Fotoğrafçılık Gezi / Doğa

Gelidonya Feneri ve Nefes Kesen Manzarası

Gelidonya Feneri Antalya

Antalya’nın en güzel yürüyüş rotalarından biri olan Likya Yolu üzerinde, gözlerden uzak bir burunda yalnız başına uçsuz bucaksız Akdeniz’i seyreden Gelidonya Feneri, nefes kesen manzarasıyla görenleri büyülüyor.

Gelidonya Feneri, Antalya körfezini çevreleyen Teke yarımadasının en uç noktasında, Gelidonya Burnunda —Kırlangıç Burnu veya Taşlık Burnu olarak da bilinir— yer alıyor. Akdeniz’in uçsuz bucaksız mavi sularını yemyeşil bir tepeden seyreden fener, Fethiye’den Antalya’ya kadar uzanan dünyaca ünlü antik Likya Yolunun en güzel uğrak noktalarından biri.

Denizden 227 metre yüksekte dik kayalıklar üzerine inşa edilmiş Gelidonya Feneri, 1936 yılından beri açık denizin sert doğa koşullarına meydan okurcasına denizcilere yol göstermeye devam ediyor.

En yakın noktadan yaklaşık bir saatlik bir yürüyüş ile yerleşim yerlerinin uzağındaki bu deniz fenerinin muhteşem manzarasına ulaşabiliyorsunuz. Dilerseniz Gelidonya Feneri’ne yeşil orman içinde farklı bir yönden, iç acıcı mavi deniz manzarasıyla uzun bir doğa yürüyüşü de yapabilirsiniz.

Gelidonya Feneri’ne birkaç kez yürüdükten ve birçok fotoğraf çektikten sonra, onunla ilgili bir yazı kaleme almayı ve birkaç fotoğrafımı burada paylaşmayı istedim. İçinizde doğa tutkusu varsa, keşfetmeyi seviyorsanız ve yürüyüş yapmaktan çekinmiyorsanız, Gelidonya Feneri’ni kesinlikle görülecek yerler listenize almalısınız.

Gelidonya Feneri nerede, Gelidonya Feneri’ne nasıl gidilir, hangi yerleşim yerine kaç km uzaklıkta, yürüyüş mesafesi ne kadar, ne tür patikalara sahip gibi aklınıza takılan tüm soruların yanıtlarını bu yazıda okuyabilirsiniz. Ayrıca Fenere Likya Yolundan yürüyüş rotaları ile Adrasan ve Korsan Koyları hakkında da bilgiler bulacaksınız.

(Adrasan-Gelidonya Feneri-Korsan Koyu doğa yürüyüşümüzün videosu.)

Konu başlıkları

Bu yazıda yer alan konular:

Yukarıdaki başlıklara tıklayarak okumak istediğiniz bölüme hemen gidebilirsiniz.

Gelidonya Feneri
Fenerin yanıbaşında bir platform var

Gelidonya Fenerinin muhteşem manzarası

Fenerin ilgi çeken özelliklerinden biri, bulunduğu yerin nefes kesen manzarası. Fenere çıkan patikaların çevresinde ürpertici uçurumlar ve muhteşem doğa görüntüleri yer alıyor. Fenere ulaştığınızda ise çok daha etkileyici bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Zor bir tırmanışla varmış olsanız bile, karşınıza çıkan bu etkileyici görüntü tüm yorgunluğunuzu unutturuyor.

Burada, yerleşim yerlerinden uzakta, kendinizi gerçekten çok özel bir noktada hissedeceksiniz. Açık denize bakan dik kayalıklar üzerinde yabanıl bir doğa içerisinde oluşu, Gelidonya Fenerine esrarengiz bir hava veriyor. Ağaçlar, kuşlar, deniz, sanki kulağınıza daha önce duymadığınız gizemli bir şeyler fısıldıyor gibi. Gelidonya Feneri, esintisi ve yalnızlığı ile insanı kendisine çekerken aynı zamanda bir o kadar da ürpertiyor.

Fotoğrafçılar için eşsiz görüntüler

Bakmaya doyamayacağınız Gelidonya Fenerinin en güzel manzarasını yakalamak için bol bol fotoğraf çekmek isteyeceksiniz.

