Mutlu yıllar! Web sitemi henüz kurduğumda “Hoş geldin 2016” yazısı ile başlamıştım paylaşımlarıma ve bugün “Hoşgeldin 2020” ile devam ediyoruz. Her defasında olduğu gibi dileğimi yineleyerek başlayalım:
“Yeni yılda yüzünüzden gülümseme, gönlünüzden sevgi, dünyanızdan iyilikler eksik olmasın!”
Geçen yılki “Yeni Yıl Dileklerimizi Hedef Edinmek” konulu yazımda açıklamıştım, bu dileğimin bir özelliği var: Gerçekleşmesi yeni yıla değil, tamamen bize bağlı, kendimize.
O halde, yüzümüze biraz gülümseme, gönlümüze biraz sevgi koyarak başlayalım.
Bir karikatür
Yeni yıl yazılarımın teması üç aşağı beş yukarı belli. Paylaşımlarımdan amacımın ne olduğundan ve bunun için uyguladığım ve doğru bulduğum yöntemden bahsediyorum. Bu yazıda, yine aynı doğrultuda son günlerde dikkatimi çeken birkaç söz ve bir karikatürün düşündürdüklerinden bahsedeceğim.
Karikatürle başlayalım.
İki uzaylı yılbaşında dünyadaki hareketliliği izlerken aralarında konuşuyorlar:
“Bunlar neyi kutluyorlar böyle?” diye soruyor biri. Diğeri yanıtlıyor:
“Gezegenlerinin yıldızlarının etrafında bir turu daha tamamlamasını.”
“Pek zeki olmadıklarını söylemiştim sana!” diyerek noktayı koyuyor soruyu soran.
Şüphesiz zekiyiz
İnsanın zaman zaman kendine dışarıdan bakabilmesi, küçümsenmemesi gereken bir beceri. Yaşamla ve kendisiyle dalga geçebilmesi ancak böyle mümkün.
Sözünü ettiğim karikatür, halimizle alay eden bir gözle kendimize bir de dışarıdan bakmamızı sağlıyor.
Ancak karikatürde bizi gülümseten daha derin bir unsur da var. O da bir şeyden hiç şüphe duymayışımız:
“Uzaylılara öyle görünüyor olabiliriz, fakat her şeyi düşünebildiğimize göre, insanlar olarak eşi bulunmaz bir zekâya sahibiz.”
Buna tereddütsüz inanıyoruz. Çok derinlerde “zeki” olduğumuzdan ve aklımızın her şeye yeteceğinden o kadar eminiz ki uzaylıların bu yargısını yalnızca gülünecek bir yanılgı olarak görüyoruz.
Hatta “evrende bizimkinden daha üstün bir zekâ olamaz. Baksana, evreni bile biliyoruz,” diye düşünüyoruz.
Oysa, insan ne kadar çok şeyi bilmediğini, hatta anlamaktan dahi uzak olduğunu yaşayıp gördükçe, çok zeki bir varlık olduğu iddiası gerçekten bir karikatüre dönüşüyor. Zekiyiz elbette, bir zekâmız olduğu inkâr edilemez; fakat etrafımızdaki her canlıdan her konuda daha zekiyiz gibi iddialar, büyüklenme arzumuzun tatmin çabasından öte hiç bir dayanağa sahip değil.
Zekâmızı ne kadar abarttığımızı görmek için, bir an gezegenimize biraz yukarıdan, uzaydan baktığınızı hayal edin. Herkes, her canlı dünya yüzünde bir şeyler yapıyor, fakat hepi topu bir mavi bilye. Kimin ne yaptığının dahi önemi kalmıyor, topyekun bir şeyler oluyor mavi bilye yörüngesinde turladıkça.
Fakat yine de “her şey sıradan fakat biz çok özeliz, en zekiyiz” yargısı kaybolmuyor. Böyle inanarak “mutlu” oluyoruz.
Mutlu olmamız çok önemli. O yüzden de sanırım insanın sıradan bir zekâya sahip olduğunu kabullenebilmesi hayli zor, belki de hiç mümkün değil.
İyiliklere odaklanmak
Geçen yılki yazılarımı okuyanlar hatırlayacaktır. “Sorunları Çözmenin ve Daha İyiye Ulaşmanın Yolu” ve “Kötülükle Mücadele Etmenin En İyi Yolu” gibi yazılarımda hep üzerinde durmaya çalıştığım bir konu var:
İyi bir yaşam istiyorsak, olmasını istemediğimiz olumsuzluklara odaklanıp onları alt etmeye çabalamak yerine, olmasını istediğimiz iyiliklere odaklanıp onları çoğaltmalıyız —ki böylece olumsuzluklara yaşam alanı kalmasın.
Geçenlerde bunu destekleyen güzel bir söze rastladım.
Yolun sonunda karamsarlar haklı çıkacak olsa bile, iyimserler yolculuklarını daha güzel geçirmiş olurlar.
Daniel L. Reardon
Fazla söze gerek yok sanırım; hayat bizim ve nasıl bir hayat yaşayacağımız, seçimlerimize bağlı.
İyiliklere odaklanmanın değerini bu derece anlamlı vurgulayan bu söz üzerine, anasayfada yeni yıl için hemen bir “Düşündüren Sözler” kutucuğu açıp orada paylaşmaya başladım.
