Sosyal / Kültürel

Sabun — Virüslere Karşı İnsan Sağlığına Katkıları

Sabun Su Eller

Sabunun yararlarının yalnızca kirlerden arındırıp hoş koku bırakmasıyla sınırlı olmadığını, birçoğumuz koronavirüs salgınıyla mücadele sırasında öğrendi. Kolay kullanımı ve erişilebilirliği dolayısıyla çok önemsemediğimiz binlerce yıllık sabun, ilacı bulunmayan virüsler dahil yaşamlarımızı tehdit eden birçok mikro yapıyı parçalayarak etkisiz hale getiren sessiz bir kurtarıcı.


Bu gibi zamanlarda, sağlığımızdan ve sevdiklerimizden daha önemli bir şey yoktur. Bu zor zamanlarda öncelikle size, ailenize, sevdiklerinize ve tüm dünyaya sağlıklı günler dileyerek başlamak istiyorum. Zor günler de yaşasak umutları yitirerek savrulmak yok! Sağlıktan, virüslerden, hijyenden sıkça konuştuğumuz bu günlerde sosyal izolasyon sürecimizi, kendimizi bu konularda bilgilendirerek geçirebiliriz. Bu yazıyı kaleme alma amacım bu; zor günleri verimli zamanlara dönüştürmemize bir katkı olsun. 30 Mart 2020


Tüm dünyayı tehdit eden koronavirüs salgınıyla mücadelede en sık duyduğumuz tavsiyelerden biri sabunlu suyla ellerin sık sık yıkanması. Bir virüse karşı tek çare olarak sabunun dile getirilmesinin ve bu kadar çok üzerinde durulmasının neye dayandığını, ardında ne tür bilimsel gerekçelerin olduğunu araştırırken, sabunun hayatımıza kattıklarını biraz gözden kaçırdığımızı fark ettim.

Bu konuda edindiğim bilgileri bir yazıyla paylaşarak buraya not düşmek ve her gün kullandığımız sade bir sabunun böylesi kritik bir dönemde üstlendiği role ve yaşamlarımıza katkısına dikkat çekmek istedim. Bu yazıda ayrıca, ABD üniversitelerinde 15 yıl virüsler üzerine laboratuvar araştırmaları yapan kardeşim Prof. Dr. Bahri Karaçay ile önemli bilgiler içeren kısa bir söyleşimize de yer verdim.

Aktaracağım bilgiler, sabunun sağlığımız açısından tahminimizin çok ötesinde bir öneme sahip olduğunu gösteriyor. Çoğu zaman sıradan bir sabun, insan yaşamını tehdit eden mikroorganizmalara karşı sessiz bir kurtarıcı. Evet, eşsiz bir erişim ve kullanım kolaylığına sahip sabun, farkında olmasak da pek çok kez birçoğumuz için bir hayat kurtarıcı.

Sabunlu Suyla El Yıkama

“Elini yüzünü sabunla yıka!”

Sanırım hepimizin hafızasında, çocukluğumuzda anne-babamızdan sıkça duyduğumuz “elini yüzünü sabunla yıka” sözü hâlâ yerini koruyordur. Onların bu işi nasıl ciddiye alarak yaptıklarını izleyip taklit ederken, minik ellerimizi kaygan sabun köpüğüyle ovuşturmak suyla oynanan bir oyun gibi gelirdi. Sabunla el yıkamayı kısa sürede alışkanlık haline getirmemizi belki de sabunun bu yumuşaklığına ve bıraktığı hoş kokusuna borçluyuz.

Bugünlerde yaşadığımız trajik salgın, “elini yüzünü sabunla yıkama” alışkanlığının ne kadar önemli olduğunu güçlü bir biçimde yeniden hatırlamamızı sağladı.

El hijyeni, sağlığımız açısından çok büyük önem taşıyor. Çünkü her gün temas ettiğimiz, özellikle ortak kullandığımız hemen her alanda sayısız mikroorganizma bulunuyor.

Yapılan araştırma sonuçlarında, insanların her birkaç dakikada bir yüzüne dokunduğu ve ellerin ağız, burun veya gözle temasının solunum yolu enfeksiyonlarında önemli rolü olduğu tespit edilmiş.

