Sosyal / Kültürel

Psikolojik Şiddet (Duygusal İstismar) İçeren Davranışları Tanıyın

Psikolojik Şiddet Duygusal İstismar

Bilgisizlikten dolayı önemsemediğimiz ve hatta göz yumduğumuz birçok yaygın davranış, gerçekte psikolojik şiddet içeriyor ve hem bireysel, hem toplumsal hasarlar vermeye devam ediyor. Psikolojik şiddet içeren davranışların hangileri olduğunu bilmek ve onların adını koyabilmek, şiddet sorunuyla mücadelede en önemli araçlardan biridir.

Psikolojik şiddet veya duygusal istismarı ilk duyduğumuzda, genellikle bunun yalnızca psikolojinin veya psikiyatrinin konusu olduğunu ve bizi pek ilgilendirmediğini düşünürüz. Oysa günümüz dünyasında sağlıklı ve huzurlu bir yaşam için hepimizin, beden sağlığı kadar zihin sağlığımıza da yatırım yapmamız gerekiyor ve bunun için yaygın olan psikolojik şiddet içeren davranışların hangileri olduğunu bilmek zorundayız. Bu aynı zamanda uygar insan olmak, sağlıklı ve mutlu ilişkiler yaşamak ve sağlıklı, mutlu çocuklar yetiştirmek isteyen herkesin bir sorumluluğu. O nedenle, psikoloji veya psikiyatri bilimlerinden artık kendini tanımak, sorunlarının kaynağını anlamak isteyen akıllı insanlar ve uygar toplumlar daha çok yararlanıyor.

Derin hasarlar veren şiddet

İnsan psikolojisi ve yaşamla etkileşimimizi keşif yolculuğunda bu kez, sanıldığından çok daha yaygın, çok daha yakın ve çok daha fazla hasar verici olan, insan ruhunu incitici eylemlere, yani psikolojik şiddet konusuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Çünkü toplumumuzda kimsenin kendine yakın etmemesine ve sıkça gözlerden kaçırılmasına rağmen neredeyse herkesin yaşamında bu davranışların yeri olduğu biliniyor. Örneğin, hoş görülebilir bir huy sandığımız “bağırmanın” dahi insanlara derin hasarlar veren şiddet içerdiğini öğrendiğinizde belki şaşıracak ve bu davranışın kurbanlarını yaşam boyu nasıl silik, kendini ifade edemez, girişkenliğini kaybetmiş, takıntılı, tedirgin, başarısız ve insanlardan korkar hale getirdiğini öğrendiğinizde dehşete düşeceksiniz. Masum bir davranış sandığımız, alınma veya konuşmamanın ötesindeki “küsmek” eyleminin duygusal istismar (psikolojik şiddet) içerdiğini ve bu eylemin İngilizce, Fransızca ve Almanca gibi batı dillerinde tam karşılığı olmadığını öğrendiğinizde de şaşıracaksınız eminim.

Geri kalmışlığın asıl nedeni

Geri kalmış toplumların asıl geri kaldığı konulardan birinin insan davranışlarını tanımak olduğunu ve yaşanan birçok sorunun kaynağında psikolojik şiddet içeren davranışların yattığını düşünüyorum.

Bu yazıda, #Uygarlık Yolunda etiketli yazılarımda üzerinde durduğum “bütün insanlar eşit onura sahiptir ve eşit saygıyı hak eder” ilkesinin gereğini yaşamanın tamamen uzağında kalan ve duygusal istismar içeren davranışların neler olduğunu tanımamıza yardımcı olacak bilgiler bulacaksınız.

Yazıyı tamamladığınızda hemen her gün ekranlarda veya çevremizde izlediğimiz insan davranışlarına bakışınızda bir değişim olacağından eminim. Eğer davranışlarımızı ve ilişkilerimizi iyileştirme yönünde yararlanabilirsek, bu içeriğin yaşamımıza, özellikle ilişkilerimize mutluluk katacağını umuyorum.

Duygusal Psikolojik Şiddet

Psikolojik şiddetin farkına varmak

Yetiştiğimiz toplumda, özellikle birbirini sevdiği düşünülen bireylerin, farkında olarak veya olmayarak birbirlerine uygulamayı sürdürdüğü ve bizlerin de küçüklükten beri tanık olup, alışık hale geldiğimiz bazı davranışlar, ne yazık ki psikolojik şiddet tanımına giriyor.

