Sosyal / Kültürel

Olumsuzluklarla Baş Etmenin En Etkili Yolu

Huzurlu Mutlu Bir Dünya Kurmak

İnsan psikolojisini ve yaşamla etkileşimimizi keşif yolculuğunda önemli bir dönüşüm evresinden geçtiğimizi düşünüyorum. Büyük olasılıkla yakın bir gelecekte geriye dönüp baktığımızda, kendimizle ilgili temel bazı bilgilerin eksikliği yüzünden yaşamın güzelliklerini nasıl kaçırdığımızı fark edeceğiz. Gözlem, deneyim ve okumalarımla bu alanda yaptığım yolculukta çıkardığım bazı sonuçları bu yazımda da paylaşmaya devam ediyorum. Karşılaştığımız olumsuzluklarla baş etmenin ve mutlu bir dünya kurmanın yolunu tartışıyorum.

Olumsuzlukları aşmanın sonrasında beklediğimiz şey elbette huzurlu bir dünyaya ulaşmak. Huzurlu bir dünya derken kendi dünyamızı kastediyorum; fakat bunun gerçekten daha geniş dünyaya, en azından yaşadığımız topluma olası etkisini de yok saymamak gerekir. Zira biz kuruşlarımızı biriktirdiğimizde liralar kendiliğinden birikecektir —veya atasözümüzde dendiği gibi herkes kendi evinin önünü temiz tutarsa, tüm şehir tertemiz olacaktır.

Olumsuzluklara yönelik yanlış yaklaşımlar, toplumları, hatta dünyayı sarsacak kadar büyük zararlara yol açabilmektedir.

BakiKaracay.com

Olumsuzluklara yönelik yanlış yaklaşımlar, toplumları, hatta dünyayı sarsacak kadar büyük zararlara yol açabiliyor. Önlenemediği sürece bu yanlış yaklaşımın verdiği hasarın gittikçe büyüdüğünü artık çok yakından görebiliyoruz.

Sorunların çözümü, kötülükle mücadele, iyiliğin yayılması gibi konular üzerine daha önceki birkaç yazımda üzerinde durduğum prensibi, olumsuzluklarla baş edip huzurlu bir dünya kurmanın yolu olarak bu yazıda daha kısa ve öz bir formülle ifade edeceğim. Umarım bu bakış açısı hepimiz için daha çok huzura erdirici bir araç olur. Özellikle sosyal medyada paylaşımlarını ilgiyle takip ettiğim, daha iyi bir dünyayı arzulayan birçok kişinin bu yazımı okumasını diliyorum. Eleştirmenlerimizin, siyasetçilerimiz ve yöneticilerimizin de tabi. Dünyayı daha huzurlu bir yere dönüştürebilecek güçten bütünüyle yoksun olmadığımızı ancak düşünmeden hareket etmekten ve bilgi eksikliğinden doğan ciddi hatalarımız olduğunu düşünüyorum.

Bataklıktan kurtulmak

Çoğu konuda hedefimizi gayet iyi biliyoruz; ne var ki bu hedefe ulaşmak için neyi nasıl yapmamız gerektiğini bilemiyoruz. Bazen de yanlışta ısrar ediyoruz. Uygulamakta olduğumuz alışılmış yöntemlerin, beklediğimiz olumlu etkiyi yaratmadığını ve istediğimiz yönde sonuç vermediğini görsek bile.

Mücadele için dahi olsa olumsuzluklara odaklanmanın, durumun daha da kötüye gitmesine neden olduğunu, yukarıda sözünü ettiğim önceki yazılarımda açıklamaya çalışmıştım. Gördüğümüz olumsuzluklar karşısında, onlardan kurtulmak için tepki vermek —şikayet etme, sırf eleştirmek için eleştirme, yerme, kınama veya olumsuzluklarla doğrudan çatışmaya girme, hatta olumsuzluklarla savaş konusunda neler yapabileceğimizi anlama çabası dahi— genellikle durumun daha da kötüye gitmesine neden oluyor. Bu durum, adeta olumsuzlukların yarattığı bir bataklığa saplanıp kalmaya benziyor. Çoğu zaman gerçeğin bu olduğunu görmek istemesek de bataklıktan kurtulmak için ne kadar çırpınırsak o kadar derine batıyoruz.

