküm ile veya körü körüne tarafını sahiplenme ve kayırmayı ifade eder. Tarafgirlik, kişinin bağlılığını her koşulda aklayan, nesnellik karşıtı bir durumdur. Örneğin bir takımın taraftarı, rakip takımların başarılarını da takdir etmeyi bilir. Tarafgir ise kaybettiği zaman rakibin başarısını görmezden gelir, sonuçtan dolayı birilerini suçlar, birilerine kızar, hatta düşmanca tavırlar alabilir.

Tarafgirlik, gerçeğin bilinmeyip gizlenmesine ve sorumluluk almamaya çalışmaktır ancak daha çok sıkıntı yaratır ve hata yapılmasına yol açar. Sonuçta, kişiyi başlangıçta kestiremediği daha sıkıntılı durumlara düşürür ve hatta sözünden dönme zorunda bırakır. Körü körüne bağlılık yüzünden, tarafı olduğu şeyin hata ve yanlışlarını savunmak veya yanlışlarına sessiz kalıp tasdik etmek, iletişimi tamamen imkânsız hale getirebilir.

Mümkün olduğunca kişinin etki altında kalmaksızın bağımsız bir bakış açısıyla konuyu değerlendirebilmesi, yani objektif (nesnel) olması, iletişim ortamını güvenli hale getirir. Doğrudan yana olmak, kim olursa olsun, ilkelerden uzaklaşmadan haklı olanı savunmak, güven veren ve iletişimi kolaylaştıran bir erdemdir.

Sürekli konuşmak

İnsanların belirli bir dinleme kapasitesi vardır ve dikkatlerimizi ancak belirli bir süre canlı tutabiliriz. Bu sürenin aşılmasından hiç kimse hoşlanmaz; aşıldığı durumlarda, söylediklerimiz bizim için ne kadar önemli olursa olsun, karşımızdakine ulaşmaz.

Uzun süre konuşmak insanların dikkatinin dağılmasına ve konudan kopmasına yol açar. Sürekli ara vermeden konuşmak, iletişimi keser ve hatta durum sıkıcı bir hal almaya başlar.

İletişim kurarken karşımızdaki insana düşüncelerini ifade etmesi için izin vermeyi bir alışkanlık haline getirmeliyiz.

Bağırmak

İletişimde ses tonu çok önemlidir. Konuşurken karşımızdaki insana sesimizi yükseltmek aslında ilkel yaşamdan kalma bir güç gösterisi ve saldırganlık eylemidir. Bağırmak bir alışkanlık haline geldiğinde iletişimi büyük oranda engeller ve çözülmesi zor sorunlara yol açar.

Konuşarak iletişim kurma becerisi geliştirememiş birçok canlı türü doğal yaşamda yüksek sesler çıkararak çevrelerine etki eder ve bu yolla kendilerini korumaya çalışırlar. İnsan ise sosyalleştikçe ve toplum içinde davranışlarını düzenleme durumuyla yüzleştikçe, hem karşısındaki kişiyi ve hem de kendi dışındaki üçüncü kişilerin ihtiyaç ve sıkıntılarını da gözetebilen bir zeka geliştirmeyi başarmıştır. O nedenle bağırma denen aşırı yüksek ses tonuyla konuşma eylemi, bir iletişim aracı olmaktan çıkmış ve uygar dünyada terk edilmiştir. Bağırma eylemi, bunun ötesinde psikolojik şiddet içeren davranışlar arasında görülmektedir.

Bağırmak sorunların çözümüne katkı sağlamaz, aksine gergin bir ortam yaratır ve karşımızdaki kişinin kendini savunma durumuna geçmesine neden olur. Kendini savunmaya odaklanan kişiye ise hiçbir mesajımızı ulaştıramayız.

Sakinliği korumak ve sesimizi yükseltmemek, sağlıklı iletişim ve ilişkiler için mutlaka başarılması gereken bir davranış şeklidir.