Konuyu araştırırken geçenlerde bir web sitesinde samimi bir yoruma rastladım. Yorum, hangi davranışların psikolojik şiddet içerdiğini anlatan bir makalenin altında yer alıyordu.

Bu yaşıma gelinceye kadar annem, ablam, ayrıldığım kız arkadaşım gibi tanıdığım hemen her kadının bilerek veya bilmeyerek hakkını yediğimi anlıyorum. Çocukluktan beri annen, ablan, kız kardeşin, eşin, kim olursa olsun, tüm kadınlar senin hizmetçinmiş gibi davranıldı. Fakat yaşım ilerledikçe bu durumun ne kadar adaletsiz ve ne kadar iğrenç olduğunu anlayarak acı çekiyorum. Tüm kadınlardan benim gibi düşünen erkekler adına özür diliyorum. Hepinizi çok seviyor ve saygı duyuyorum. En kısa zamanda erkek teröründen kurtulmanızı diliyorum.”

Diğer bir yorumda “kıskançlık, manipülasyon, değersiz görme, hakaret, yetersiz hissettirme gibi davranışlar söz konusu olduğunda, psikolojik şiddeti sadece kadınların yaşamadığı, erkeklerin de en az kadınlar kadar psikolojik şiddete maruz kaldığı” vurgulanıyordu.

Bu ve benzeri yorumlar, toplum olarak psikolojik şiddet konusunda farkındalığımızın güçlenmeye başladığı yönünde umut verici. Zira toplumda çok fazla bilinmeyen, oldukça yeni tanınan bir konu. Neredeyse iki binli yıllara dek bilim dünyasında bile psikolojik şiddetin tanımı konusunda bir fikir birliğinin olmayışı, konunun henüz olgunlaşma çağında olduğunun bir göstergesi.

Psikolojik şiddetle iç içeyiz

Bir tür saldırganlık biçimi olan psikolojik şiddet, kişiyi duygusal olarak örseleyen, baskı altına alan, onurunu inciten, utandıran, suçlayan, sindiren kontrol taktiklerinin ısrarla sürdürülmesiyle gerçekleşiyor.

“Eşin değil miyim yaparım” veya “bitmeyen kavgalar aşkın cilveleridir” türünden gerekçelerle psikolojik istismar eylemlerini uygulamaya hakkı olduğuna inananlar maalesef toplumumuzda hayli yaygın.

BakiKaracay.com

Psikolojik saldırganlık bazen manipülatif yollardan, bazen de açıkça, tarafların yakınlığı dolayısıyla birbirlerine bunları yapmaya hakları olduğu ön kabulüyle uygulanıyor. “Eşin değil miyim yaparım” veya “bitmeyen kavgalar aşkın cilveleridir” türünden gerekçelerle bu zihinsel istismar eylemlerini uygulamaya hakkı olduğu görüşüne sahip olanlar ne yazık ki toplumumuzda hayli fazla. Ve de bu gerekçeleri hoş görmeye meyilli, hatta “aslında seviyor ama belli edemiyor” gibi gerekçelerle kötü muameleyi istismar olarak görmeyenler az değil. Psikolojik şiddetin, aile içi şiddet mağdurları tarafından şiddet olarak kabul edilmediğine ve hafife alındığına da sıkça rastlanıyor.

Aslında bu konudaki bilgisizliğimizle ilgili acı bir durum söz konusu. Ne olduğundan ve hangi hasarları verdiğinden habersiz bir şekilde günlük yaşamlarımızda psikolojik şiddetle o kadar iç içeyiz ki komedi şovlarda bunlara gülerek eğleniyor, televizyon dizilerinde bu tür davranışları izleyerek kanıksıyor, eş, dost, aile toplantılarında bunları tartışarak ya da ucu bize dokunmuyorsa itiraz etmeyip susarak sıradanlaştırıyoruz. Çok küçük bir kesim dışında büyük olasılıkla hepimiz böyle bir iklimin çocuklarıyız; suçlama, kınama, ayıplama, alay, hatta hakaret dilini kabullenen bir zihniyetle büyüdük. Daha da acı olanı, bu konuda farkındalığımız artmadığı sürece yeni nesillerin de benzer şekilde yetişmesine göz yumar durumdayız.