Feneri arkanıza alıp zeytin ve çam ağaçları arasından biraz yukarılara doğru çıktığınızda, görenleri kendisine hayran bırakan Gelidonya Feneri fotoğraflarından birini çekmek için ideal noktalara ulaşıyorsunuz. Ardı ardına küçük adacıklarla süslenmiş Akdeniz’in masmavi suları önünde yemyeşil ormanın koynundaki beyaz renkli fener, harika fotoğraflar için buradan eşsiz bir görüntü veriyor.

Feneri ve onu çevreleyen ağaçları, portre fotoğraflarınız için harika bir arka plan manzarası olarak da çerçeveleyebilirsiniz.

Fenerin bulunduğu burnun uç kısmına ilerlediğinizde karşıdaki Beş Adalar yanısıra kuzey doğuda, turkuaz denizi ve beyaz kum plajı ile son yıllarda Antalya’nın Maldivleri adıyla tekne gezilerinin popüler durağı olan Suluada‘yı görebilirsiniz.

Beş Adalar ve batık gemi kalıntıları

Gelidonya Burnu ve önündeki Beş Adalar, antik çağlardan beri Pamfilya Denizi’nin (Antalya Körfezi) denizciler için en tehlikeli bölgelerinden biri olarak biliniyor. Sert rüzgârlar ve güçlü akıntılar sebebiyle bu bölgede sarp kayalara sürüklenerek batan sayısız gemi denizin altını adeta bir su altı mezarlığına dönüştürmüş.

Uzmanların tahminlerine göre, Beş Adalar (Fenere yakın olan öndeki Meşe Adası, arkadaki ince uzun olan Devecitaşı adlarıyla bilinir), bir zamanlar Gelidonya Burnunun uzantısı durumunda kara parçasıymış. Güçlü depremlerin etkisi sonucunda bazı kısımların deniz altına kalması nedeniyle bugünkü formasyon oluşmuş.

Türkiye’de 1960 yılında ilk bilimsel sualtı araştırmaları bu sularda başlatılmış. O yıllarda rastlanan, 15. yüzyıldan kalma gemi kalıntıları günümüzde Bodrum Müzesinde sergilenmektedir.

Gelidonya Feneri, yüzyıllar boyunca denizcilerin korkulu rüyası haline gelmiş bu bölgeyi daha güvenli bir hale getirmek için inşa edilmiş. 1934 yılında Fransızlar tarafından yapımına başlanmış ve 1936’da hizmete açılmış. Fener ve bitişiğindeki gardiyan binası halen, Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğünce ulusal miras olarak koruma altına altındadır.

Gelidonya Feneri nerede?

Gelidonya Feneri, Antalya’nın Kumluca ilçesinde Karaöz sahil kasabasının sınırları içerisindedir. Kumluca ilçesi Antalya merkeze 96 km uzaklıkta bulunmaktadır. Karaöz’e Antalya Kumluca karayolu üzerinde birkaç ayrımdan ulaşılabilmektedir.

Fener aynı zamanda Adrasan Koyu ile Karaöz sahilindeki Korsan Koyunu birbirine bağlayan antik Likya yolu üzerinde yer almaktadır.

Gelidonya Feneri’ne ulaşım

Gelidonya Feneri’ne, Kumluca ilçesine bağlı iki ayrı yönden ve yerleşim bölgesinden ulaşım imkânı var. Bu yerler Adrasan ve Karaöz adlarıyla bilinen iki sahil kasabası. Ancak fenere tamamen araçla ulaşım mümkün değil.

Adrasan’dan Gelidonya Feneri’ne ancak uzun bir yürüyüşle gidebilirsiniz. Eğer araçla fenere mümkün olan en yakın konuma gitmeyi düşünüyorsanız Karaöz’ü tercih etmeniz gerekir. Karaöz’den araçla gidebileceğiniz fenere en yakın konum 2 km mesafede. Buradan sonrasını yürümeniz gerekiyor. Bu, hafif eğimli bir rotada rahat bir tempoda en fazla bir saatlik tırmanış demek. Başka türlü karadan feneri görmeniz mümkün değil.

Gelidonya Feneri’ne nasıl gidilir?

Gelidonya Feneri Adrasan Rota

Yalnızca yürüyüşle görebileceğiniz bu burunda yapmak istediğiniz yürüyüş uzunluğuna bağlı olarak feneri çevreleyen iki yerleşim yerinden (Adrasan veya Karaöz) birini seçmeniz gerekiyor.