Mutluluk
Her yeni yıla girerken birbirimize hep “mutlu” bir yıl diliyoruz. Daha iyiyi arzu etmemizin güzel bir işareti bu. Kutladığımız şey, içimizdeki bu ortak coşku belki de.
Sonuçta insanın, her ne olursa olsun peşinden gittiği ve nihayetinde ulaşmayı istediği şey “mutluluk“. Yaşamını devam ettirmek ve mutlu olmak, her insanın arzusu ve hakkı. Dikkat ederseniz, daha zeki, daha varlıklı, daha güçlü vs. olmayı değil, mutluluğu, mutlu bir sona varmayı arzuluyoruz hep.
Fakat ne yazık ki o ulaşmayı umduğumuz mutluluğu —tıpkı yeni yıl dileklerimizin gerçekleşmesi gibi— yaşaması gerekenin biz olduğumuzu, yani kendimizin yaşaması gerektiğini de hep unutuyoruz. Mutluluk bize “yaşatılacak” sanıyoruz. Biz mutlu olmayı bilemesek de, mutluluk bir şekilde bize yaşatılacak sanıyoruz. Piyango gibi. Dışarıdan gelecekmiş gibi.
Hatta öyleleri var ki, kendisine sonuçta mutluluğun yaşatılacağı inancıyla bu dünyayı ve yaşamını cehenneme çevirmekten dahi çekinmiyor. Kendi dışında veya kendi gibi olanların dışındakilere düşman gözüyle bakarak sonuçta dostlar aleminde yaşamayı umuyor.
Seçimlerimiz
Yine aynı yere, başa döneceğim, daha iyiye ulaşmanın yoluna.
Mutluluğu istiyorsak, mutlu olmayı ve mutlu yaşamayı öğrenmeliyiz. Çünkü hayatın kuralı bu: Neyi öğrenip yaşarsak, ona ulaşmış oluyoruz. İyilikler istiyorsak, iyiliği öğrenmeli ve yaşamalıyız. Dostluk istiyorsak, dostluğu. Beklemeden, şimdi ve burada.
Mutluluk başımıza konacak ve biz birden bire mutlu bir kişiye dönüşmeyeceğiz! Başımıza ne konarsa konsun, biz hep biziz, hep biz olarak kalacağız. Mutlu olmayı biz kendimize öğretmeli, seçimlerimizi ona göre yapmalıyız. Mutluluğu içimizde yaşatacak şekilde yaşama olumlu ve yapıcı bir gözle bakmalıyız.
Zenginlik veya güç gibi şeyler bizim dışımızdaki varlıklara bağlı, onlarla ölçülen şeyler. Fakat mutluluk öyle değil, kendi içimizde yaşadığımız bir durum; dışsal etkenlerde değil, kaynağı içimizde olan bir durum.
Mücadelenin iyi yolu
“Kötülükle Mücadele Etmenin En İyi Yolu” başlıklı yazımda basit bir denklem ve bir örnekle konuya açıklık getirmeye çalışmıştım.
Anmak istediğim son söz de buna işaret ediyor.
Göze göz, sonunda tüm dünyayı kör eder.
Mahatma Gandhi
Göze gözün de kötülükleri durduracağını umanlar var. Fakat hayatın böyle işlemediğini çok net görüyoruz: Mağduriyetlerden yaratılan mağduriyetler yalnızca rövanşizmi tırmandırıyor ve sonuçta olumsuz duygularla olumsuzluklar artıyor.
Bunları birkaç güzel söz olsun diye yazmıyorum. Şikâyet ettiğimiz şeylerden neden şikâyet eder duruma geldiğimizi görelim diye yazıyorum.
Biz hiç katkıda bulunmasak da hep güzel bir yaşama sahip olacağımız yanılgısından kurtulmalıyız. Yaşam, kurallarına göre işliyor: Ne ekersen onu biçiyorsun.
Gerçekleri görmek için yaşama, yaşadığımız gerçekler doğrultusunda bakmak gerek. Bunun için, beynimiz ayırt edemese de dünyevi gerçekler ile inanç veya temennilerimizi birbirine karıştırmamak lazım.
1,5 milyon görüntülenme
4. yılında web sayfalarımın ziyaret sayısı 1,5 milyona ulaştı. Bu serüvende benimle olduğunuz için hepinize teşekkür ederim.
Geçen yıllarda bu tür yazılarımdan çok yararlandığını yazan okuyucularım olmuştu. Umarım bu yıl da yararlı bulanlar olur.
Dilerim, isteyen herkes yeni yıl dileğimi oluşturabilecek gücü kendinde bulabilsin.
Bu yeni yıl yazısını da yine bir ezgiyle bitirelim. 2019’da keşfettiğim, bir Opera Sanatçısından hayran kalacağınız bir Halk Müziği yorumu. (Bir gün sazımla yer almayı hayal ettiğim türden bir icra. :) Parçayı okurken Burcu Soysev’in gösterdiği içtenlik, izlerken sizi de derinden etkileyecek.
Önceki yeni yıl mesajlarım:
Yeni yazılarda görüşmek üzere.
Teşekkürler Baki Bey. Gerçekleri görmek için, yaşama gerçekleri gördüğümüz doğrultuda bakmak gerekir. 2020 yılı hepimize sağlık, huzur ve mutluluk getirsin.
Gerçekten güzel bir blogunuz var Baki Bey, başarılar dilerim.