O nedenle, koronavirüs gibi tüm solunum virüslerinden (grip, nezle virüsleri vb.) korunmak için özellikle ellerin göz, ağız ve buruna götürülmemesi ve de el temizliğine dikkat edilmesi büyük önem taşıyor.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı elinle-yuzune-dokunma-1024x683.jpg

Konu el hijyeni olunca da elbette akla ilk olarak sabun kullanımı geliyor. Ağır kimyasallar kullanmaya gerek bırakmadan kolayca temizlik sağlayan sabun.

Hijyen İçin Sabun

Sabun moleküllerinin hijyen açısından dikkate değer bir özelliği var. Kullanıldığı yüzeylerde yağlı kirleri sararak çevreliyor ve kirin suyla birlikte akıp gitmesine neden oluyorlar. Baz nitelikte olması, yüzeylere kayganlık kazandırarak kirin daha kolay çözünmesini sağlıyor.

Sabunun yapısının, üzerinde bakteri oluşumunu engellediği (yani antiseptik özelliği) biliniyor. Ancak dünyayı etkisi altına alan koronavirüs ile mücadele devam ederken, sabunun önemli bir işlevini daha öğreniyoruz: Virüslere karşı koruyucu doğal silah olması.

Virüslerin Doğal Düşmanı

Virüslerden korunmada en önemli silahın ne olduğunu artık hepimiz iyi biliyoruz: Sabun.

Ellerimizi sık sık, en az 20 saniye boyunca sabunlu suyla yıkamak, virüs enfeksiyonuna karşı uygulayabileceğimiz en kolay ve etkin koruyucu önlemlerin başında geliyor.

Bugün için virüslere etkili olduğu kesin kanıtlanmış bir ilaç yok. Covid-19 adlı koronavirüsten korunmak için bir aşı da henüz geliştirilmiş değil. Bu nedenle korunmada şimdilik en etkili yöntem virüsle enfekte olmaktan kaçınmak. Bunu sağlamanın önemli bir aracı, sabun.

Araştırmacılar, yaşadığımız pandeminin sebebi olan Covid-19 adlı virüsün, SARS (ağır akut solunum yolu yetersizliği-2002) ve MERS (Ortadoğu solunum sendromu-2012) ile aynı koronavirüs ailesinden olduğunu bildiriyorlar.

Sabun Virüsleri Nasıl Parçalıyor?

Sabun, Sars-CoV-2, Koronavirüs ve diğer virüs türlerinde nasıl işe yarıyor? Bunun yanıtı için öncelikle virüsün ne olduğunu tanımlamak ve varlığını nasıl devam ettirdiğini anlamak gerekiyor.

Prof. Dr. Bahri Karaçay ile Söyleşi

Bu konuda, Yaşamın Sırrı DNA ve Mutlu Beyin isimli kitapları yanısıra yayınladığı güncel bilim podcast’leri ile tanınan Iowa Üniversitesi (ABD) profesörlerinden kardeşim Bahri Karaçay ile kısa bir söyleşi yaptım. İşte kolay anlaşılır bil dille verdiği önemli bilgiler:

Yaşamın Sırrı DNA Bahri Karaçay
Mutlu Beyin Bahri karaçay

“Virüsler canlı organizma özellikleri taşımıyorlar”

—Virüsleri nasıl tanımlamak gerekir?

Virüsler klasik biyolojik anlamda canlı organizma tanımına uymuyorlar. Çünkü bir varlığı canlı organizma olarak kabul edebilmemiz için onun kendi varlığını bağımsız olarak devam ettirebilmesi gerekiyor. Yani hayatını devam ettirebilmek için biyokimyasal işlemler gerçekleştirebilmeli ve değişik kaynaklardan enerji üretebilmeli. Çevresine adapte olabilmeli, çevresel değişikliklere cevap verebilmeli ve bir yaşam döngüsü olmalı. Virüsler bu özellikleri taşımıyorlar.

Canlı varlıkların bir diğer önemli özelliği ise üreyebilmeleridir. Bu özellikleri göz önüne aldığımızda virüs aslında tam canlı tanımına uymuyor. Çünkü virüsleri çevreye bırakırsanız devamlılık sağlayamazlar. Bir süre sonra yapıları parçalanır ve etkisiz hale gelirler.

“Virüsler varlıklarını canlılar üzerinde devam ettiriyorlar”

—Virüsler varlıklarını nasıl devam ettiriyorlar?