  • Adrasan Koyu’na araçla gitmek ve oradan yürüyüşle Likya Yolunu takip etmek.
  • Karaöz’e veya Karaöz’ü geçip toprak orman yolundan daha yakın bir konumdaki Korsan Koyu’na (veya daha yakın bir noktaya) araçla gitmek ve sonrasını yürümek.

Bu güzergahların her ikisini de aşağıda açıklıyorum ve ardından doğa yürüyüşü kulüplerinin düzenlediği etkinliklere katılarak gitmek isteyenler için kısa bilgilere yer veriyorum.

Antik Likya yolu ve yürüyüş rotası hakkında bilgi edinmek isterseniz, “Antik Likya Yolu ve Likyalılar” başlıklı yazımı okuyabilirsiniz.

Gelidonya Feneri’ne doğa yürüyüşü grupları

Kendi aracınızla gitmeyi düşünmüyorsanız, Gelidonya Feneri’ne gitmenin diğer kolay yolu, TODOSK (Toroslar Doğa Sporları Kulübü), Albedo Trek gibi Antalya’daki kulüplerin düzenlediği toplu yürüyüş etkinliklerine katılmak. Bunun için belirleyeceğiniz kulüp veya grubun web sitesinden veya sosyal medya hesaplarından etkinlik programlarını takip etmeniz gerekecek.

TODOSK yıl boyunca haftasonları genellikle kısa parkur ve uzun parkur olmak üzere iki farklı güzergâhta yürüyüşler düzenliyor. Adrasan Koyu veya Çavuşköy üzerinden başlayan uzun parkur veya Karaöz veya Korsan Koyu’ndan başlayan kısa parkurdan birini seçerek Gelidonya Feneri’ne yapılan toplu yürüyüşlere katılabilirsiniz.

Karaöz’den Gelidonya Feneri’ne ulaşım

Karaöz kasabası Antalya merkeze yaklaşık olarak 116 km uzaklıkta yeralıyor.

Karaöz’e iki yoldan ulaşılabilir. Birincisi, Adrasan üzerinden yokuş aşağı giden ormanlık karayolu. İkincisi ise, Kumluca ilçesine bağlı seracılığın yoğun yapıldığı Mavikent sahil kasabası üzerinden giden yol.

Karaöz ile Gelidonya Feneri arasındaki mesafe yaklaşık 8 km. Korsan Koyu Gelidonya Feneri arası 5 km. Deniz kenarında toprak orman yolundan yürüdükten sonra Sarı renkli Likya Yolu – Gelidonya tabelasını göreceksiniz. İsterseniz bu yolu araçla da gidebilirsiniz, fakat çok bozuk olan bu yolu zorunda kalmadıkça göze almanız pek tavsiye edilmez. Ancak Karaöz’den yaklaşık 2 km ilerlediğinizde, birçok aracın Korsan Koyu (Melanippe) girişinde park etmiş olduğunu görebilirsiniz.

Sarı tabeladan sonra yukarı doğru 1 m genişliğinde patika yol sizi bekliyor olacak. Bu patikada göreceğiniz taş ve ağaçların üzerinde paralel şekilde duran kırmızı ve beyaz çizgiler size doğru yolda olduğunuzu gösteriyor. Yaklaşık 1 saatlik, denizden yükseldikçe bol manzaralı bir yürüyüşten sonra Gelidonya Feneri tüm güzelliğiyle karşınıza çıkacak.

Bir tarafında masmavi deniz, diğer tarafında yemyeşil orman ile çevrelenmiş feneri birçok noktadan fotoğraflamak isteyeceksiniz.

Korsan Koyu
Tamamen berrak, temiz, sakin ve dalgasız, korunaklı, küçük ve güzel bir koy. Dilerseniz burada denize girebilir veya oturup manzarayı izleyebilirsiniz. Kış aylarında bomboş olan bu koyu yaz aylarında yerel halk ve turistler tıklım tıklım dolduruyor. Eskiden burada barınan korsanlar geçen gemileri yağmalarmış. Günümüzde ise gürültülü müzik, mangal dumanı, kamp çadırları, yatak, yorgan gibi eşyalarıyla koyu tatilciler dolduruyor.

Korsan Koyu
Korsan koyunun kristal berrak suları

Adrasan’dan Gelidonya Feneri’ne yürüyüş

Antalya, Adrasan arası 94 kilometre. Araçla gidiyorsanız, Kemer, Çamyuva, Faselis ve Tekirova’yı geçtikten sonra (Kumluca’ya varmadan), Olimpos – Çavuşköy (Adrasan) ayrımından sapmanız gerekiyor. Buradan sonra 23 kilometrelik bir yol katedip Adrasan sahiline ulaşabilirsiniz.