 İletişim Hataları

Suskun kalmak —kendini ifade etmemek

Sürekli konuşmak gibi, sürekli konuşmamak da doğru bir tutum değildir. Söz gümüşse sükût altındır; doğru ancak her şeyde olduğu gibi bunda da ölçünün çok önemli olduğunu unutulmamalıyız. Sürekli suskun kalmak sağlıklı bir iletişim yöntemi olmadığı gibi, büyük problemlere de yol açabilir. Çözülmesi için sorunların dile getirilmesi şarttır. Anlaşılmak istiyorsak, sorunumuzun veya ihtiyacımızın ne olduğunu doğru ifadelerle söylememiz ve o konuda ne hissettiğimizden söz etmemiz kaçınılmazdır.

Etrafımızdaki insanlardan destek ve anlayış bekleyebiliriz. Ancak onlardan aklımızı okumalarını beklemek, yararsızdır. Sorunlarımızı başkalarının çözmesini beklemek yerine kontrolü kendi elimize almaya çalışmamız gerekir. Söylenmesi ne kadar zor olursa olsun, doğru üslup ile iletişime zarar vermeden her şeyi açıklamanın mutlaka bir yolu bulunabilir. Kırmamak, incitmemek gibi nedenlerle tercih edilse bile, susmak yerine kendini açıkça ve doğru şekilde ifade etmenin yöntemleri bulunmalı, geliştirilmeli ve kullanılmalıdır. Ne istediğimizi, duygularımızı dolambaçlı yollara sapmadan net ve açık bir şekilde söylemeliyiz.

Ayrıca, dile getirmemek yüzünden üzeri örtülen, hasıraltı edilen konular gün geçtikçe daha çözümsüz hal alabilir ve zaman içerisinde daha büyük bir sorun olarak ortaya çıkabilir ve büyük zararlar verebilir.

Etrafımızdaki insanların sürekli anlayışlı olmasını beklemek yerine, durumu hissettirmemize yardımcı olacak yöntemler bulmalı, doğru zamanda mesajlarımızı net bir biçimde iletebilmeliyiz. Konuyla ilgili görüş ve düşüncelerimizi dile getirerek, karşılıklı fikir alışverişinde bulunma ortamı oluşturmaya çabalamalıyız.

Asıl konudan sapmak

Özellikle bir sorun çözmede yaptığımız en yaygın hatalardan biri de sıklıkla asıl konudan kopmaktır. Tartışmalar gerçeğin ortaya çıkması ve anlaşılması yerine her ne olursa olsun haklı çıkmak gibi bir gayeyle yapıldığında ana konudan sapma durumuyla sıkça karşılaşmaktayız.

Geçmişe veya adı geçen benzer yan konulara odaklanmak, ana konudan kopmada en sık rastlanan durumlardır. Geçmişte yaşanmış veya belki hasıraltı edilmiş konu ve sorunların tekrar tekrar gündeme getirilmesi, güncel sorunun çözülmemesi için bir kaçış veya bir kendini koruma yöntemidir.

Ancak ne bu tür tutumlar ne de haklı çıkmaya çalışma gayreti, çözüme ve kendini korumaya yardımcı olmaz. Aksine, konuları kısır döngü içerisine sokar, daha karmaşık ve çözülmez hale getirir. Etkili olmak istiyorsak, kararlı olmalıyız. Ana sorun yerine tartışmayı kendimizi haklı ve güçlü hissedeceğimiz başka alanlara kaydırmak, sorunu çözmeyeceği gibi iletişim ortamını da olumsuz etkiler. Sorun çözmenin en etkili yöntemi sorunu masaya yatırarak nedenleriyle birlikte önce analizini yapmaktır.