Virüslerin devamlılıklarını sürdürmeleri için canlı hücrelerine ihtiyaçları vardır. Canlı dışında uzun süre var olamazlar.

Çoğu virüs dışarıda bir kaç saat içinde etkisiz hale gelir. Koronavirüs o açıdan biraz dirençli. Yapılan bilimsel bir araştırma, koronavirüs bakır yüzeylerde 4 saat, kâğıt ve karton yüzeylerde 24 saat, plastik ve paslanmaz çelik yüzeylerde 72 saate kadar aktif kalabildiğini gösterdi.

—Virüsler nasıl yayılıyorlar?

Simdi diyelim ki virüs plastik bir yüzeye bulaşmış. Eğer siz elinizle o yüzeye dokunup sonra da elinizi ağzınıza, burnunuza veya gözünüze sürmedikçe o virüs oradan size bulaşmaz.

Koronavirüs COVID19

“Virüsün kanadı veya ayağı yok”

Yani virüsün kanadı veya ayağı yok. Bunun anlamı şu: Eğer virüsün bulunduğu yüzeyi hiçbir şey yapmadan öylece yalnız bırakırsanız virüs en geç üç gün sonra tehlikesiz hale gelecektir.

Ancak bu yüzeylere virüs aktif iken yapılan temas ile veya virüsün bulaşmış olduğu insanların hapşırma ve öksürmesi anında çıkan tükürük parçacıkları aracılığı ile etrafa saçılıyor. O arada eğer siz yakında iseniz ve o parçacıklar sizin ağzınıza burnunuza veya gözünüze gelirse, işte o zaman virüs size de bulaşıyor.

O nedenle, önlem olarak insanlardan iki metre uzakta durun deniyor. Yine yapılan çalışmalar 5 mikron (1 mikron = milimetrenin 1000’de biri) ve daha büyük parçacıkların havada kalmayıp hemen yere düştüğünü bundan küçük olanların havada bir müddet kaldığını gösteriyor. 2 metre mesafede olunca parçacıkların size ulaşma ihtimali çok çok azalıyor.

“Virüsler küresel felaketlere neden olabiliyor”

—Eğer virüs tam canlı değilse, nasıl oluyor da yaşadığımız türden küresel felaketlere neden oluyor?

Bu sorunun cevabı virüsün varlık döngüsünde yatıyor. Virüs bağlanabileceği bir hücre bulduğunda önce ona tutunuyor sonra hücrenin içine giriyor. Virüsün genetik malzemesi DNA veya RNA olabiliyor. Yani DNA virüsleri veya RNA virüsleri var.

Koronavirüs bir RNA virüsü. Onu küçük bir top gibi düşünürseniz RNA onun içinde. Bu RNA virüsün yapısını oluşturacak proteinleri kodluyor. Hücre, RNA’nın kendisinin mi yoksa virüsün mü olduğunu anlamadan virüsün RNA sini kullanıp onun kodladığı proteinleri, yani virüs proteinlerini sentezlemeye başlıyor. Yani virüs kaleyi içeriden fethediyor ve hücrenin bütün imkânlarını kullanıp ona yeni virüsler ürettiriyor. Sayıları bir anda çoğalan bu virüsler o hücreyi parçalayıp komşu hücrelere giriyor ve aynı şeyi orada da tekrarlıyorlar.

“Sabunlu su virüsleri parçalar”

—Sabun virüsü nasıl ekiliyor?

Koronavirüsün dış yüzeyi ise lipit dediğimiz yağ tabakası ve kirpinin dikenlerini andıran dışarı doğru çıkık proteinlerden oluşuyor. Zaten adını da oradan alıyor, çünkü şekli taca benziyor. Korona “taç” demek.

Simdi mutfakta yağlı bir tabak olduğunu düşünün. Su ile yıkadığınızda yağ hala tabağa yapışık kalabiliyor. Ancak sabun veya deterjan eklediğinizde yağ bir anda çözülüyor ve tabağın üzerinden kayıp gidiyor. İşte sabun virüs üzerinde de aynı etkiyi yapıyor.

Sabun, virüsle temas ettiğinde, virüsün parçacıklarını bir arada tutan ve etrafını çevreleyen o lipit (yağ) tabakası çözülür ve böylece virüs dağılıp etkisiz hale gelir.

