Sosyal / Kültürel

Sempati mi, Empati mi? Acımak mı, Acıtmamak mı?

Empati Sempati Merhamet

Sempati ile empatiyi genellikle karıştırıyoruz ve bu yüzden gerçekte neyin yokluğunu çektiğimiz de gözümüzden kolayca kaçıyor. Yaşamımızın her alanında yer alan bu konuyu kavrayabildiğimiz ve yaşama taşıyabildiğimiz düzeyde, kazanacağımız farkındalık kendimizi ve diğer insanları anlamamızda bize ışık tutacak, daha uygar ve huzurlu bir yaşam için ihtiyaçlarımızı daha doğru değerlendirmemize yardımcı olacaktır.

Empati konusunda gözlemlerim, araştırıp öğrendiklerim, empatiyi çok sıklıkla sempati ile karıştırdığımızı görmemi sağladı. Bu konular üzerine yoğunlaşmışken bir arkadaşım sosyal medya hesabında “merhamet, acımak değil acıtmamaktır” yazan bir görsel paylaştı. Kısa ve öz, ancak bir o kadar kapsamlı ve aydınlatıcı bir söz. Derken çok başarılı genç bir psikologun, aşırı hassas kişilikler üzerine yaptığı harika bir video konuşmasını izlerken empati diye bahsettiği şeyin aslında empati değil sempati olduğunu fark ettim.

Tüm bu tespitleri bir araya toplama isteğim beni bu blog yazısını kaleme alma aşamasına getirdi. Üzerinde pek durulmuyor ancak genellikle empati ile sempatiyi karıştırıyoruz. İsim benzerliklerinden dolayı bu konuda yaygın bir yanılsama var. Bu yüzden neyin yokluğunu çektiğimiz de gözümüzden kolayca kaçıyor. Bu iki hissedişi ayırt etmenin önemi ve değeri üzerine not etmek istediklerim var. Bunun yaşamımızın her alanında yer alan son derece önemli ve yaşamsal bir konu olduğunu düşünüyorum. Kavrayabildiğimiz ve yaşama taşıyabildiğimiz düzeyde, kazanacağımız farkındalık kendimizi ve diğer insanları anlamamızda bize ışık tutacaktır. Yazıyı okumayı tamamladığınızda empati ve sempati kavramlarını net biçimde birbirinden ayırt ediyor olacaksınız.

Empati ve sempati

Empati, kendi duygularının dışına adım atarak yargılamadan bakıp durumu bir başkasının gözüyle görebilme sonucunda yaşanan bir duygu. Kim olursa olsun diğer canlıları anlamak, onların duygularını, istek ve düşüncelerini, birlikte deneyimlemek zorunda olmadan anlama becerisidir. Düşünce ve anlayış gerektirir, dolayısıyla anlamayı da içerir. O nedenle empati, olaylara kendimiz gibi bakmak yerine, olayların kendisi olarak görebilme becerisi olarak da tanımlanır.

Sempati ise yakın bulduklarının duygularını içselleştirmek, kendine benzettiğinin duygularını onunla yaşamaktır. Kendisi gibi gördüklerinin acısıyla kederlenmek, sevinciyle neşelenmektir, örneğin. Özdeşim de denen sempati, bireye yoğun yandaş duygular yaşatır. Duygu ve düşünce bakımından bir örtüşme durumudur. Gülenle gülüp ağlayanla ağlamak deyimi tam da sempatiyi anlatır. Ancak empatiden farklı olarak sempati, yargı ve yorum içerir, kişinin kendine benzemeyip farklı olanı anlamasını güçleştirir.

Acımak değil, acıtmamak

Merhamet acımak değil, acıtmamaktır. Ne kadar aydınlatıcı bir söz! Bir bakıma sempati ile empatiyi belirgin şekilde ayırt etmemize yol gösteriyor. Merhametin gerçekte sempatiden değil, empatiden kaynaklandığına işaret ediyor.

Empati acıtmamaktır. Acıya meydan vermemek ve de acıya çare olmaktır.

