Sosyal / Kültürel

Aptallığın Teorisi —Bonhoeffer’ın Mektuplarından

Aptallığın Teorisi Aptallık Üzerine Dietrich Bonhoeffer.jpg

Aptallık bir zekâ problemi mi, yoksa ahlaki bir problem mi? Aptallar kötü insanlardan daha mı tehlikeli? Bu konuda milyonlarca insanın bildiği ve günümüz dünyasını çok iyi açıkladığına inandığı Bonhoeffer’in ünlü yazısını 2010’da ABD’de yayımlanan kitaptan Türkçeye çevirdim.

Dietrich Bonhoeffer, aptalların kötülerden daha tehlikeli olduğunu savunan, Nazi karşıtı bir ilahiyat doktoru ve papaz. Ünlü bir Alman psikiyatristin oğlu. Berlin ve New York’ta üniversite eğitimi görüyor. Alman tarihinin en karanlık döneminde, azgın çeteler tarafından masum insanların iş yerlerinin taşlandığı, kadın ve çocukların sokak ortasında acımasızca aşağılandığı sıralarda bu zalimliğe karşı sesini yükselterek yıllar boyunca insanların fikirlerini değiştirmeye çalışıyor. Ancak Nisan 1943’te bir akşam eve geldiğinde Gestapo tarafından tutuklanıyor. Bir buçuk yıl Tegel hapishanesinde ve daha sonra transfer edildiği Flossenbürg toplama kampında hapsediliyor.

Bonhoeffer’ın Mektupları

Bonhoeffer hapishanedeyken bu şairler ve düşünürler ülkesinin nasıl bir korkak, dolandırıcı ve suçlu topluluğuna dönüştüğünü düşünmeye başlıyor. Sonunda sorunun kökeninin kötülük değil, aptallık (ahmaklık) olduğu sonucuna varıyor. [Not: Orijinal metindeki “stupidity” dilimizde “aptallık” ve “ahmaklık” sözcüklerinin her ikisine de karşılık geliyor.] Hapishaneden yazdığı ünlü mektuplarında, aptallığın iyilik karşısında kötülükten daha tehlikeli bir düşman olduğunu savunuyor ve bunu “kötülüğe karşı argümanlarla mücadele edebilir, hatta güç kullanarak önleyebiliriz, ancak aptallığa karşı savunmasız durumdayız; ne karşı koymalar ne de güç kullanımı ahmaklığa karşı bir işe yaramaz” diye gerekçelendiriyor.

Bonhoeffer’a göre aptallık bir zekâ problemi değil, ahlaki bir problem. İnsanlar belli koşullar oluştuğunda aptallaşıyor, daha doğrusu başkalarının kendilerini aptallaştırmasına izin veriyorlardı. Zira aptallar ve güç sahipleri arasında ilginç bir ilişki vardı ve karşılıklı olarak birbirlerine gerek duyuyorlardı. Politik ve dini hareketlerde aptallık hastalığına daha sık rastlanıyordu. Güç sahipleri gücünü arttırdıkça aptallar o gücün büyüsüne kapılıyor ve bağımsız düşünme yetisini kaybediyor, gerçekleri inatla reddediyor, üstelik ne yaptıklarını bile bilmeden her türlü kötülüğü yapıyorlardı. Onlardan biriyle konuşurken, sanki bir insanla değil, sloganlar ve ezberlenmiş repliklerle konuşmaya programlanmış bir robotla konuştuğunuz duygusuna kapılıyordunuz.

Milyonlarca insanın okuyup bildiği ve günümüz dünyasını çok iyi açıkladığına inandığı Bonhoeffer’in ünlü makalesini 2010’da ABD’de yayımlanmış “Letters and Papers from Prison” (Hapishaneden Mektuplar ve Makaleler, Dietrich Bonhoeffer Works/English, vol. 8) adlı kitaptan Türkçeye çevirdim. Kitaptaki metni okumak için en altta verdiğim kaynakları ziyaret edebilirsiniz. İsterseniz bu konuda hazırlanmış aşağıdaki İngilizce videoyu, hatta YouTube’da bir de 2000 yapımı Bonhoeffer: Agent Of Grace adlı filmi izleyebilirsiniz.

Çevirisini okuyacağınız Bonhoeffer’in ünlü yazısı, bazı insanlar çok fazla güç kazandığında özgür bir topluma neler olabileceği konusunda düşündürücü uyarılar içeriyor. Ayrıca, aptallığın üstesinden gelmenin tek gerçek yolunun insanların özgür olmalarını sağlamak olduğu sonucuna varıyor.

Yazının Tamamı

“Aptallık, iyilik karşısında kötülükten daha tehlikeli bir düşmandır. Kişi kötülüğe karşı çıkabilir, onu ortaya dökebilir ve gerekirse güç kullanarak önleyebilir. Kötülük, içinde her zaman kendi yıkımının tohumunu taşır; o yüzden insanlarda en azından bir huzursuzluk duygusu bırakır. Oysa aptallığa karşı savunmasız durumdayız. Ne protestolar ne de güç kullanımı aptallığa karşı bir işe yaramaz; mantıklı gerekçelere kulak tıkanır. Gerçekler eğer kişinin ön yargılarıyla çelişiyorsa artık onlara inanılması gerekmez —bu tür durumlarda aptal kişi eleştirici hale bile gelir. Yok eğer reddedilmesi imkansız ise, bu durumda gerçekler rastlantısalmış gibi önemsizleştirilir ve bir kenara itilir. Bütün bunlar olurken aptal kişi, kötü niyetli kişinin tam tersine, halinden tamamen memnundur; fakat kolayca sinirlenebildiği için saldırıya geçerek tehlikeli hale gelir. Bu nedenle, aptal bir insanla uğraşırken, kötü niyetli birine göre daha dikkatli olmak gerekir. Aptal bir insanı makul gerekçelerle asla tekrar ikna etmeye çalışmamalıyız, çünkü bu anlamsız ve tehlikelidir.