Adrasan Koyu
Doğu ucunda Arpa Tepenin yer aldığı doğa harikası Adrasan Koyu yaklaşık 2 km uzunluğunda kumsala ve pırıl pırıl bir denize sahip. Koyu çevreleyen dağlar ormanlarla kaplı. Koy, plajlar, pansiyonlar, yeme içme mekanları ile dolu. Eski adı Çavuşköy olan Adrasan, Likya Yürüyüş Yolunun önemli noktaları ile de komşu konumunda. Batısında Gelidonya Feneri, doğusunda Olimpos, Çıralı, Çıralı Yanartaş yer alıyor.

Adrasan sahilini geçtikten sonra çam ormanı yolunun içeriye doğru girdiği, artık araçların giremediği bir çiftliğe varıyorsunuz. Yürüyüşlerin başlangıç noktası olan bu yerde “Gelidonya Feneri 11 km” yazan sarı renkli Likya Yolu tabelası ile karşılaşırsınız. Bu parkurda işaret sorunu yok. Yürüyüş boyunca belirli aralıklarla bu sarı renkli levhalardan fenere kalan uzaklığı okuyabilirsiniz. Başlangıçta biraz yorucu olan, orta seviye bir diklikte çıkış yapmanız gerekiyor. Bu patika giderek taşlık bir hal alıyor. Denizi görmeye başladığınızda ilk çıkışın bittiğini anlıyorsunuz. Deniz manzarası eşliğinde yürürken genelde kayalıkların arasından ilerliyorsunuz. Çevrede özellikle kış aylarında yaşanan şiddetli fırtınalar nedeniyle çok sayıda devrilmiş ağaca rastlıyorsunuz. İnişin ve çıkışın fazla olduğu bu bölgede yavaş yavaş yorgunluk başlayabilir.

Özellikle kayalık çıkışları ve zorlu inişleri dolayısıyla dikkatli yürünmesi gereken bir parkur. Çam ormanı içerisinde tepelerden ve uçurum kenarlarından ilerleyeceksiniz. Deniz manzarasıyla ilk karşılaştığınız tepeden Suluada’yı batı yönünden göreceksiniz. İlerleyip fenere yaklaştıkça Suluada’nın geriye doğru uzanan güney yanı da görüş alanınıza girecek. Sonrasında ileride fenerin karşısındaki Beşadalar görünmeye başlayacak.

Adrasan’dan Gelidonya Feneri’ne normal bir tempoda yaklaşık 5 saat sürecek bir yürüyüş. Feneri uzak bir tepeden görünceye kadar tırmanmanız gereken son 1 kilometresi en dik ve en çok zaman alan zorlu bir çıkış. Feneri görmeye birkaç yüz metre kala ve arka planda adalarla fenerin en güzel görüntülerini alabileceğiniz seyir terasının yanında Orman Genel Müdürlüğü’nün bilgilendirme levhalarının ikisinde sizi küçük bir sürprizim bekliyor olacak: Bu levhalarda önceki yıllarda çektiğim fener ve Beş adalar fotoğraflarım yer alıyor.

Bu parkur, manzarasıyla Likya Yolu’nun en heyecan verici parkurlarından biri. Kate Clow “Likya Yolu” kitabında Adrasan Gelidonya Feneri arasındaki yolun Likya Yolunun yerleşimlerden en çok uzaklaşıldığı, en çok yalnızlık hissi veren parkurlarından biri olduğunu belirtiyor. Parkurda neredeyse hiç su kaynağı yok ve cep telefonları çekmiyor.

Saatlerce süren bir yürüyüşte ıssız dağlık ve ormanlık yolları katettikten sonra arka planı adaların süslediği ağaçların arasında küçücük fenerin yukarıdan etkileyici görüntüsüyle karşılaşacaksınız. Ürpertici bir ıssızlıkta fırtınalara meydan okuyan yalnız bir fener.

Yalnız yaşamların öyküsü

Gelidonya Feneri 1944’ten günümüze dek 3 kuşak Demir ailesi tarafından çalıştırılmış. İlk fenerci 1944 yılına kadar çalışıyor ve buradan gitmek istiyor. Dede Ali Demir, işe talip oluyor ve 1944’te eşini ve iki çocuğunu da yanına alarak fenerin 2 odalı lojmanına yerleşiyor. Suyu, yolu, elektriği yok.