Oysa genellikle merhameti acımak zannederiz, değil mi? Acıyanı da merhametli… Değil; hiç değil!

Acıtmamak, diğerlerinin ihtiyaç ve sıkıntılarını anlayabilme, hissedebilme duyarlılığıdır. Bilinçli yapılan ve başkalarının dünyasına dokunan bir eylemdir. Acı vermemek için duyarlı davranabilmek, acımaya gerek bırakmamak için eyleme geçmektir.

Acımak sempati duymaktır

Acımak ise sempati duymaktır. Bir başkası adına üzülmek, endişelenmek, onunla birlikte onun duygularına ortak olmak.

Sempati duyduğumuz kişilerle hemen aynı duyguya gireriz. Duygularımız aynı olur; acısıyla üzülür, sevinciyle seviniriz. Sevdiği birini kaybetmiş bir dostun var örneğin, sen de onunla birlikte üzülüyor, onunla birlikte ağlıyorsun. Sempati duyma budur; duygusal anlamda yakınlaşmak ve benzeşmek.

Empati ise acıtmamaktır

Empati kurmak ise kendimizden bağımsız olarak diğerlerini anlayabilmektir. Haklı veya haksız, doğru veya yanlış olarak yargılamadan. Kendi yorum ve yargımızı katmadan, kendimizi onun yerine koymak, kendi duygularımızın dışına çıkıp onun duygu ve düşüncelerini anlamaktır. Empati, içinde bencilce beklenti olmayan bir hissediş ve yaklaşımdır.

Farklılıklarının farkında olmayı ve halden anlamayı gerektirir empati. Bir başkasının yaşadıklarını ve durumunu onun gözünden, onun bakış açısıyla görüp, onun ihtiyaç ve sıkıntılarını hissederek cevap verebilmektir empati. Empati kuran insan, kendisini bir başkasının yerine koyar ve kendisinin acı çekmesini istemediği gibi onun da acı çekmesini istemez.

Empati ile sempati arasındaki fark

Bazen dağlar kadar fark vardır empati ile sempati arasında.

Sempati, yakınlık duyduğumuz birinin duygularına ortak olup onun düştüğü aynı karamsarlığa gömülmek ise empati onun ihtiyacını fark edip karamsarlıktan çıkması için çare sunabilmektir.

Sevdiğini kaybeden birinin acısına ortak olup cenaze evinde birlikte ağlamak sempatidir örneğin. Onun acısı yüzünden gideremediği ihtiyaçlarını karşılamak için harekete geçmek ve örneğin bir kap yemek sunmak ise empati. (Bunu söylerken, son derece empatik olan geleneklerimizi terk edip günümüzde cenaze evinde oturup yemek yiyecek düzeye nasıl geldiğimizi düşünüyorum.)

Yalnızca üzüntü ve endişede değil, sevinmek ve neşelenmek söz konusu olduğunda da durum benzerdir. Sempati yoğun duygu yaşatır, genellikle dinleyip anlama ihtiyacı duymaz ve peşin hükme vardırır. O yüzden hissetmeyi, bilmek olarak düşündürür.

Sempati, yakınlık duyup iyiliğini istemektir, ancak bir benzerlik ve onay gerektirir. İçten içe bir haklı bulma vardır sempatide; ancak herhangi bir çözüm içermez. Yakınlarımıza, bizim gibi olanlara ve bize benzeyenlere sempati duyarız.

Empati ise hissedildiğinde bilinçli bir eyleme yöneltir; anlamaya, yardım etmeye, çözüm bulmaya iter. Haklı bulmayı gerektirmez; aynı fikirde olmayı gerektirmez. Yakın veya benzerimiz olmayı gerektirmez. Empati yalnızca bize benzeyenlere değil, bize benzemeyene de, farklı, yabancı bildiğimize de hissedilir. Empatiyi sempatiden ayıran en belirgin yanı da bence bu. Ve söz konusu başkaları (bizim tarafımızda olmayan, bize benzemeyen diğerleri) olduğunda sempatinin bazen empatiye engel olabilen bir yanı da var. Çünkü sempati kendi gibi olmayanların içinde bulunduğu farklı durumları anlamakta güçlük çeker. Pek çok yargısı vardır, görünene göre yorum yapar, altta yatan mesajları fark etmez. Bu yüzden sempati sıkça iletişim çatışması yaşanmasına neden olabilir.

