Sosyal / Kültürel

Yangına Körükle Gitme ve Kaş Yapayım Derken Göz Çıkarma

Yangına Körükle Gitme ve Kaş Yapayım Derken Göz Çıkarma

Yaygın hatalarımızdan biri, bir olumsuzlukla karşılaştığımızda, ne olursa olsun onu ölçüsüzce konu edip sürekli gündemin tepesine taşımak. Bunu yapmakla yangına körükle gitmiş olduğumuzun farkında değiliz ne yazık ki. Sonuçta, tepki gösterip olumsuzluğu ortadan kaldırayım derken tam tersine onu sıradan ve kabul edilebilir duruma getiriyor, böylece sonuçta kaş yapayım derken göz çıkarıyoruz.

Yangına körükle gitmek ve kaş yapayım derken göz çıkarmak. Bu iki deyim tam da ne demek istediğimi anlatıyor. Bu deyimler, yapmaktan kaçınmamız gereken eylemleri ifade ediyor. Ancak yöntem bilmemekten dolayı, daha doğrusu hangi davranışın hangi sonucu doğuracağını görememekten dolayı ne yazık ki sürekli bunları yapıyor ve sonuçlarına katlanıyoruz. Doğru olsun istemiyorum, ancak belki de bu davranışları sergileyenlerin iyi niyetini artık sorgulamamız gerekiyor.

Yaygın hatalarımızdan biri, bir olumsuzlukla karşılaştığımızda ne olursa olsun onu ölçüsüzce konu edip sürekli gündemin tepesine taşımak. Bunu yapmakla yangına körükle gitmiş olduğumuzun farkında değiliz, ne yazık ki. Sonuçta, tepki gösterip olumsuzluğu ortadan kaldırayım derken tam tersine onu sıradan ve kabul edilebilir duruma getiriyor, böylece kaş yapayım derken göz çıkarıyoruz. Fakat bunu da fark etmiyoruz. Ardından başlıyoruz, ‘anlamıyorum, bu kadar çabaya rağmen neden her şey daha da kötüye gidiyor?’ tarzında yakınmalara.

Dikkatimizi yönetmek

Dikkatimizi Engeller Yerine Gitmemiz Gereken Yöne Çevirmek Neden Önemli?” başlıklı yazımda üzerinde durmuştum: Sorunlarımızı çözüp ilerleyemeyişimizin nedeni hedefimizin ne olduğunu bilmemek değil; bizi hedeflediğimiz duruma götürecek doğru yöntemi yani o hedefe “nasıl” ulaşacağımızı bilmemek ve uygulamamak.

Doğanın ve insan doğasının işleyen kuralları var. Doğru yöntem, neyin gerçekleşmesini istiyorsak, doğrudan ona odaklanmaktır. Bisiklet sürerken olduğu gibi, düşmeden yol alabilmemiz için dikkatimiz etraftaki engellere değil, daima gitmek istediğimiz yöne çevrili olmalı. Çünkü dikkatimizi hangi yöne çevirirsek orayla bağ kurar, bütünleşir ve o yönde büyüme enerjisi yaratırız. Üzerine dikkatimizi verdiğimiz şey —iyi veya kötü fark etmeksizin—yönelimimizden beslenir, büyümeye devam eder ve gelişir.

İzlememiz gereken yöntem

Sorunlara değil, hedefimize odaklandığımızda, olumlu bir enerji yaratırız ve iyileşme şansını artırırız.

#Düşündüren Yazılar ve #Uygarlık Yolunda etiketleriyle yazdıklarımı okuyanlar hatırlayacaktır. İyi yönde bir değişim yaratmak istiyorsak, insanlara ne kadar kötü, hatalı vb. olduklarını söylemekten vazgeçip, onlara nasıl daha iyi biri olacaklarının bilgisini vermeyi seçmemiz gerekir. Çünkü zihnimiz olumlu veya olumsuz ayrımı yapmadan neyi düşünüyorsak, doğrudan ona odaklanır ve onu hedef edinir. Neye, nasıl odaklanıyorsak, onu o yönde besliyor, enerjisini canlı tutuyoruz.

Bu işleyiş bize başarı için izlememiz gereken yöntemi de apaçık gösteriyor: İlerlemek için ilgi ve dikkatimizi sorun ve engellere değil, gitmek istediğimiz hedefe doğru yoğunlaştırmamız gerekiyor. İyileşme için de aynı şekilde olumsuzluklara değil, iyi olan şeylere odaklanmalıyız.

Bu son derece yalın ve etkili bir çözüm yöntemidir: Eğer bakışlarımızı yaşanan iyi ve olumlu olaylara çevirirsek, bunlar önemsiz bile olsa giderek büyür, gelişir ve güçlenene kadar çoğalır, genişler, yaygınlaşır. Olumlu gelişmeler büyürken, diğer taraftan yaşam alanı daralan olumsuzluklar da önemsizleşir ve zamanla kaybolur.