Fenerde ailesiyle baş başa 28 yıl geçiren Ali Demir’in 1972’de emekli olmasıyla yerine oğlu Hasan geçmiş. Beş çocuğu ve eşiyle burada kalan Hasan Demir de 1998’e kadar fenerin bakımını üstlenip, daha sonra işi en küçük oğlu Mustafa Demir’e devretmiş.

Halen fenerin bakımını yapan kırklı yaşlarındaki Mustafa Demir artık gardiyan binasında yaşamıyor. Yaşadığı Finike’den ayda bir kez fenere giderek kontrollerini yapıyor. Fener günümüzde güneş enerjisi ile çalışıyor. Ancak ilk zamanlar gaz yağı ile çalıştığı için bekçinin devamlı olarak feneri beklemesi gerekiyormuş, çünkü sert rüzgârlar nedeniyle fener kendiliğine alevlenir veya tıkanırmış.

Gelidonya Feneri
Gelidonya Feneri kulesi yerden 12 m yüksekliğinde

Fenerin gözlerden uzaklığını ve ürpertici yalnızlığını Demir ailesi kadar kimse yaşamamış.

Mustafa Demir’in annesi, 19 yaşında gelin olarak geldiği fenerin gardiyan binasında yaklaşık 40 yıl kalmış. Fenerde zor şarlar altında 5 çocuğunu büyütmüş.

Çocukluğunu ailesi dışında kimsenin yaşamadığı fener ve çevresinde geçirmiş olan Mustafa Demir, bir söyleşisinde evde kullandıkları çanakların, çatalların, yastıkların, battaniyelerin fenerde halâ durduğunu belirtiyor. Instagram’da, “@gelidonyafenercisi” kullanıcısından kendisiyle de doğrudan iletişime geçebileceğiniz Mustafa Demir’in anılarını, bugünlerde (Mayıs 2019) hazırlanmakta olan bir Gelidonya Feneri belgeselinde yakında izleme imkânı da bulacağız.

Gelidonya Feneri info tabelası

Fener’in önünde bulunan tabelanın üzerinde şunlar yazıyor:

Gelidonya Feneri’nin inşaatına 1934’te başlanmış, 1936’da hizmete geçmiştir. 1990 yılına kadar gaz ışığı ile çalıştı. Gelidonya Feneri her 3 saniyede bir çakar. 1944’den buyana Demir ailesi tarafından çalıştırılmaktadır. Gelidonya Burnu ile önündeki adaların (Beş adalar) Likya coğrafyasında ve denizcilik tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Burası ters akıntılarından dolayı Pamfilya denizinin (Antalya Körfezi) en tehlikeli yeridir. Burnu geçmek antik dönemde çok zordu. Akıntılar sayısız gemiyi kayalara sürüklemiş ve burasını sualtı mezarlığına döndürmüştür. 1960 yılında yapılan ilk bilimsel sualtı araştırması bu sularda gerçekleştirilmiştir. George F. Bass ve ekibinin incelediği İ.Ö. 15. yy’a ait bu gemi Bodrum Sualtı Müzesinde sergilenmektedir. Gelidonya Burnu, ayrıca Kırlangıç Burnu veya Taşlık Burnu olarak da anılmaktadır.

Yeni yazılarda görüşünceye dek, “öğrenmeye ve fotoğraf çekmeye devam edin”.


Not: Bu yazı ve fotoğrafların bir bölümü Türkçe ve Almanca yayımlanan ADVS Harmoni-e Dergisi Ağustos – Eylül 2019 sayısında yer almıştır. Derginin dijital versiyonunu okumak isterseniz buraya tıklayın.

Yazar Hakkında

Baki Karaçay (MPA)

iO Akademi'de Eğitmen, Danışman. 25 yılı aşkın süre profesyonel deneyim sahibi Kamu Yönetimi Uzmanı (YL) ve Mühendis / Antalya Valiliği AB Projeleri Koordinatörü (2009-2020). Avrupa Birliği Projeleri kitabının yazarı ve Proje Döngüsü Yönetimi Eğitmeni. Sosyal Psikoloji meraklısı. Fotoğraf gönüllüsü. Webmaster. Bağlama sanatçısı. Kayakçı, doğa yürüyüşçüsü.

Yorumunuzu Ekleyebilirsiniz

1 Yorum