Bataklıktan kurtulmak için ne kadar çırpınırsak, o kadar derine batıyoruz.

BakiKaracay.com

Beynimiz karşılaştığımız sorunlara çözüm bulmaya yönelik olarak çalışıyor. Dolayısıyla bir olumsuzluk gördüğümüzde ondan nasıl kurtulabileceğimizi düşünmek doğal bir eylem. Bu nedenle, bize mutsuzluk veren bir şeyle karşılaştığımızda doğal olarak onu anlayıp bir çözüm yolu bulmaya çalışırız. Ancak burada sıklıkla gözümüzden kaçan şey, daha mutlu bir yaşam için çaba sarf ettiğimizi düşünürken çoğunlukla hayatı kaçırıyor ve aradığımız huzuru da yok ediyor olduğumuzdur. Bunun nedeni, çözüm olduğuna inanarak uyguladığımız yöntemlerin gerçekte beklenen iyi sonuçları getirmeyişi, daha da açıkçası doğru yöntem olmayışıdır.

Bize asıl zarar veren şey

Yaşamda olumsuzluklarla karşılaştığımızda bize ve etrafımıza asıl zarar veren şey, bizim onlara karşı verdiğimiz tepkidir.

BakiKaracay.com

Her şeyin olumsuz yönünü görme, ondan şikayet etme, o şeyi sırf eleştirmek için eleştirme, yerme, kınama, kötüleme, her şeye karşı gelme, olur olmaz her şeyden şüphe etme, ne yazık ki son zamanlarda toplumumuzda çok yaygın. Ve birbirini deviren domino taşları gibi bu tutum bir kez yayılmaya başladı mı durmak bilmiyor. Oysa her şeyden önce bilmemiz gereken önemli bir gerçek şu:

Yaşamda olumsuzluklarla karşılaştığımızda bize ve etrafımıza asıl zarar veren şey, bizim onlara karşı verdiğimiz tepkidir. Çünkü hangi nedenle olursa olsun, olumsuzluklara odaklanmak, olumsuzluk döngüsünün tetiklenmesine ve durumun daha da kötüye gitmesine neden oluyor. İstemediğimiz, olumsuz gördüğümüz şeye odaklanmak, içimize onun imgelemini güçlü biçimde ekmek ve onu bir parçamız haine getirmek anlamına geliyor. Zihnimize ektiğimiz imge bizi giderek ona dönüştürüyor. O yüzden atasözümüzde dendiği gibi “korkulan şey başa gelir”.

Sürekli aksilikleri düşünürsek korktuğumuz şey er ya da geç gerçekleşir. İsteyip istemememiz fark etmez, önemli olan zihnimizin neyle meşgul olduğudur. Olumlu veya olumsuz ayrımı yapmadan neyi düşünüyorsak zihnimiz ona odaklanır ve onu hedef edinir. Zihnimiz neyle meşgulse, onu çoğaltırız. Şikayet ettiğimiz şeye aslında büyüteç tutarız, onu daha fazla ve daha büyük oranda yaşamaya başlarız. Karşı koyup direnç gösterdiğimiz şeyi yaşamda baş role oturturuz. Böylece, istemesek de olumsuzluklara —sorunlara, yanlışlara, kötülüklere, adına her ne dersek diyelim— yönelerek ve onlarla aynı platformda mücadeleye kalkışarak olumsuzluk sarmalının beslenmesini ve yeni olumsuzluklar üretmesini desteklemiş oluruz.

Oysa bizi mutsuz eden olumsuzlukları engelleyebilir, kaygı verici bir yığın yıkıcı gelişmeyi durdurabiliriz. Bunun gayet sade bir yolu var.