Eğer aptallığın üstesinden nasıl geleceğimizi bilmek istiyorsak, önce onun doğasını anlamaya çalışmalıyız.

Şurası bir gerçek ki aptallık özünde entelektüel bir kusur değil, insanlık kusurudur. Entelektüel olarak hayli sönük ve aptaldan öte bir şey olmayan insanlar olduğu gibi olağanüstü güçlü bir zekaya sahip ama ahmak olan insanlar da vardır. Bunu belirli durumlarda şaşırtıcı biçimlerde keşfederiz.

Genellikle aptallığın doğuştan gelen bir problem olduğu izlenimi egemen olsa da gerçekte insanlar belirli koşullar altında aptallaşırlar; hatta daha doğrusu bunun olmasına izin verirler. Bu arada, kendilerini diğerlerinden izole eden veya yalnız yaşayan insanların, bu kusuru, sosyalleşmeye meyilli veya zorunlu olan bireylerden ve gruplardan daha az sıklıkla sergilediklerini belirtelim. Ve öyle görünüyor ki aptallık belki de psikolojik olmaktan çok sosyolojik bir sorundur. Tarihsel koşulların insanlar üzerindeki etkisinin özel bir biçimi, belirli dış koşulların psikolojik bir sonucu. Daha yakından gözlemlendiğinde, ister politik, ister dini nitelikte olsun, kamusal alandaki her esaslı güç yükselişinin, insanlığın büyük bir kısmına aptallık hastalığını bulaştırdığı ortaya çıkıyor. Burada sanki bir sosyolojik-psikolojik yasa var gibidir. Birinin gücü diğerinin aptallığına ihtiyaç duyar. Burada işleyen süreç, örneğin zeka gibi insanların belirli kapasitelerinin aniden körelmesi veya başarısız olması değildir. Burada daha çok, yükselen gücün ezici etkisi altında insanların bağımsız düşünme yetilerini kaybettikleri ve farkında olarak veya olmayarak ortaya çıkan koşullar karşısında özerk bir konum oluşturmaktan vazgeçtikleri görülüyor.

Aptal kişinin genellikle inatçı olması, onun bağımsız olmadığı gerçeğine karşı bizi kör etmemelidir. Bu tür biriyle konuşurken, sanki bir insanla değil, onu ele geçirmiş olan sloganlar, replikler ve benzerleriyle karşı karşıyaymışız gibi hissederiz. O bir büyü altındadır, kördür, kötüye kullanılır ve istismara uğrar. Böylece akılsız bir alet haline gelen aptal kişi her türlü kötülüğü yapabilecek ancak aynı zamanda yaptığının kötü olduğunu göremeyecek duruma gelecektir. İşte burası şeytani suistimal tehlikesinin pusuya yattığı yerdir, çünkü bu, insanları bir kalemde yok edebilir.

İşte tam bu noktada, aptallığın üstesinden, öğretme ile (izahatla) değil yalnızca bir özgürleşme eylemiyle gelinebileceği oldukça açık hale geliyor. Burada, çoğu durumda gerçek bir içsel kurtuluşun ancak onun öncesinde bir dışsal kurtuluş olduğu zaman mümkün hale geleceği gerçeğini kabul etmeliyiz. O zamana kadar aptal insanı ikna etmeye yönelik tüm girişimlerden vazgeçmeliyiz.

Gelinen bu nokta, bu tür koşullar altında insanların gerçekte ne düşündüğünü bilme çabalarımızın neden boşuna olduğunu ve sorumluluk bilinciyle hareket eden kişi için bu sorunun neden bu kadar bağıntısız olduğunu açıklar. Tanrı korkusunun bilgeliğin başlangıcı olduğuna dair İncil ayeti, insanların Tanrının önünde sorumlu bir yaşam sürmeleri için içsel özgürleşmelerinin, aptallığın üstesinden gelmenin tek gerçek yolu olduğunu bildirir.

Fakat aptallık hakkındaki bu düşünceler, insanların çoğunluğunun her durumda aptal olduğunu düşünmemizin tamamen önüne geçtiği için bir teselli de sunar. Bu da gerçekte, iktidardakilerin, insanların içsel bağımsızlık ve bilgeliğinden çok aptallığından yararlanmayı bekleyip beklemeyeceğine bağlı olacaktır.”

Yeni yazılarda görüşünceye dek, “öğrenmeye devam edin!” (Yorumlarınızı aşağıdaki kutucuklarda paylaşmanızı bekliyorum.)

Kaynaklar

Yazar Hakkında

Baki Karaçay (MPA)

iO Akademi'de Eğitmen, Danışman. 25 yılı aşkın süre profesyonel deneyim sahibi Kamu Yönetimi Uzmanı (YL) ve Mühendis / Antalya Valiliği AB Projeleri Koordinatörü (2009-2020). Avrupa Birliği Projeleri kitabının yazarı ve Proje Döngüsü Yönetimi Eğitmeni. Sosyal Psikoloji meraklısı. Fotoğraf gönüllüsü. Webmaster. Bağlama sanatçısı. Kayakçı, doğa yürüyüşçüsü.

Yorumunuzu Ekleyebilirsiniz

2 yorum