Yargılayıcı dil kullanmak

Karşımızdakilerin her düşünce ve görüşüne katılmak zorunda değiliz. Bu çok doğal, ancak bu bize beğenmediğimiz, onaylamadığımız görüş ve düşünceleri yargılama ve onlara saygısızlık etme hakkını vermez. Kendi değerlerimize saygı duyulmasını istediğimiz kadar karşımızdakilerin de değerlerine saygı göstermemiz gerekir.

İnsanların karşısındakinin sorununa önyargıyla yaklaşması veya önemsememesi, genellikle baş edemediği bir meseleye dair sıklıkla başvurduğu bir savunmacı tavır takınmadır. “Bu düşüncen çok saçma”, “bunlar önemsenmeyecek küçük konular” gibi küçümseyici ve alaycı yaklaşımlar, diyaloğu olumsuz yönde etkiler ve genellikle iletişimin kopmasına neden olur. Bizim için önemli olmayan bir konu, karşımızdaki için önemli olabilir. İletişimi güçlendiren en önemli faktör, anlaşılmaktır. Bir sorunun önemli olduğunun anlaşılması çözüme götüren önemli bir adımdır.

Yargılayıcı dil doğrudan ifadeler yanında ima ve sorularla da kendini belli eder. Sağlıklı iletişim için yargılamak amacıyla cevabı belli sorular değil, karşımızdakini anlamak için objektif sorular sormak gerekir.

Suçlayıcı dille konuşmak

Suçlayıcı bir üslup takınmak, karşımızdaki kişinin bizi anlamak yerine savunma durumuna geçmesine ve bizden uzaklaşmasına neden olur. Suçlayıcı dil, genellikle sorumluluğu üstlenmemek için bir kaçış stratejisidir ve iletişimi keser.

Yaşadığımız sorunları anlatırken karşımızdakileri suçlayıcı dil kullanmak yerine kullanılabileceğimiz çok etkili bir iletişim yöntemi var: Kendi hislerimizden söz ederek yapıcı olmak. Karşımızdakini suçlayıcı ifadeler yerine “etkilendim, endişelendim ve üzüldüm” gibi ifadelerle hoşlanmadığımız şeyin veya davranışın bize ne hissettirdiğinden bahsedebiliriz.

Kendi hislerimizden söz ederek bu tarz konuşmak, suçlayıcı dil kullanmadan sorunumuzu anlatmamıza yardımcı olur ve büyük bir iletişim engelini ortadan kaldırır. Hissettiklerimizi söylemeyi öğrenmek biraz zaman alabilir ancak duygusal durumumuzu iyileştirmek ve psikolojik sağlığımızı güçlendirmek adına çok yararlı bir eylemdir.

Kaçınılması Gereken İletişim Hataları

Katı ve kesin konuşmak

Sıkça yapılan iletişim hatalarından biri kurduğumuz cümlelerin sürekli “asla, kesinlikle, hiçbir zaman, her zaman” gibi sözcüklerle başlamasıdır. Bu sözcüklerle kesin ve katı konuştuğumuzda karşımızdakine hareket alanı bırakmamış oluruz ve onu da söylediklerimizi tamamen geçersiz kılacak karşılıklar vermeye itmiş oluruz. Bu da iletişimi zorlaştırır ve yeni sorunlar çıkmasına veya var olan sorunların büyümesine yol açabilir.

Katı ve kesin konuşmak daima haklı çıkmaya çalışma ve karşımızdakini zor durumda bırakma gayretinin bir sonucudur. Sürekli haklı olma ve haklı çıkma isteği ise sağlıklı iletişimi baltalayan önemli etkenlerden biridir.