Olumsuzlukların dışına çıkmak

Karşılaştığımız şeyler bizim kontrolümüzde olmayabilir, ancak onlara ne tür tepki vereceğimizi, olanlar karşısında nasıl bir tutum takınacağımızı biz belirleyebiliriz.

Olumsuzluklara tepki vererek değil, ancak ve ancak olumsuzlukların dışına çıkarak onlardan kurtulabiliriz.

BakiKaracay.com

Burada ihtiyacımız olan en önemli beceri, ilgi ve dikkatimizi yönetebilmektir. İlginin büyülü bir enerjisi vardır; ilgi duyduğumuz, odaklandığımız şey her ne ise —olumlu ya da olumsuz fark etmeksizin— ona bir tür yaşam enerjisi veririz. Dolayısıyla, olumsuzluklara tepki vererek değil, ancak ve ancak olumsuzlukların dışına çıkarak onlardan kurtulabiliriz. Anahtar, tamamen dışına çıkmak.

Olumsuzlukların dışına çıkmanın en kolay ve etkin yolu, projektörlerimizi devamlı olumlu şeyler —çözümün, doğrunun, iyinin ve güzelliklerin— üzerine çevirmektir. Çünkü odaklanıp dikkatimizi verdiğimiz şeyler dünyayı nasıl gördüğümüzü ve yorumladığımızı, dolayısıyla kendi dünyamızı şekillendirir. Sürekli önemseyip düşündüğümüz şeyler zamanla realitemiz haline gelir.

Zihnimize olumsuzlukları eker ve beslersek, olumsuzluklara; olumlulukları eker ve beslersek olumluluklara dönüşürüz.

Olumsuzluklar döngüsü

Sonuç olarak, karşılaştığımız sorunlardan çok onlara karşı takındığımız tavrın bize zarar verdiğini söyleyebiliriz. Üstelik zamanımızı ve enerjimizi olumsuzluklara yönelerek harcadığımızda ne huzurlu bir kafaya sahip olabilir ne de çözüm geliştirmeye yönelebiliriz. Dolayısıyla asıl sorun, karşılaştığımız sorunun kendisinden çok, genellikle takındığımız tavır yüzünden sorunun çözümsüz bırakılmasıdır. O yüzden, mutsuzluğun temel nedeni de durumun kendisi değil, kişinin durum hakkındaki düşünceleridir.

Kötü şeyleri düşünmekten iyi şeylere doğru adım atamayan, olduğu yere saplanıp kalmış, yaşamı kaygıları tarafından yönetilen insanları anımsayın. Her şeyin olumsuz yönüne odaklandığımızda —dikkatimizi sorunlar, yanlışlar ve kötülükler üzerine yoğunlaştırdığımızda— olumsuzlukları besler ve etrafımızı olumsuzluklarla dolu hissederiz. Bu hissimiz genellikle kendisinden güç alarak daha fazla olumsuzluk üretir.

Olumsuzlukların diliyle konuşmak, farkında olmadan olumsuzluklarla negatif ama aynı zamanda yoğun bir ilişki kurmak ve zamanını onlarla geçirmektir.

BakiKaracay.com

Paralel şekilde, kullandığımız dil, daha başlangıçta neyin ortamını kurup, parçası haline geleceğimizi belirler. Olumsuzlukların diliyle konuşmayı sürdürmek, farkında olmadan olumsuzluklarla negatif ama aynı zamanda yoğun bir ilişki kurmak ve zamanını onlarla geçirmektir. Bunun sonucunda olumsuzluklara dair duygu ve düşüncelerimiz daha da güçlenmiş şekilde ortaya çıkar.

O nedenle, kınayarak, yergi ve nefreti dile getirerek olumsuzluklarla mücadele ettiğine inanmak büyük bir yanılgıdır. Karamsarlıkla, şikayet ve sitem yoluyla ilgi çekmeye çalışmak, kendine ve çevresine kötülük yaymaktır. Başına hep kötü şeyler gelen, hayatın hoyrat davrandığı biri olmayı seçmek, bunun böyle devam etmesine yol açmaktır.