Eğer elinize bir yerden bir virüs bulaşmışsa, sabunla 20 saniye boyunca yıkadığınızda tabaktaki yağ gibi sabun virüsün etrafındaki lipit tabakasını çözüyor ve böylece virüs parçalanıyor, sonuçta etkisiz hale geliyor.

Aynı şekilde sık kullanılan yüzeyleri, kapı kollarını, asansör düğmelerini, elektrik düğmelerini vb. sabunla veya deterjanla silerseniz, eğer varsa oradaki virüsler de parçalanıp etkisiz hale gelecektir.

“Diğer dezenfektanlar da etkili”

—Kolonya ve çamaşır suyu da virüslerden kurtulmakta işe yarar mı?

Yüksek oranda (%60 ve daha fazla) alkol de sabun gibi aynı etkiyi yapıyor. Seyreltilmiş çamaşır suyu virüsü da parçalamak ve etkisiz hale getirmekte çok etkilidir. Özellikle yüzeylerin temizlenmesinde kullanılabilir. Ama çamaşır suyunu kullanırken dikkat etmek gerekir. Çünkü o güçlü bir kimyasal maddedir. Çamaşır suyu kesinlikle içilmemelidir.

—Son olarak, korunmak için özetle neye dikkat etmeliyiz?

Bizler için en önemli şey ellerimizi sabunlu suyla 20 saniye boyunca yıkamak ve ellerimizle ağzımıza burnumuza ve gözümüze dokunmamaktır.

Sosyal izolasyon yapmak ve eğer zorunlu olarak diğer insanların bulunduğu ortamlara girmemiz gerekiyorsa diğer insanlardan 2 m uzak durmak yine virüse yakalanmamızı önleyecek en önemli tedbirlerdir.

Coronavirüs (Covid-19) hakkında daha fazla bilgi için Bahri Karaçay ile Bilim podcast’lerini dinleyebilirsiniz.

Virüsleri Alt Edecek İlaç Yok Fakat Sabun Var

Kolu, kanadı, eli, ayağı olmayan, hareket etmeyen ve tutunacağı bir hücreye bulaştırılmazsa varlığı birkaç günde sona erecek moleküler bir yapı olan virüsleri, biz insanlar birbirimize aktararak gezdiriyoruz. Böylelikle, insanların günümüzdeki yoğun hareketliliği dolayısıyla virüs kısa sürede küresel boyutta yayılabiliyor.

Öte yandan, virüsü kaptığınızda ondan kurtulmak ya da onu öldürmek için bir ilaç yok. Küresel bir felakete neden olabilen koronavirüsü alt edecek bir ilacı, bir servet ödeseniz bile bulamıyorsunuz. Buna karşın, binlerce yıldır bilinen ve evlerimizde kullandığımız sade bir sabun kalıbı virüsü parçalayarak etkisiz hale getirebiliyor.

Covid-19 için bir aşı geliştirilinceye kadar, sabun en iyi ilk savunma hattımız olmaya devam ediyor. Ellerimizi sık sık sabunla iyice yıkamak, enfeksiyonun yayılmasını önlemenin en etkili yollarından biri.

Bu demektir ki vücut dışında birkaç gün aktif kalabilen bir virüs daha ilk insanın temas ettiği noktada eğer sabunlu suyla yıkanarak etkisiz hale getirilse, varlığını devam ettirebilmesi ve yayılması mümkün olmayacaktır. Benzer şekilde, virüs son noktada birine ne kadar yaklaşmış olursa olsun, sabunlu suyla etkisiz hale getirilirse hastalık kapmaya engel olmak mümkün.

Sabun sayesinde virüsten korunmak için gün içinde yapmamız gereken şey, sabunlu suyla hiç olmazsa ellerimizi ve yüzümüzü iyice, zamanında ve yeterli sıklıkta ovarak temizlemek.

Suyun sertlik derecesi sabunu etkiliyor

Bir uyarı olarak not düşmekte yarar var: Suyun sertlik derecesinin artmasının sabunlar üzerinde olumsuz etkisi sözkonusu. Kireçli dediğimiz musluk sularında yüksek orandaki kalsiyum ve magnezyum iyonlarının konsantrasyonu, sabunun kutuplaşmış kısmının bloke olmasına neden oluyor. Böylelikle suda çözülmeyen ve yıkamada etki göstermeyen kalsiyum sabunları oluşuyor.