Dışarıda Hızır, içeride hınzır

Psikolojik şiddet, insanlara en yakınları, hatta sevdikleri(!) tarafından uygulanıyor. Bu tür davranışları sürdürenler, yakınlarındaki herkesin her şeyine karışma hakkını kendilerinde görürken genellikle kimsenin onlara karışmasına izin vermeyecek bir baskı ortamı yaratıyorlar. “Dışarıda Hızır, içeride hınzır” deyimi tam da bu tür kişileri anlatıyor. Yani yabancı gördüklerine karşı son derece iyi davranıp, en yakınındakilere karşı kötü davranan. Örneğin, yapı olarak öfkeli bir kişi, her yerde öfkelidir; ancak bir kişi dışarıya karşı hep sakin fakat aile bireylerine öfkeli, kırıcı davranışlar sergiliyorsa, durum farklı demektir. Psikolojik şiddeti tanımanın bir yolu bu. Diğer bir yolu, psikolojik şiddet uygulayanların bu tür söz ve davranışlarının mutlaka haklı bir gerekçesi olduğunu göstermek için, kendilerine hep kötülük yapılan “mağdur” rolü takınmaları. Bunu yaparken aslında kendileri hakkında bir gerçeği açığa vurmaktadırlar ki o da gerçekten “mutsuz” olmaları ve sorunun kendilerinde olduğunu göremeyişleri.

Farkına varılması zor

Ancak kaynaklarda, psikolojik şiddetin her zaman gözle görülebilir sonuçları olmadığı için bu tür istismarın farkına varılması zor ve zaman alıcı olabildiği belirtiliyor. Uygulayan kişi de kendi yaptığının psikolojik şiddet olmayacağı, ancak başkaları yaparsa psikolojik şiddet olacağı yanılgısı içerisinde olabilir. O nedenle, psikolojik şiddet içeren eylemlerin hangileri olduğunu bir kez öğrenirsek onları tanımamız kolaylaşır, çünkü biraz yakından baktığımızda hepsinin rahatça görülebilecek türden davranışlar olduğunu biliyoruz.

Psikolojik şiddet içeren davranışlar

Psikolojik şiddet, insanlara eşi, dostu, ailesi, akrabası gibi en yakınları ve çoğu zaman sevdikleri tarafından, bunları yapmanın hakkı olduğuna inanılarak uygulanıyor.

BakiKaracay.com

İşte orijinal kaynakların da yardımıyla derlediğim, yaygın olarak karşılaşılan psikolojik şiddet içeren eylemlerin bir listesi. Unutmayın, bu davranışlar, insanlara yabancılar tarafından değil, eşi, dostu, ailesi, akrabası gibi en yakınları ve çoğu zaman sevdikleri tarafından, bunları yapmanın hakkı olduğuna inanılarak uygulanıyor. Eğer çevrenizde bu tür tutum ve davranışların yalnızca birkaçının bile sürdürüldüğünü gözlemliyorsanız, sonuçta tahmin ettiğinizden çok daha büyük hasarlar yaşandığını bilip durumu gözden geçirmenizde yarar var. Bu davranışların ne tür hasarlar doğurduğu konusunu “Psikolojik Şiddet (Duygusal İstismar) ve Yol Açtığı Hasarlar” başlıklı yazımda okuyabilirsiniz.