Sonuçta, sempatiyi duyusal kökenli ve ben merkezci, empatiyi ise akıl ve duygu ilişkisinin birleştiği zihinsel bir sinerji olarak tanımlayabiliriz.

Sempatinin sözcük anlamı

Bu sözcüklerin kökenleri ve kullanılışlarına göz atmak da aralarındaki farkı anlamamızı kolaylaştıracaktır.

Sempati, Yunanca “sym-” (birlikte) ve “-patheia” (duygu, hissetme, algılama) kelimelerinin birleşmesinden oluşmuş. Birlikte hissetmek.

İngilizcede “feel sympathy” (sempati hissetmek) “yakınlık duymak” anlamına gelir. Ancak örneğin, “please accept my sympathy for your loss” (kaybınız için sempatilerimi kabul edin), bizdeki “başınız sağ olsun” ifadesine karşılık kullanılır. “Extend one’s sympathy” (sempatisini sunmak) ifadesi “taziyelerini sunmak, taziyede bulunmak” anlamında kullanılır. “Express one’s sympathy” (sempatisini ifade etmek), “acısını paylaşmak” demektir. Benzer şekilde, “play for sympathy” de (sempati için oynamak) “acındırmak” anlamına gelir. Bunların tümü, sempati duymanın, karşısındakinin yaşadığı duyguyu ortaklaşma olduğuna işaret ediyor.

“Sempatizan” sözcüğü de sempatinin empatiden farkını daha iyi anlamamız için iyi bir fikir veriyor. Bir takımın veya partinin sempatizanı olmak, taraf tutmayı vurgular. Olaylara, sempatizanı olduğumuz grubun duygu ve düşünceleriyle bakarız. Sempatik kişiler taraftardırlar; tuttuğu tarafta olanlar ne hissediyorsa aynısını hisseder, seviniyorsa sevinir, üzülüyorsa üzülürler.

Sempatiyi anlamanın bir diğer yolu, onu antipati kavramıyla ele almaktır. Anlam olarak sempati pozitif bir çağrışım oluştururken, antipati onun karşıtı olarak negatif bir duyguya işaret eder. Sempati, sıcakkanlılık ve cana yakınlıktır; başkasına karşı doğal ve içgüdüsel olarak bir eğilim, sevgi ve yakınlık duymaktır. Buna karşın antipati, sevimsizlik, soğukluk, iticilik duymaktır. Ancak karşıt görünen bu iki duygu veya yaklaşım aslında kökeni bakımından aynı merkezden yönetilir. Bir kişiye veya şeye ya sempati duyar iyi ve sevimli görürüz, ya da antipati duyar kötü ve sevimsiz görürüz. Her ikisinin de kökeninde aslında kendimizi merkezde koyma ve benmerkezcilik vardır.

Empatinin sözcük anlamı

Empati, Yunanca “en-” (içinde) ve “-patheia” (duygu, hissetme, algılama) kelimelerinin birleşmesinden oluşmuş. İçinde hissetmek.

Empatiye karşılık İngilizcede ilginç bir şekilde “diğerinin ayakkabısını giymek” olan “put oneself in the shoes of others” ifadesi sıklıkla kullanılır. Bu tanım, bir başkasının hissettiklerini hissetmekten öte, dünyaya onun gözünden bakıp onun yaşadıklarını anlamaya işaret eder.