Olumsuzlukları ortadan kaldırmak için doğrudan onları hedef almak bazen çözüm gibi görünse bile, çözüme her yaklaştığımızda daha çok çaba sarf etmemizi gerektiren durumlarla karşılaşırız. Biraz daha, biraz daha, az kaldı, ha bitti, ha bitecek diye bu beklentiler birbirini tetikler ve bir kısır döngü sürüp gider. Bu bitmeyen süreçte, kolaylıkla geçmişteki veya mevcut diğer benzer olumsuzlukları çağırabilir, gelecekle ilgili daha fazla endişe verici durum yaratabiliriz. Bu da huzurumuzu bozmakla kalmaz, çok geçmeden, olumlu olayları görmek için bir yol bulamayışımıza neden olur. Böylece kendimizi büsbütün olumsuzluklarla çevrelenmiş hissetmeye başlarız.

Sağduyudan kopuş

Olumsuzlukları hedef almaya devam ettikçe kısa bir süre sonra, kendi olumlu bakış açımızdan ve en derinlerdeki sağduyulu bilge yanımızdan kopmaya başlarız.

BakiKaracay.com

İşin daha da kötüsü, olumsuzlukları hedef almaya devam ettikçe kısa bir süre sonra, kendi olumlu ve iyimser bakış açımızdan ve en derinlerdeki sağduyulu bilge yanımızdan kopmaya başlarız. Ve ne yazık ki sonuçta, hiç sona ermeyecekmiş gibi gelen olumsuzluklar döngüsü içinde kaybolmaktan kurtulamayız. İdealimizdeki huzurlu dünyaya erişemediğimiz, istediğimiz mutlu yaşamı süremediğimiz için de kendimizi büsbütün sorunlu bir dünyada buluruz. Bir zaman sonra geriye dönüp baktığımızda, daha mutlu ve huzurlu bir yaşam için bitip tükenmez şekilde çabalarken, huzur ve mutluluk hissini koruyamayarak hayatı kaçırmış olduğumuzu fark ederiz.

Oysa çözüm, kınama, şikayet, eleştiri, yergi ile dahi olsa olumsuzluk döngüsüne katılmakta değil, olumsuzlukların tamamen dışına çıkarak onlardan kurtulmakta yatar.

Bunun nasıl başarıldığına sportif uğraşlarımdan olan kayaktan örnek verebilirim. Kayak yaparken yalnız ve yalnızca kayacağımız, izleyeceğimiz, üzerinde kalmamız gereken piste ve karla dolu uygun (olumlu) alanlara yöneliriz. Kural şudur: “Engellere değil, yoluna bak!” Çünkü dikkatimizi nereye verir, nereye bakarsak oraya doğru yol alırız. Asla ve asla bize tehlike yaşatacak, kaçınmamız gereken etraftaki veya yolumuzdaki engellere, uygun olmayan alanlara (olumsuzluklara) dikkatimizi vermeyiz. Dikkatimiz sürekli önümüzdeki piste odaklıdır. Böylelikle olumsuzlukların tamamen dışına çıkarak onlardan kurtulur, dik yamaçlardan hızla aşağı inebilir ve kayağın keyfine varırız. Bisiklette, hatta trafikte bile aynı kural geçerli değil midir?

Huzurlu Dünya

Huzurlu bir dünyaya giden yol

Çarpıcı sosyal deneylere yer verdiğim “İyilik ve Kötülük Nasıl Yayılır” konulu yazımda aktardığım üzere, yaşadığımız sıcak duygular ve bağlılıklar sayesinde iyi hissediyoruz. Kavga, çekişme, saldırı gibi olumsuz davranışlar ise bizi iyi hissetmekten ve kendi içimizde huzurlu bir dünya kurmaktan mahrum bırakıyor.

Hayata bakış açımızda küçük değişiklikler yaparak farklı bir yol bulabilir ve daha huzurlu bir dünya kurabiliriz.

