Uzun zamanlardan beri fotoğraf çekmesine rağmen hiçbir ilerleme kaydedemeyen birçok fotoğrafçıyı izlediğinizde, kompozisyon konusunu gerçekte henüz anlamamış olduklarını fark edersiniz. Çünkü kimse bu bilgilere doğuştan sahip olmaz. Bir müzisyen nasıl dünyaya geldikten sonra müziğin notalarını ve kurallarını öğrenmek zorundaysa, iyi bir fotoğrafçı olmak için de fotografinin (fotoğrafçılığın) kurallarını öğrenmek gereklidir.
Kameranız pozlama, netleme gibi teknik açıdan her konuda size yardımcı olabilir ancak sıra kompozisyona gelince iş tamamen bilginize, gözünüze ve hayalinize kalmıştır. Bunun için görme sanatı ve kompozisyonda ustalaşmayı öğrenmeniz gerekir.
Konu başlıkları:
- Konu, ön plan ve arka plan
- Görsel elemanlar
- Kompozisyonun temel sırrı
- Görsel elemanları fotoğraf çerçevesi içerisinde düzenleme işlemi
- Konuyu örnekler üzerinde kavrayalım
Konu, ön plan ve arka plan
Fotoğraftaki objeye ön veya arka fon sağlamak, o fotoğrafa derinlik katar. Genellikle Genellikle fotoğraflanacak sahnemizde arka fonu değiştirme şansımız olmaz ancak ön tarafa bir şeyler katabilme şansımız olur. Bulunduğumuz noktayı değiştirerek bunu yapabiliriz. Bu da fotoğrafa bir derinlik katacaktır. Örneğin dalların arasından çekilen bir binayı düşünün. Önde sağ ve solda ya da yukarı ve aşağıda yer alan ve varlığı çok öne çıkmayan dallar, asıl objeye bir yönlendirme yapacak, fotoğrafa üç boyutlu bir hava katacaktır.
Görsel elemanlar
Fotoğrafta kompozisyon, görsel elemanları çerçeve içerisinde düzenleme işlemidir. Bu görsel elemanlar arasında somut nesnelerin (bina, ağaç, çiçek, bulut) görüntüleri olabileceği gibi, nesnelerin birbiriyle ilişkisinden doğan soyut alanlar (çizgi, şekil, desen) ve bunların aralarındaki boşluk, ışık gibi alanlar da olabilir. Hepsinin toplu olarak “anlamlı ve göze hoş gelen bir biçimde” çerçeveye yerleştirilmesi önemlidir. Bunu yaparken bilmemiz gereken işin önemli bir sırrı söz konusu ve işte kompozisyon konusunun temel ilkesi de buradadır.
Kompozisyonun temel sırrı
Fotoğrafta kompozisyon, bir anlamda insan beynini kandırmayı başarmaktır. Bunun sebebi aslında çok basit:
Fiziksel dünyayı, eni, boyu ve derinliği ile 3 boyutlu bir ortam olarak algılarız. Fotoğraf ise sadece eni ve boyu olan 2 boyutlu bir düzlem üzerindeki lekelerden (çevresi ile zıt değerlere sahip tonda alanlardan) oluşur. Fotoğrafla yaptığımız şey, 3 boyutlu dünyanın görüntüsünü 2 boyutlu bir düzlem üzerinde izleyiciye aktarmaktır. Fotoğrafta derinlik boyutu olmamasına rağmen, beynimiz görüntüyü anlamak için 3 boyutu da algılamak ister. Benzer diğer düzlem sanatları gibi fotoğrafta da derinlik izlenimi, ışık ve perspektif yardımıyla oluşan bir göz yanılgısıdır.
Yani fotoğrafla yapmaya çalıştığımız şey, üçüncü boyutun izleyicinin zihinde canlanabilmesini sağlamaktır. Bunun için izleyici, konu hakkında önceden zihninde var olan verilerden yararlanılır. Fotoğraftaki ögelerin, zihninde kayıtlı görüntülerle yaptığı çağrışımlar sonucunda deneyimlerine göre yorum yapar. O nedenle her fotoğraf, farklı izleyicilerde farklı duygular ve düşünceler uyandırabilir.
Eğitimli fotoğrafçılar karelerinde derinlik hissini yaratma gibi anlatım tekniklerini bilirler ve bunlardan yararlanırlar. İşte fotoğrafta kompozisyonun işlevi, beynimizi görmek istediği şeyi gördüğüne inandırmaktır. Bu sebeple kompozisyon, fotoğraf aracılığıyla beyni yönlendirir. Kompozisyonun önemi temelde buna dayanmaktadır.
Görsel elemanları fotoğraf çerçevesi içerisinde düzenleme işlemi
Fotoğrafta kompozisyon becerimizi geliştirirken, aslında 3 boyutlu dünyanın görüntüsünün, 2 boyutlu yüzeye düşürülmesi becerimizi geliştiririz. Fotoğraftaki görsel unsurlar / ögeler müzikteki notalar gibidir, onları diziş biçimimize göre hoşa giden, akılda kalıcı melodiler oluşur.