  1. Küçümseme: Kişinin yapabileceklerini, yeteneklerini ve hayallerini küçümsemek, dikkate almamak veya onlarla alay etmek. Hobilerinin veya sevdiği faaliyetlerin çocukça, gereksiz veya zaman kaybı olduğunu vurgulamak, hiçe saymak. Kendi alanı olmayan, alakasız işlerle uğraştığını söylemek, hatta o faaliyetlere hiç katılmamasını tercih etmek.
  2. Olumsuz eleştiri ve kötüleme: Fırsatını bulduğunda olumsuz eleştirilerde bulunarak kişiyi, yakınlarını, ilgilendiği konu ve uğraşlarını sürekli kötülemek. Yapılan ve söylenenlerden negatif anlamalar çıkararak rahat vermemek. Yardımcı olmak yerine sürekli yapılan hatalar ve kusurlar üzerinde durmak. Hiçbir şeyi doğru yapamayacağına inandırmaya çalışmak.
  3. Yergi ve yakınma: Kişinin tercihlerinden, ilgi duyduğu konulardan sürekli yakınmak. Beklediği standartlara göre görevlerini tamamlamadığını gerekçe göstererek yermek. Yaptıklarını görmezden gelip “sen yapamazsın”, “sen anlamazsın” gibi ifadelerle baskıyı sürdürmek, değersiz hissettirmek ve cesaretini kırmak.
  4. Suçlama ve sorumluluktan kaçma: Sürekli kendini haklı çıkarmaya çalışarak sorumluluktan kaçmak. Kendi problemleri, mutsuzluğu ve hayatında yanlış olan her şey için karşı tarafı suçlamak. Her zaman mağdur rolü oynamak. “Senin yüzünden”, “senin hatan”, “yeterince desteklemedin”, ya da “burnunu sokmasaydın öyle olmazdı”, “bak bana ne yaptırdın” gibi sözlerle kendi hataları için ilişkide olduğu kişiyi suçlamak. Her insan gibi kendi eylemleri üzerinde gerçekte kontrol sahibi iken, yaşanan her şeyin, kendi davranışlarının sebebi ve sorumlusu olarak karşı tarafı ve davranışlarını göstermek ve dolayısıyla yaptığında kendi sorumluğu bulunmadığını düşündürerek diğerinin kendini suçlu hissetmesine neden olmak.
  5. Kıskançlık: Kendi yaşamadığını ilişkide olduğu kişiye de yaşatmama çabasını sürdürmek; onun mutlu olmasından incinmek. Kıskançlık kisvesi altında karşı tarafı başkalarıyla bir arada olmaktan alıkoymak ve sürekli kontrol altında tutmaya çalışmak. “Seven kıskanır” türünden gerekçelerle aşırı kıskançlıkla aslında sevgisini gösterdiğine ikna edip kişinin neyi yapıp neyi yapmayacağını söyleme hakkına sahip olduğunu empoze etmeye çalışmak. Sık sık çeşitli taleplerde bulunarak sevgisini kanıtlama zorunda bırakmak. Kişisel haklara saldırıda bulunmayı sıradanlaştırmak.
  6. Bağırma, küfür etme: Korkutmak ve kişiyi önemsiz hissettirmek için sesini yükseltmek, normal tonda konuşmaya yanaşmamak, bağırıp çağırmak, çığlık atmak ve küfür etmek. Beraberinde veya ardından etrafa zarar verme; yumruklama, kırıp dökme veya bir şeyler fırlatmaya teşebbüs etmek.
  7. Azarlama, laf sokma: Olumlu yaklaşımla uyarmak veya yardımcı olmak yerine birine, bir davranışından, kusurundan dolayı kırıcı ve sert sözler söylemek. Çıkışmak, terslemek, paylamak. Böylece kişiyi terbiye ediyormuş izlenimi verirken, karşılaşılan bir sorun veya olumsuz durum karşısında onun kafasına çözüm için yetersiz, beceriksiz ve yeteneksiz olduğunu işlemek. Dokunaklı, acı veya iğneleyici sözlerle üstü kapalı bir biçimde birine bunları ima etmek.
  8. Kavga etme: Küçük şeylerden sık sık kavga çıkararak sindirmeye, baskılamaya ve korkutmaya çalışmak. Herhangi bir gerekçe bularak sırf didişme uğruna tartışma başlatmak. Kafa karıştırıcı ve çelişkili ifadelerde bulunarak karmaşa yaratmak.
  9. Öfke patlamaları: Kendini kontrol edememe, (zayıf öz denetim), ani ve sert ruh hali değişimleri sonucunda sinir patlamaları yaşamak. Bir şey söylendiği ama yapılmadığı zaman öfke patlamalarına katlanmak zorunda bırakmak.
  10. Hükmetme ve baskı kurma: Karşı tarafın kendi kararlarıyla hareket etmesine izin vermeyerek baskı altına alma. Ne yapması ve ne yapmaması gerektiği konusunda yönlendirerek hükmetme. Sıkı denetim altında tutarak bağımsız davranmasının önüne geçmek. Sürekli itaat etmek veya alttan alma zorunda bırakmak.
  11. Küsme ve sırt çevirme: Sözlerle ilişkiyi zedeledikten sonra sırt çevirerek iletişimi kesmek, duygusal olarak karşısındaki kişiyi reddetmek ve terk etmek, duvar örüp ilgi ve sevgiden mahrum bırakarak ilişkiyi kopma noktasına getirmek.