Öte taraftan, Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğü sempatiyi “sıcakkanlılık”, empatiyi ise “duygudaşlık” olarak tanımlıyor. Ne var ki duygudaşlık, daha çok ortak duygularda buluşmaya, yani sempatiye işaret eden bir çağrışıma sahip. Sempatide duygudaşlık vardır, ancak empati için aynı duygu içinde olmak gerekmez. Empati sözcüğünün dilimizde çok daha uygun karşılığı “anlayışlılık”, “düşüncelilik” veya “halden anlamak” olabilir.

Farklı bakış açıları

Empati yaşatır

Empatiyi, sempatiden tamamen farklılaştıran önemli bir yönü var.

Güçlü sempati sahibi kişiler genellikle kendi duygularıyla başkalarının duygularını karıştırırlar. Kendi nasıl hissediyorsa karşısındakini de aynı şeyi hissediyor gibi algılar. Veya karşısındakinin duyguları sanki kendi duygularıymış gibi algılar, hatta yaşar.

Empati ise birbiriyle karıştırmanın tam aksine kişinin, kendisinin ve diğerlerinin hislerini ve duygularını izleyebilmesini ve bunlar arasında ayrım yapabilmesini gerektirir. Bu ayrımı yapabilmek son derece önemlidir. Ki ancak o zaman kendimizden bağımsız olarak ve karşımızdakini yargılamadan onun duygu ve düşüncelerini anlayabilmemiz mümkün olur. Dolayısıyla empati, karşımızdaki insanın yaşadığı olayları yaşamayı değil, karşımızdakileri —bize benzesin veya benzemesin— doğru anlayabilmeyi ifade eder.

İhtiyaç duyduğumuz şey empati

Bütün bu analizler sonucunda görüyoruz ki empati, sözünü çok ettiğimiz bir kavram olmasına rağmen pek uyguladığımız bir duygu değil. Bir kişiye, bir takıma ya da bir partiye sempati duyabilir, taraftarlarımızla aynı duyguları paylaşabiliyoruz. Ancak zor olan başkalarını, bizden farklı olanı anlamak. İşte onun için ihtiyaç duyduğumuz şey empatidir. Dünyaya bizim dışımızdakilerin penceresinden bakabiliyor muyuz? Bizim gözümüzle olup biteni kavrayışımızı bir yana bırakıp onların ne düşündüğünü, ne hissettiğini, ne yaşadığını anlayabiliyor muyuz?

Empati duygusal (emotional) olabildiği gibi bilişsel (cognitive) de olabilir. Bilişsel olanı, karşısındakinin neyi neden yaptığını, hangi gerekçe ve nedenle öyle davrandığını entelektüel ve rasyonel düzeyde anlayabilme sanatıdır. Duygusal olanı ise karşıdakinin duygularını, ihtiyaç ve sıkıntılarını doğrudan yaşantılayabilmektir.

Duygusal ve sempatik

Duygusal bir toplum olduğumuzu dile getirirken aslında sempati yönümüzün ne kadar güçlü olduğunu ifade ederiz. Özellikle orta doğu toplumlarında sıcak, sempatik tutumlara sıkça rastlıyoruz. Örneğin, yakın bulduğumuz eş, dost, hısım akrabanın sevincine de acısına da hemen ortak olur, duygularını paylaşırız. Yani sempati duyarız. Örf ve adetlerimize bakın. Düğünlerimizin yakınlarımızla toplu halde bu kadar şaşaalı kutlanması da bundandır, kayıplarımızın ardından toplu halde ağlayıp dövünme, ağıtlar yakılması da. Gelenekler ötesinde bunların modern örnekleri için televizyon programlarına, dizilerine biraz göz gezdirmemiz yeterli. Öte yandan, batı ya da uzak doğu toplumlarına bakın, ne bir düğünde öyle ortalık ayağa kaldırılır, bir sürü araç konvoy oluşturup caddelerde korna çalar, ne de düğün salonlarında vur patlasın çal oynasın duygu boşalması yaşanır. Cenazeleri de aynı şekilde sakindir.