Fotoğraf karesinde, sürüp giden yaşamın bir anı ve objelerin / ögelerin öyle bir görünümünü / yerleşimini yakalamalıyız ki sonuçta bu kare, olayın tümü hakkında izleyiciye aktarmak istediğimiz mesajı verebilmelidir. Bunu yaparken ilk adım, kadrajımız içerisinde hangi ögelerin yer alacağına karar vermektir. İkincisi ise bu ögeleri fotoğraf içerisine ne şekilde yerleştireceğimizdir. Görüntüleyeceğimiz ögelerin fotoğraf karesinde farklı yerleşimlerini 2 hareketle elde edebiliriz:
- Konumumuzu / bakış noktamızı değiştirmek,
- Kameramızın bakış yönünü değiştirmek.
Konuyu örnekler üzerinde kavrayalım
Ne demek istediğimi daha iyi kavramak için şimdi kolay anlaşılabilir iki örnek üzerinde duralım.
Önce, üstte ve altta yer alan her iki görüntüye 2 boyutlu yüzeyler olarak bakmaya ve içerdikleri görsel elemanları farketmeye çalışın. Az önce değindiğim üzere, bu ögeler arasında somut nesnelerin (fincan, kapak, tepsi vb.) görüntüleri yer aldığı gibi, bunların arasındaki boşluk, ışık gibi alanlar ve bunların birbirleriyle ilişkisinden doğan soyut alanlar da (çizgi, şekil, desen) yer almaktadır. Bunları fotoğrafın yüzeyindeki aydınlık, karanlık alanlar, lekeler, çizgiler ve şekiller olarak yorumlayın.
İkinci olarak, her iki fotoğraf düzlemi üzerinde bu görsel ögelerin yerleşimini —fotoğraf karesi içerisinde dağılımını, serpiştirilmesini— dikkatlice inceleyin ve birbirleriyle karşılaştırın. (Alttaki fotoğrafta fincanı çevreleyen ışıklı alanların da görsel ağırlığı olduğuna dikkat edin!)
Fark edeceğiniz üzere bu iki görüntü, aslında aynı kahve fincanının, masa hizasından ve yaklaşık 40 cm yukarıdan çekilmiş iki fotoğrafı (hemen hemen). Ancak fotoğraf düzleminde ögeler farklı şekilde yerleşim gösteriyorlar, kompozisyonlar hayli farklı. Tamamen farklı iki arka plan var. Konumumuzu / bakış noktamızı değiştirmek ve kameramızın yönünü değiştirmek suretiyle aynı nesnelerin daha farklı kompozisyonlarını da elde edebilirdik.
Bu örnek bize birkaç şey anlatıyor: Kompozisyon oluştururken ilk hesaba katmamız gereken konulardan biri üç boyutlu bir ortamın iki boyutlu bir görüntüsünü oluşturmakta olduğumuzdur. Aynı ortama, faklı noktalardan —yukarıdan ve göz hizasından— bakışla, fotoğraf düzleminde tamamen farklı yerleşimler, farklı kompozisyonlar / görüntüler elde edebiliriz. Fiziksel olarak aralarında mesafe olan nesneler fotoğraf düzleminde birbirinden ayrı ögeler / lekeler şeklinde çıkabileceği gibi, bitişik veya üst üste bindirilmiş, —aralarındaki uzaklık hissedilmeyen— karmaşık bir görüntü de verebilir. Bu farklılığın doğurabileceği sonuçları önceden kestirmeye çalışmak ve görsel elemanları, anlatımın sadeliğini koruyacak şekilde yerleştirmek önemlidir. Buna imkân yoksa, arka planı bulanıklaştırmak (alan derinliğini azaltmak) gibi teknikleri kullanarak arka arakaya duran nesneler arasında bir uzaklık hissi de yaratabiliriz.
İki boyutlu fotoğraf düzlemi
Tüm bu anlattıklarımı bir portre veya manzara veya mimari çekiminde uyguladığınızı hayal edin! İşte görsel elemanları çerçeve içerisinde düzenleme işlemini (kompozisyonu) doğru şekilde anlamak, 3 boyutlu fiziksel ortamlara farklı açılardan bakışla 2 boyutlu fotoğraf düzleminde ne tür sonuçlar elde edeceğimizi öğrenmekle mümkündür.
Şimdi siz de çevrenizdeki objeleri farklı konumlardan fotoğraflamayı deneyebilir ve nasıl farklı kompozisyonlar oluşturabildiğinizi hemen görebilirsiniz. Bunun için akıllı telefonunuz veya herhangi bir kameraya sahip olmanız yeterli. Aklınıza, peki bu kompozisyonlardan / düzenlemelerden hangisini seçmemiz gerektiği sorusu gelebilir. Bu tamamen sizin kişisel tarzınıza kalmıştır. Ancak burada size yardımcı olacak, fotoğrafta doğru ve güzel anlatımı sağlamanın prensip ve esasları söz konusu. Yüzyıllardır kullanılmakta olan, doğru ve güzel anlatımı sağlamanın bu evrensel prensipleri, öğrenilebilir ve öğretilebilir kurallar olarak bilinmektedir. Zira bunlar tamamen beynin algısıyla ilgilidir. Daha sonraki yazılarımda doğru ve güzel anlatımı sağlayan ve izleyicileri olumlu etkileyen bu faktörlere yine örnekler vererek değiniyorum.
Eminim, bu öğrendiklerinizin ötesinde sizler de yepyeni çıkarımlarda bulunmaya başlamışsınızdır bile. Diğer okuyucularımızın da yararlanmasını isterseniz, yorumlarda paylaşmaktan çekinmeyin.
Yeni yazılarda görüşünceye dek, “fotoğraf çekmeye devam edin”!
Çok teşekkür ediyorum selam ve saygilar…