  12. Öngörülemezlik: Nerede, ne zaman olacağı önceden kestirilemez şekilde aniden öfkelenmek, çok geçmeden veya aniden bu kez sevgi ve şefkat yağdırmaya başlamak. Her an yeni bir durum yaşanabileceği ihtimaliyle tedirgin etmek. Sık ve ani duygu değişimleri ile hareket etmek.
  13. Kaos yaratma: Çok sayıda küsüp barışma ve ortalığın ayağa kalktığı kavgalardan sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi hayata kalınan yerden devam etmek, yaşananları normalize etmek. Konuları başka tarafa çekmek, kafa karıştırıcı ve çelişkili ifadelerde bulunarak karmaşa yaratmak.
  14. Olmuş bir şeyi inkâr etme: Yaşanan bir tartışmanın, yapılan bir haksızlığın veya bir anlaşmanın gerçekleştiğini inkâr etmek. Kurbanı üzen bir şey söz konusu olduğunda kesin tarih ve saat gibi ayrıntıları talep edip bunu yapamadığında, sanki hiç olmamış gibi olayı reddetmek. Bu tür hatırlatmalar karşısında şaşkına dönmek, böylece kişinin hafızası ve akıl sağlığından şüphe duymasına neden olmak. Öfke ve kontrol sorunları yaşayan kişinin asıl karşı taraf olduğunu söylemek ve asıl çaresiz kalanın kendi olduğunu göstermek.
  15. Tahammülsüzlük: İlişki içinde en ufak bir eleştiriye tahammül edememek, ufacık bir fikir ayrılığında “ben buyum, işine geliyorsa” gibi kestirip atmalarla sürekli ayrılık tehdidiyle sindirmek. Farklı bir fikre sahip olunmasına izin vermeyip onunla aynı şekilde düşünmesini istemek veya düşünmeye zorlamak.
  16. Karaktere saldırı: Özellikle “her zaman” (devamlı), “hep” veya “hiçbir zaman” (asla) gibi ifadelerle genellemeler yapıp “sen zaten her zaman kabasın”, “devamlı geç kalıyorsun”, “hiçbir zaman işe yaramadın” vb. sözlerle, davranışları yerine karşı tarafın kişiliğine saldırmak, temel olarak iyi bir insan olmadığını ima etmek.
  17. Ezmeye çalışma: Kişinin hatasını veya bir açığını yakaladığında veya kişiyi rahatsız eden bir şeyi öğrendiğinde, onu her fırsatta gündeme getirerek kullanmak ve hep öyle olduğunu vurgulamak. Sonrasında bunu yapmakta haklı olduğuna kendini inandırmak için kendini kurban görerek eski defterleri açmak, nefrete ve suçlayıcı bir dile başvurmak.
  18. Başkalarının yanında rencide etme: Başkalarının yanında özel konuları veya sırları ifşa etmek veya kişinin eksiklikleriyle toplum içinde dalga geçmek. Diğer insanların yanında utandırmak. İğneleyici sözlerle incitmek. Alay edilmemesi söylendiğinde veya itiraz edildiğinde ise her şeyi bu kadar ciddiye almayı bırakmayı söylemek.
  19. Makul olmayan beklentiler: İlişkide olduğu kişinin her şeyi bir kenara bırakıp kendisinin ihtiyaçlarını karşılamasını beklemek, tüm zamanını birlikte geçirmesini talep etmek. Bu tür tutum karşısında mağdur ne kadar uğraşırsa uğraşsın ya da ne kadar verirse versin, istismarcı tatmin olmaz.
  20. Hakaret ve aşağılama: Yalnızken veya kalabalık bir ortamdayken karşı tarafın saygınlığını zedeleyebilecek veya onu rencide edebilecek nitelikte küçük düşürücü sözlerle veya söverek aşağılamak veya ondan şikâyet etmek.
  21. Deli muamelesi yapma: Sorunun kendinde olmadığına ikna etmek için karşı tarafa sorunlu, aşırı hassas ya da deli muamelesi yapmak ve öyle olduğunu hissettirmeye çalışmak. Arkadaşlarına, hatta ailesine dengesiz olduğunu söylemek.
  22. Alay etme: Lakap takarak, boyu, kilosu, saçı, kısacası dış görünüşüyle dalga geçerek kişinin kendine olan güvenini ve saygısını yitirmesine neden olmak. Giysileri, görünümü, aldığı, verdiği kilolarla alay ederek kendine olan güvenini yok etmeye yönelik çaba sarf etmek.
  23. Rol çalma: Kişinin başarılarının aslında hiçbir şey ifade etmediğini söylemek, ima etmek veya “bunu bana borçlusun”, “bunun için yaptıklarımı görmüyor musun” gibi ifadelerle onun başarısını üstlenmeye çalışıp kendi başarısı gibi sunmak.