Geleneklerimizde sempatinin etkisi büyük. Kendi dışındakilerin ihtiyaç ve sıkıntısını hesaba katmadan bir kişi rahatça herkes adına karar verebilir. “Elle gelen düğün bayram” diye bir deyimimiz bile var. İkramlarımızı toplu halde yapmamız ve ısrarlarımız dahi bundandır. Herkes hep beraber yeyip içmelidir, hesap da topluca ödenmelidir. O nedenle buna uygun davranmayanlara ne deriz? “Alman usulü.”

Politikada, hatta uluslararası ilişkilerde dahi bu durumun yansımalarını görmek mümkün.

Uzun sözün kısası, sempatimiz güçlü, birlikte ortak duygular yaşamaya yatkınız.

Empati yoksunluğu

Adına empati, anlayış, halden anlamak veya ne dersek diyelim, özellikle insan ilişkilerinde iyi şeylere bütün kapıları bu duygu açar. Her şeye rağmen bir arada yaşamı mümkün kılan, uzun dönemde daima galip gelerek “uygarlaşmamızı” ve bugünlere ulaşmamazı sağlayan, insanın sahip olduğu en büyük güç empatidir.

Empati günümüzdeki algısının ötesinde çok daha büyük öneme sahiptir. Mutsuz ve gelişemeyen, hatta gelişmekte olmaktan ileriye geçemeyen toplumların ana sorunu “empati” yoksunluğudur. Geri kalmış, başarısız, huzursuz dünya, empatiyi yaşamına sokamayanlarla doludur.

Kendi dışındakilerin ihtiyaç ve sıkıntılarını hesaba katarak davranabilen bireylerin oluşturduğu toplumlarda ise her sıkıntı er veya geç aşılır. Böyle toplumlarda insanlar yaşamı birbirleri için cennete çevirirler.

Genelde duygusal ve sempatik bir toplumuz. Cana yakınız, yakın bulduklarımız ve benzerlerimizle kolay kaynaşıyoruz. Ama gelin görün ki, empatide durum aynı değil. Acımayı merhametle karıştırmakta belki teselli buluyoruz. Ancak biz ve bize benzeyenler ile bize benzemeyenler (diğerleri) arasına keskin sınırlar koyduğumuz gözlerden kaçmıyor. Diğerlerinin hislerini, duygularını, ihtiyaçlarını, sıkıntılarını, biz öyle hissetmediğimizde pek anladığımız söylenemez. Daha çok yalnızca tarafında olduklarımıza, yandaşlarımıza, bize benzeyenlere karşı duyarlı tutum takınıyor, diğerlerini yok sayan tutumları pek yadırgamıyoruz.

Kısacası, sempati yönümüz daha fazla gelişmişken empati becerimiz ne yazık ki hayli zayıf.

Bu görseli kullanarak bu yazıyı çevrenizle paylaşın.

Anlayışlı ve sağduyulu insanlar

Anlayışlı olmak, iyi insan olabilmenin temel bir koşulu. Anlayışlılık, iyi iletişim ve huzurlu birliktelikler için çok önemli, hatta tahmin ettiğimizden çok daha önemli.

Biraz bilgi ve üzerine odaklanmayla empatik davranışları ve güçlü empati sahibi kişileri de toplumlar gibi tanımak kolaydır.

Empatisi güçlü insanlar, daha anlayışlı, daha hoşgörülü, daha sağduyulu insanlardır. Sınırları aşmayan, farklılıkları kolay kabullenen ve diğerlerinin ihtiyaçlarını gözeten duruşlarıyla dikkat çekerler. İnsanları ve konuları yargılamadan, objektif ve tarafsız olarak ele almakta başarılıdırlar. Olaylar karşısında daha kapsayıcı tutum takınırlar. İnsanların birbirinden farklı yaratılışta olduğunu kolaylıkla kabullenirler. Sorumluluk hisleri güçlüdür, kabalıktan uzak durur, inceliğe dikkat ederler. Halden anlar, merhametli ve adil davranırlar.