Makinelerde kullanılan temizleyicilere suyun sertlik derecesini düşüren (kalsiyum ve magnezyum tuzlarının yıkama esnasındaki olumsuz etkisini azaltan) çeşitli maddeler eklenmesinin nedeni, bunu önlemek.

Sabun Yapımının Tarihçesi

Sabundan bu kadar bahsetmişken kısaca geçmişten günümüze gelişine de kısaca göz atalım isterseniz. İnsanlık ne zamandan beri sabuna aşina? Bu konuda okuduğum kaynaklara göre:

Yağ asitlerinden elde edilen sabun benzeri maddelerin üretildiğine dair ilk bulgular bundan 4800 yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Su içine katılan odun kömürü külünün kaynatılması ve içine iç yağı karıştırılarak eritilmesi ile oluşan sabun formülü, MÖ 2200 civarında Babil dönemine ait bir kil tablet üzerinde bulunmuştur.

MÖ 1550 yılına ait papirüslerde, eski Mısırlıların sabun ve benzeri bir madde ile banyo yaptıklarının kayıtlı olduğu tespit edilmiştir.

KAlıp sabunlar

Araştırmacılar, İtalya’nın Napoli şehri yakınlarındaki antik Pompei’de de MS. 79 yılında patlayan Vezüv yanardağından geride kalan lav örtüsü altında kalan toprakta sabun kalıpları bulunduğunu ifade etmektedirler. Sabun yapımının 6. yüzyılın sonlarında Doğu Roma İmparatorluğunda ve 8. yüzyılda İtalya ve İspanya’da iyi bilindiğine dair kanıtlar bulunmuş.

Sabun üretiminin 13. yüzyılda Nablus, Şam ve Halep’te gelişmiş bir imalat kolu olduğu ve birçok yere pazarlandığı ortaya çıkarılmış.

Bugünküne benzer sabunlar ise zeytinyağı gibi bitkisel yağlar kullanılarak 16. yüzyıldan itibaren Avrupa’da üretilmeye başlanmış. Sabun önceleri vücut temizliğinden daha çok çamaşır temizliğinde kullanılırmış. Endüstriyel olarak üretilen sabun kalıpları ise 18. yüzyılın sonlarında, temizlik ve sağlık arasındaki ilişki konusunda farkındalığı teşvik eden reklam kampanyaları ile Avrupa ve Amerika’da kullanıma sunulmuş. Sabun kullanımı, özellikle sanayileşmiş ülkelerde, patojenik mikroorganizmaların popülasyon büyüklüğünü azaltmada hijyenik rolünün daha iyi anlaşılması sonucunda yaygınlaşmış.

1886’da Warrington’da (İngiltere) küçük bir sabun işletmesi satın alan William ve James Lever kardeşlerin kurduğu, önce Lever Kardeşler, ardından Unilever olarak bilinen (Dove, Elidor, Clear, Rexona, Signal, Omo, Cif, Domestos vb. markaların üreticisi) firma, günümüzdeki dünyanın en büyük sabun yapım firması olmuştur. Bu sabun şirketleri, büyük ölçekli reklam kampanyalarını ilk uygulayanlar arasında yer almış.

Halen dünyanın en büyük sabun üretici, ihracatçı ve ithalatçıları Avrupa Birliği üyesi ülkelerdir.*


Yeni yazılarda görüşünceye dek, “öğrenmeye (ve sağlığınıza dikkat etmeye) devam edin”!

Yazar Hakkında

Baki Karaçay (MPA)

iO Akademi'de Eğitmen, Danışman. 25 yılı aşkın süre profesyonel deneyim sahibi Kamu Yönetimi Uzmanı (YL) ve Mühendis / Antalya Valiliği AB Projeleri Koordinatörü (2009-2020). Avrupa Birliği Projeleri kitabının yazarı ve Proje Döngüsü Yönetimi Eğitmeni. Sosyal Psikoloji meraklısı. Fotoğraf gönüllüsü. Webmaster. Bağlama sanatçısı. Kayakçı, doğa yürüyüşçüsü.

Yorumunuzu Ekleyebilirsiniz