  24. Tehdit etme: Kişiyi sevdiği ve değer verdiği herhangi bir şeyle tehdit etmek. İstediklerinin yapılmaması durumunda kişinin sevdiği ve değer verdiği her şeye ve herkese (yakınları, çocukları, evcil hayvanı, kullandığı araçlar) zarar vermekle tehditler savurarak üzerinde baskı kurmaya çalışmak. Başını alıp gideceğini, ortadan kaybolacağını söylemek veya “ne yapabileceğimi bilmiyorum” gibi sözlerle tehdit etmek.
  25. İzleme, yakın takip: Her zaman nerede olduğunu bilmek istemek veya her hareketini izlemek. Olur olmaz zamanlarda aramak, mesaj atmak ve aramalara veya mesajlara hemen cevap verilmesi için ısrar etmek. Söylenen yerde olup olmadığını görmek için bir anda ortaya çıkmak.
  26. Dijital casusluk. İnternet geçmişini, e-postalarını, mesajlarını, aramalarını, sosyal medya hareketlerini dijital olarak izlemek, kontrol etmek. Hatta şifrelerini istemek. Bunları takip etmenin hakkı olduğunu, yoksa gizlediği şeyler olduğunu iddia etmek.
  27. Kısıtlama: Kişinin dışarı çıkmasını kısıtlamak, göz önünde tutmak için türlü yollar denemek. Ev dışında çalışmasına izin vermemek. Sosyal aktivitelerini kontrol etemek, kimi gördüğü, kiminle konuştuğu, nereye gittiği, ne okuduğu ve seyrettiğini kontrol ederek başkalarına erişimlerini sınırlandırmak. Sosyal çevresiyle ilişkilerini koparmaya zorlayarak kişiyi tamamen eve hapsetmeye çalışmak.
  28. Zorlama: Farklılıkları kabul etmeme, kişiyi kendisiyle aynı şekilde düşünmeye zorlama. Kişi için en iyisi olan şeyin ne olduğunu sadece kendinin bildiğini iddia ederek kendi gibi düşünmeye zorlamak ve bunu kişinin iyiliği için yaptığına onu ikna etmeye çalışmak.
  29. Tek taraflı karar alma: Karşı tarafın bilgisi dışında onun adına kararlar almak (randevusunu iptal etmek, ortak bir hesabı kapatmak veya sormadan patronuyla konuşmak gibi). Nereye gideceğinden kiminle görüşeceğine, kiminle görüşmeyeceğine kadar her konuda onu kendinin belirlediği sınırlar içerisinde tutmaya çalışmak. Kararlarının uygulanması için baskı yapmak.
  30. Yalnızlaştırma: Kendi memnuniyeti için kişiyi ailesinden, arkadaşlarından ve sosyal çevresinden uzaklaştırmaya çalışmak, bağlı olduğu şeylerden koparıp yalnızlaştırmak. Bu tür tecrit, istismara uğrayanın kurtarılma veya istismardan kaçma fırsatını azaltır, daha bağımlı hale getirir.
  31. Cezalandırma: İstediğini elde edemediğinde küsüp darılma, sorulara yanıt vermeme, konuşmama gibi kişiyi yok sayan veya onu alıkoyan başka yöntemlerle cezalandırmak.
  32. Hesap sorma: Her an nerede ne yapıyor olduğunun hesabını sormak, sık sık, olur olmaz zamanlarda aramak, bazen de rastlantıymış gibi gittiği yerde karşısına çıkmak. Yalancılıkla, sadakatsizlikle suçlayarak kişiyi denemek, test etmek.
  33. Yabancılaşma: İletişimi kapatarak kayıtsız kalmak ve sevgisini esirgemek. Yüz yüze, mesajla veya telefonla konuşma girişimlerini görmezden gelmek. Konuşurken başka tarafa bakma. El ele tutuşmak, dokunmak, konuşmak istendiğinde uzaklaşmak veya görmezden gelmek.
  34. Ekonomik istismar: Karşı tarafın gelirine el koymak veya kendi gelirinden yararlandırmamak, harcamalarda karşı tarafın fikrini almadan hareket etmek. Harcanan her kuruşun hesabını sormak, her alınan şeye ihtiyacı olup olmadığını sorgulamak. İstismarcılar ev işlerinden kaçınmayı ve aile yaşamının farklı yönlerden tam kontrolünü ellerinde tutmayı hedefleyebilir.
  35. Başkalarını delil gösterme: “Herkes senin deli (veya ruh hastası) olduğunu düşünüyor” veya “hepsi senin dengesiz olduğunu söylüyor” türünden sözlerle başkalarını referans gösterip karşı tarafın kendinden şüphe etmesine neden olmak.
  36. Talimatla konuşma: Kişinin başka planları olsa bile, kendi isteğini yaptırmak için “gelsene”, “bıraksana” gibi talimatlar vermek . Teşekkür etmemek (şükran duymamak), “lütfen”, “rica” veya “yapar mısın” gibi nezaket ifadeleri kullanmak yerine “yap” veya “getir” gibi direkt emirlere uyulmasını beklemek.
  37. Çaresizlik numarası: Bir şeyi nasıl yapacağını veya aranan bir şeyin nerede olduğunu bilmediğini söylemek. Sonuçta karşı tarafı sıkıntıda ve zor durumda bırakmak. Bildiği şeyleri paylaşmayarak diğer tarafın ihtiyaç durumlarından yararlanmak.