Empati sahipleri, diğerlerinin duygu ve düşüncelerini hissedebilir, ihtiyaçlarını anlayabilirler. Karşılarındakinin içinde bulunduğu durum ve onları harekete geçiren etkenleri, davranışlarındaki motivasyonu kolaylıkla belirleyebilirler. Kendisi için iyi bulmadığı veya beğenmediği şeylerin başkaları için değerli olabileceğinin farkındadır. Bazı şeylerin düşündüğü gibi olmayabileceğini hesaba katar ve her konuda hüküm vermeye kalkışmaz. Karşı tarafın kendini ifade etmesine rahatlıkla izin verir.

Empati öğrenilebilir

Empati, insanı yaratıcı düşünmeye yönlendiren yeni bir bilince ulaşmasına da olanak sağlar. Çünkü empati kurabilenler, yaşama farklı açılardan bakabilirler. Biz ve diğerleri, dost ve düşman gibi güçlü ayrımlar zihinlerini bloke etmez. Farklı insanlarla (yabancılarla) daha rahat iletişime geçebilirler. İletişimde genelde daha başarılıdırlar. Karşıdakinin gözüyle bakmak için özel bir çaba sarf etmeleri gerekmez. Örneğin, yol tarif ederken, yönleri karşıdan gelene göre kolaylıkla tanımlayabilirler.

Güçlü empati kurabilenler aynı zamanda üst bilişsel özelliklere sahip olabilirler. Kendini, özelliklerini ve davranışlarını üçüncü bir gözle dışarıdan izleyebilir; neden o şekilde düşündüğünün, neyi neden yaptığının farkında olabilir. Rahatlıkla öz eleştiri ve kendi hakkında espri yapabilir. Sorun çözmede büyük avantaj sağlayan, kendinin ve diğerlerinin davranışlarının altında yatan nedenleri daha kolay algılama yeteneği de empatinin sonucudur.

Empati yeteneğinden yoksun olanlar, kendi duygu ve düşüncelerinin dışına çıkamaz ve kendilerine dışarıdan bakamazlar. Eleştiriye açık değildirler. Kendileri hakkında mizahı kabul etmez, kendileriyle dalga geçemezler. Yalnızca kendi ihtiyaçlarına odaklıdırlar. Hep kendilerini haklı bulur, başkalarını suçlamaktan vazgeçemez ve kolay kolay affedemezler. Affedememek zamanla içlerini kin, nefret, intikam gibi hislerle doldurabilir, genellikle kötülük ve verdikleri zararla anılan insanlara dönüşürler.

Empati becerisi zayıf olanlar, karşıdakine göre bakış açısı geliştirmede zorluk yaşar, örneğin yönleri, karşıdakine göre değil kendilerine göre tarif ederler. Halden anlamakta sorunludurlar; farklı durumların nedenlerinin ve sonuçlarının farklılığına duyarlı değildirler. Örneğin karşısındaki yaşlı da olsa çocuk da olsa, rahat da olsa çaresiz de, hep aynı yönden, aynı yargılarla bakıp her zaman aynı şeyi bekleyebilirler. Bir kişinin davranışlarının o kişinin kendisiyle ilişkisini kurmada başarısızdırlar; her yapılanın yalnızca kendilerine karşı ne ifade ettiğini algılarlar. Örneğin, birinin öfkesinin o an yaşadığı yetersizlik korkusundan kaynaklanmış olabileceğini algılayamaz, öfkeyi yalnızca kendilerine yapılan bir saldırı olarak görürler. O nedenle insanları olduğu gibi kavrayamaz, algı ve iletişim yollarında sık sık sorun yaşarlar.

Empati öğrenilebilir

İyi haber, empati becerimizi üzerinde çalışarak geliştirebiliriz. “Duygusal Zeka” (1995) isimli kitabıyla tanıdığımız Daniel Goleman, empati kuramamaya neden olan engelleri aşabilmenin mümkün olduğunu, empati ile yaklaşmanın ve anlayış göstermenin öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir davranış biçimi olduğunu belirtiyor.