Genelleme yapmak ve etiketlemek

Genelleme yapmak, genellikle toplumsal değer yargılarıyla karşımızdaki kişiyi etkisiz hale getirme girişimidir. Kişinin kendini hatalı ve yetersiz hissetmesine neden olduğu için iletişimi olumsuz etkiler. Örneğin “hiçbir zaman görevini yapmadın” veya “her zaman bitirmeden bıraktın” gibi sözler o kişinin daha önce işini hiç yapmadığını düşündüğümüzü belirtir. Oysa bu tür genellemeler gerçekte mümkün değildir. Bu genellemeyle karşımızdaki kişinin olumlu davranışlarını yok saymış oluruz. Yok sayılan biri ise bulunduğu ortam veya ilişki içinde kendini var etmek için çabalamakta zorlanır ve kendini ifade etmede sıkıntı yaşar. Çünkü önemsenmek ve adam yerine konmak, iletişimde en önemli gereksinimlerimizin başında gelir.

Etiketlemek de benzer şekilde, karşımızdaki kişiyi bir kalıpla sınırlayarak hareket alanını çerçevelemek anlamına gelir. “Sorumsuz”, “cimri”, “bilgisiz” gibi etiket yakıştırmalar kişiyi sonsuza kadar bir tanıma ve özelliğe mahkûm etme girişimleridir. Oysa insanlar genellikle çok yönlüdürler, zaman ve koşullara göre farklı davranabilirler ve ömür boyu aynı kalmaz, sürekli değişirler.

Genelleme ve etiketleme gibi tutumlarla, daha çok bir sorun yaşanması sonrasında ve özellikle birinin hata yaptığı ortaya çıktıktan sonra rastlanır. Ancak çözüme katkı vermez, aksine iletişim yollarının kapanmasına neden olurlar.

Ön yargı ve varsayımlar üzerine konuşmak

Yaşanan iletişim hatalarından biri de bir kişinin diğer kişilerin ne düşündüğünü bildiğine inanmasıdır. Karşımızdakiler hakkında inançlarımızdan yola çıkarak yorumda bulunmak ve beyinlerini okuduğumuzu sanmak aslında ön yargılarımızla hareket etmektir. Böyle durumlarda ön yargılarımız gerçeğin önüne geçebilir ve bir duvar gibi karşımızdakiyle aramızdaki iletişimin engellenmesine neden olur.

Diğerlerini herkesten daha iyi tanıdığına, insanların zihinlerinden geçen niyetler ve düşünceleri bile bildiğine inanmak, gelecekle ilgili varsayımlarda bulunmak büyük yanlış anlaşılmalara yol açabilir. Varsayımlar üzerinde konuşmak güven eksikliğini ifade eder, ancak karşıdakini kontrol etmenin bir yoludur.

Son söz

Bu yazıda yaygın karşılaşılan iletişim hatalarından bazılarına işaret etmeye çalıştım. Bu konuda çok daha fazla şey söylenebilir. Yukarıdakilere, hatasını kabul etmemek, konuları yanlış zamanda dile getirmek (yanlış zamanlama), yapıcı olmak yerine kayıtsız kalmak gibi yeni başlıklar eklenebilir.

Hatalarımızın farkına varmak, daha iyiye ulaşma yönünde çok önemli bir adımdır. Unutmamak gerekir ki hatalardan kaçınarak iletişimde ustalaşmak için zamana ve deneyime ihtiyaç vardır. İletişim yöntemlerimizi iyileştirmek için kendimize zaman tanımayı her zaman akılda tutmakta yarar var.

Yeni yazılarda görüşünceye dek, “öğrenmeye devam edin”.

Yazar Hakkında

Baki Karaçay (MPA)

iO Akademi'de Eğitmen, Danışman. 25 yılı aşkın süre profesyonel deneyim sahibi Kamu Yönetimi Uzmanı (YL) ve Mühendis / Antalya Valiliği AB Projeleri Koordinatörü (2009-2020). Avrupa Birliği Projeleri kitabının yazarı ve Proje Döngüsü Yönetimi Eğitmeni. Sosyal Psikoloji meraklısı. Fotoğraf gönüllüsü. Webmaster. Bağlama sanatçısı. Kayakçı, doğa yürüyüşçüsü.

Yorumunuzu Ekleyebilirsiniz