BakiKaracay.com

İlgi duyduğumuz, yöneldiğimiz şeyler, dünya ile nasıl bir ilişki kurduğumuzu belirliyor ve dünyayı o şekilde deneyimlememizi sağlıyor. Hayata bakış açımızda küçük değişiklikler yaparak farklı bir yol bulabilir ve daha huzurlu bir dünya kurabiliriz.

Yaşamı ve insan zihninin nasıl çalıştığını anladığımızda, neden zaman zaman olumsuzluklarla karşılaştığımız da açıklığa kavuşacaktır. Dünyada yoğun olarak yokluğunu hissettiğimiz şeyler aslında çoğu zaman kendimizde yokluğunu hissettiğimiz şeylerdir. Olup bitmiş hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimiz, yalnızca sonradan olacakları durdurabileceğimiz gerçeğinden yola çıkarak, enerjimizi olmuşlarla kavga yerine olacakları yapılandırma yolunda kullanabiliriz.

Tamamen olumlu alanlara yönelip enerjimizi ve kaynaklarımızı doğrudan iyi ve doğru işlerin büyümesi için kullanmak kalıcı tek çözümdür. Olumsuzluklara karşı kin, nefret, kınama vb. yollarla yönelip bağ kurmamak ve böylelikle onlara yaşam enerjisi sunmamak, aynı zamanda onlara dönüşmemenin en etkili yoludur. Öte yandan, ilgi ve dikkatimizi olumlu gelişmeler üzerine toplamak olumlu gelişmelerin çoğalmasına ve yayılmasına katkı sağlayacaktır. Böylece iyilikleri büyüttükçe, olumsuzlukların varlığını sürdürmek için ihtiyaç duyduğu yaşam alanını daraltmış ve onları daha sorunsuzca ortadan kaldırmış oluruz.

Doğrunun dilinden konuşmak, doğrunun ortamını kuracak ve yanlışın hemen ortaya çıkmasını sağlayacaktır. İnsanlara ne kadar kötü, hatalı vb. olduklarını anlatarak yargılayıp aşağılamaya çalışmaktan vazgeçip, doğrudan nasıl daha iyi biri olacaklarının bilgisini vermeyi seçmek bir çözümdür. Onları kınamak yerine önce bilgilendirmeyi seçmeliyiz.

Olumlu hislerimizi yüksek tutmak bizi olumsuzluklardan uzaklaştırır. İstemediğimiz şeylerin olmasına katkı yapmamak için bilinçli çaba gerekir. Daha az yargılayıcı olarak, şikayet, yergi, kınama gibi alışkanlıklarımızdan vazgeçerek olumsuzlukları besleyen düşünce kalıplarının pek çoğunu adım adım yok edebilir ve daha bilinçli bir hale gelebiliriz. Yaşama bakışımızda ve kendimizi ifade tarzımızda ufak tefek değişikliklerle bile ne kadar büyük bir mutluluk ve neşeye kavuşabileceğimizi görüp şaşırabiliriz. Ve sonuçta dünyayı bambaşka bir yer haline dönüştürebilecek gücü kendimizde bulabiliriz.

Ne dersiniz? Düşüncelerinizi siz de aşağıdaki kutucuklarda paylaşabilirsiniz.

Yeni yazılarda görüşünceye dek, “öğrenmeye devam edin”.

Yazar Hakkında

Baki Karaçay (MPA)

iO Akademi'de Eğitmen, Danışman. 25 yılı aşkın süre profesyonel deneyim sahibi Kamu Yönetimi Uzmanı (YL) ve Mühendis / Antalya Valiliği AB Projeleri Koordinatörü (2009-2020). Avrupa Birliği Projeleri kitabının yazarı ve Proje Döngüsü Yönetimi Eğitmeni. Sosyal Psikoloji meraklısı. Fotoğraf gönüllüsü. Webmaster. Bağlama sanatçısı. Kayakçı, doğa yürüyüşçüsü.

Yorumunuzu Ekleyebilirsiniz