Çocukluğumuzda genellikle sempati egemendir; başkalarının farklı duyguları olabildiğini büyüdükçe öğreniriz. Empati, başkalarını dinlemek, gözlemlemek ve yargılamadan tarafsızca bakarak onları anlamakla birlikte öğrenilen bir beceridir. Mutluluk endeksinde üst sıralarda yer alan İskandinav ülkelerinde 90’lı yıllardan beri okul müfredatına empati dersleri konmuştur. Böylece çocuklar 16 yaşına kadar devam eden bu zorunlu derslerde iyi ve nazik davranmayı ve birbirleriyle değil yalnızca kendileriyle rekabet etmeyi öğrenmektedirler.

Empati Ders Okul Çocuklar

Empati sahibi olmak insanı ön yargılarından kurtarıp daha anlayışlı biri olmasına yardımcı olur. Bütün suçlamaları, kızgınlıkları, kırgınlıkları alıp götürebilir. Yalnızca kendine benzeyene hak tanıyan hoşgörüsüzlük olan yobazlığı ve ayrımcılığı geride bırakmayı kolaylaştırır. Empatiyle birlikte “farklı” olanı kabullenebilmeyi, kendine benzeyene tanıdığı hakkı diğerlerine de tanıyabilmeyi öğrenmek mümkündür. İnsan yeter ki huzuru ve uygarlaşmayı istesin. Ancak, elbette çaba gerektiriyor ve kendi duygularını ve bakış açısını kontrol edebilmeyi gerektirdiği için güçlü bir çaba gerektiriyor.

Aynı gezegende birlikte yaşamak

Empati becerimizi geliştirmek için yapılacak ilk iş bir durumla karşılaştığımızda hızla yargıya varmak yerine olup biten hakkında olabildiğince kapsamlı bilgi toplamaya çalışmaktır. Çünkü başkalarını değerlendirirken o kişinin içinde bulunduğu koşullara göre değerlendirme yapmaya çalışmalı, bilemeyeceğimiz şeylerin de olabildiğini fark etmeliyiz. Eleştirme ve sorgulamayı katmadan bizden farklı olanları incelemek ve gözlemlemek de empatiyi geliştirmek için yararlıdır. Bu, her canlının ne kadar farklı bir hikayesinin olduğunu görebilmemize ve onu olduğu gibi anlamamıza olanak sağlar. Roman ve öykü kitapları okumak, film izlemek gibi eylemler de algı ve anlayışımızı geliştirmek için değerli araçlardır; kendimizi öykülerde çizilen çeşitli karakterlerin konumunda bulmamıza olanak sağlar. Konuştuğumuz kişilerle samimiyetle göz kontağı kurup, etkin dinlemeyi başarabilmek ve gerektiğinde soru sormak yine yararlı eylemlerdir.

Farklılıklara rağmen aynı gezegende birlikte yaşamak için uygarlaşmak zorundayız. Bunun için sempati tek başına yeterli değildir. Daha çok anlamaya, dinlemeye, hoşgörüye ve en çok da empatiye ihtiyacımız var. Birlikte yaşamanın yolu, yalnızca bize benzeyenleri değil, bize benzemeyenleri de anlamaktan, onların ihtiyaç ve sıkıntılarına duyarlı olmaktan geçer ve bu da empati yeteneğimizin gelişmişliğiyle doğru orantılıdır.

Yeni yazılarda görüşünceye dek, “öğrenmeye devam edin”.

Yazar Hakkında

Baki Karaçay (MPA)

iO Akademi'de Eğitmen, Danışman. 25 yılı aşkın süre profesyonel deneyim sahibi Kamu Yönetimi Uzmanı (YL) ve Mühendis / Antalya Valiliği AB Projeleri Koordinatörü (2009-2020). Avrupa Birliği Projeleri kitabının yazarı ve Proje Döngüsü Yönetimi Eğitmeni. Sosyal Psikoloji meraklısı. Fotoğraf gönüllüsü. Webmaster. Bağlama sanatçısı. Kayakçı, doğa yürüyüşçüsü.

Yorumunuzu Ekleyebilirsiniz

2 yorum