Önemli bir notu buraya eklemekte yarar var: Yakınlarına bu tür psikolojik istismar veya taciz uygulayanlar, kötü niyetli davranışlarıyla yüzleştiklerinde (yakalandıklarında, bu tutumları kendilerine bildirildiğinde), mağdur rolü takınarak kendilerini haklı gösteren gerekçeler sunmaya başlamalarıyla biliniyorlar. Ayrıca, istediği gibi hareket etmeye devam etmek için, “ben buyum, değişemem” türünden gerekçelerle kendi davranışları üzerinde kontrol sahibi olduğunu kabullenmeyip durumu savuşturmaya çalışıyorlar.

Son söz

Yaşanan bir durumun adını koyabilmek, onunla mücadele etmede önemli bir araç haline gelebilir. Birçoğu için kabalık, görgüsüzlük, zorbalık, huysuzluk, hatta ahlaksızlık da diyebileceğimiz psikolojik şiddet içeren davranışlar, bu yazıyla, Türkçe bir yayında bildiğim kadarıyla ilk kez bu kadar geniş bir şekilde madde madde yer almış oldu. Artırılabilir veya birleştirilerek azaltılabilir ancak bu şekilde adlarıyla bilinmesinin, bu sinsi sorun hakkında farkındalığımızı artıracağını, daha sağlıklı ve huzurlu bir toplum olmamıza yardımcı olacağını umuyorum.

Yetişme ortamında, sosyal çevrede veya medya araçlarında duygusal şiddet içeren davranışlara, zorba tavırlara tanık olmak dahi saldırganlığı ve şiddet içerikli davranışlara yönelimi büyük ölçüde tetikleyici etkiye sahip. Çeşitli yollardan hemen hepimizi olumsuz yönde etkileyen bu tür istismarın önlenmesi, öncelikle böyle bir sorunun varlığını kabul etmemizle ve onu küçümsemeyi terk etmemizle mümkün. Eğer ilişkilerde bu tür bir şiddet yaşandığı düşünülüyorsa, onunla başa çıkılması, sorunların çözüme kavuşturulması veya tedavi konusunda yapılması gereken şey, elbette profesyonel uzmanlara başvurmaktır.

Yeni yazılarda görüşünceye dek, “öğrenmeye devam edin.”

Daha fazla bilgi

Daha ayrıntılı bilgi için aşağıdaki İngilizce ve Türkçe kaynaklardan yararlanabilirsiniz.

Yazar Hakkında

Baki Karaçay (MPA)

iO Akademi'de Eğitmen, Danışman. 25 yılı aşkın süre profesyonel deneyim sahibi Kamu Yönetimi Uzmanı (YL) ve Mühendis / Antalya Valiliği AB Projeleri Koordinatörü (2009-2020). Avrupa Birliği Projeleri kitabının yazarı ve Proje Döngüsü Yönetimi Eğitmeni. Sosyal Psikoloji meraklısı. Fotoğraf gönüllüsü. Webmaster. Bağlama sanatçısı. Kayakçı, doğa yürüyüşçüsü.

Yorumunuzu Ekleyebilirsiniz

1 Yorum