Olumsuzluğu büyütme

Bunun tam tersini yapmak ise çözüm olmadığı gibi aslında sorunları daha da büyütmek anlamına gelir. Yaşamımızdan çıkarmak için bile olsa önceliğimizi bir olumsuzluğa verip ona odaklandıkça, onu daha da büyütürüz. Bu yüzden istediğimizin tam tersine, çözüme yer açmamış, hatta çözümle temas olasılığını da daraltmış oluruz. Üstelik yapıcı olabilecekken, o sırada enerjimizi bir olumsuzluğa odaklanarak bir tür yıkıcılıkla tüketmiş oluruz. Ve sonunda istemediğimiz sonuçlara yol açarız.

Bir deli saçması duyduğumuzda projektörlerimizi ona çevirmek, onu ciddiye almak, sürekli ona laf yetiştirmeye çalışmak, her şeyden çok onun etki alanını büyütmeye neden olur. Üstelik bu bizi daha duyarlı ve mücadeleci de yapmaz, aksine duyarsızlaştırır. Bunu görmeliyiz. Acıya ve umutsuzluğa odaklanmakla, acıyı ve umutsuzluğu büyütürüz. Şikayet etmekle şikayet ettiğimiz şeyi, kınamakla kınadığımız şeyi büyütürüz. İstesek de istemesek de.

Önemseyip düşündüğümüz, meşgul olduğumuz şeyler zamanla realitemiz haline gelir. Bu yüzden projektörlerimizi neyin üzerine çevirdiğimize çok dikkat etmeliyiz.

Yıkıcı dil ve kavga

Tekrar edersek: Sorunları çözmek ve daha iyiye ulaşmak için uygulanması gereken yöntem, kötülüklere (olumsuzluklara) odaklanıp onları yerip, onların dilinden onlarla kavgaya, çatışmaya girmek değil, sorunsuz alanlara yönelerek ‘iyilikleri’ çoğaltmak ve böylece iyiliklerin alanını genişletmektir.

Hangi dille konuşursak, daha başlangıçta onun ortamını kurmuş ve onun parçası haline gelmiş oluyoruz. Kötünün, olumsuzlukların veya yanlışın diliyle konuşmayı sürdürmek, farkında olmadan kötüyle, olumsuzluklarla ve yanlışlarla negatif ama aynı zamanda yoğun bir ilişki kurmak ve zamanını onlarla geçirmek aslında. Yıkıcı dil ve kavga asla doğru bir iletişim yöntemi değil. Bu tür yöntemler, olumsuzlukların ortamını kurup büyütmekten başka bir işe yaramaz.

Neyin yanlış olduğunu görmek ve dile getirmek de elbette önemli bir adım, ancak iyileşme ve değişim yaratmak için asla yeterli değildir. Çünkü doğrunun ne olduğu hakkında bilgiye hiç kimse doğuştan sahip değildir. Bir değişim yaratmaksa amacımız, yanlışlara ölçüyü kaçırmadan dikkat çekerken, asıl yapmamız gereken şey, doğruların ne olduğunu bilginin dilini kullanarak açıklamaktır.

İyiliği çoğaltmak

Değişim için dikkatimizi neyin üzerine verdiğimizin, kime ve neye nasıl, hangi gözle baktığımızın farkına varmamız ve bu enerjimizi doğru yönetmemiz her şeyden önemlidir. Enerjimizi sürekli yapıcı amaçlar için harcarsak, yıkıcı olmamızı gerektirecek gelişmelere yaşam alanı bırakmamış oluruz.

Amacımız kötülükle mücadele ise, çare, doğruya ve iyiliklere yönelip kaynaklarımızı daha çok yarar üretmek için yapıcı yolda kullanmaktır. Böylece olumlu alanı genişletebiliriz.

Kötülüğü, ancak iyiliği çoğaltarak ortadan kaldırabiliriz, doğrudan kötülükle çatışarak değil. İyiliği çoğaltma yoluyla daima kazanırız. Aksine, kötülüklere odaklandıkça, yakınma, ayıplama, suçlama ve kötüleme gibi yıkıcı bir dil ve tutumla onlarla çatışıp kavgaya tutuştukça, sürekli sorunun parçası olur, olumsuzlukların etki alanını artırırız; diğer yanda olumlu alana da hiçbir katkımız olmaz.

Toplumun iyileşmesini mi istiyoruz? Kural net: Eğer bakışlarımızı iyi ve olumlu şeylere çevirirsek, bunlar önemsiz bile olsa giderek büyür, gelişir ve güçlü oluncaya dek artar. Olumlu yanlar büyürken, diğer taraftan yaşam alanı daralan olumsuzluklar da önemsizleşir ve zamanla kaybolur.

İyilikler ve güzellikler hep çoğalsın istiyorsak, katkı vermeye hemen bugünden başlayabiliriz. Yöntemi açık.

Yeni yazılarda buluşuncaya dek, “öğrenmeye devam edin”!

Yazar Hakkında

Baki Karaçay (MPA)

iO Akademi'de Eğitmen, Danışman. 25 yılı aşkın süre profesyonel deneyim sahibi Kamu Yönetimi Uzmanı (YL) ve Mühendis / Antalya Valiliği AB Projeleri Koordinatörü (2009-2020). Avrupa Birliği Projeleri kitabının yazarı ve Proje Döngüsü Yönetimi Eğitmeni. Sosyal Psikoloji meraklısı. Fotoğraf gönüllüsü. Webmaster. Bağlama sanatçısı. Kayakçı, doğa yürüyüşçüsü.

Yorumunuzu Ekleyebilirsiniz