Bu yazıyı kaleme aldığım 2000’li yılların başında veya onun öncesindeki 90’lı yıllarda olduğu gibi, eminim bunu okuduğunuz zamanda da birçok insanın “ahir zamanda” olduğumuza inandığını görüyorsunuz. Belki ahir zaman söylentilerinin çok yaygınlaştığı bir zamanda yaşadığınızı düşünüyorsunuz, belki de içten içe ahir zamanda olduğumuz sanrılarının tamamen paranoya olduğunu hissediyorsunuz. Kim bilir belki de gerçekten ahir zamanda olduğumuza inanıyorsunuz.
Bunların hepsinin gerçek payı olduğunu varsayalım; fakat acaba dünyanın sonunun geldiği söylentilerinin ve ahir zamanda olduğumuz inancının, içinde bulunduğunuz zamana ait bir şey olmadığını ne kadar biliyorsunuz? Bu konuda yaptığım araştırma sonuçlarının bir kısmını bu yazıda aktaracağım.
Peygamberler, ermişler, kahinler ve onların takipçisi birçok kişi, tarih boyunca dünyanın kıyamet denen bir sonu olduğuyla ilgili bilgiler vermişler, fakat zamanı konusunda genellikle kesin bir tarih belirtmemişler. Bununla birlikte, kutsal metinlerde ahir zamana dair anlatılanları, “bireyin kendi dünyasında” yani kendi içselinde yaşayacağı da her zaman değerini koruyan bir bakış olmuş bu yöndeki yorumlar sayesinde.
Ahir zamandan asıl beklenti
İnternet’te ahir zaman kehanetlerinin kronolojisini sunan çok sayıda sayfa bulmak mümkün. Bunların büyük çoğunluğu İngilizce ve Batılı araştırmacılar tarafından kendi bilgileri kapsamında hazırlanmış. Milattan hemen sonraki yıllardan itibaren, yani günümüzün ikibin yıl öncesinden beri derlenmiş çoğu. Tarihleri ve sahipleri ile Dünya Savaşı, Mahşer, Kıyamet gibi yüzlerle, binlerle dünyanın sonu kehanetlerinden bazıları yanı sıra, Mesih, Mehdi, Deccal beklentilerine sıkça yer veriliyor bu kronolojilerde.
Gelecekte olacak olayları ve tarihleri bildirenler arasında din adamları, bilim insanları, azizler, ermişler yanı sıra gazeteci, yazar, sanatçı, birçok alanda tarihe geçmiş çok sayıda itibar görmüş isim var ve onların zamanında toplumların bugünkünden çok daha büyük boyutlarda hezeyana kapıldığını gösteren olaylar söz konusu.
Kıyamet kehanetlerinin bağlandığı asıl beklentinin ise şu olduğunu dikkat çekiyor:
“Mesih ya da Mehdi’nin zuhuruyla (ortaya çıkışıyla) birlikte inananların dünyadaki bütün sıkıntıları son bulacak.”
Zira, insanların kendi sorunlarını çözmek yerine bir kurtarıcının gelip sorunlarını çözmesi umudu her zaman varlığını koruyor.
Kıyamet yaklaştı kehanetleri
MS. 100’lerden sonra, 200’ler, 300’ler ve 400’lerde devam eden kehanetlerin yarattığı heyecan birinci binyıl yaklaştıkça artmış görünüyor.
MS. 601 yılında o günkü papanın krala yazdığı uyarı mektubunda, o yıllarda yoğunlaşan doğal felaketlerin dünyanın sonunun geldiğinin işareti olduğunu bildirmesi, onlardaki “ahir zamanda yaşıyoruz” inancının sonucu.
MS. 999 yılında birçok Hıristiyan toplumda fanatizmin panik düzeyine ulaşmasının, kendini kırbaçlayan grupların günlerce kırlarda dolaşmasının, büyücülerin ve istenmeyen yetkililerin infazı için çetelerin halkı sokağa dökmesinin nedeni, “ertesi yıl dünyanın sonunun geleceği” inancı. Ertesi yıl geldiğinde Avrupa’ya yayılan çok sayıda kilise inşa etme dalgasının gerisinde de yine “dünyanın sonuna gelindiği” inancı yatıyor.
Ressam Botiçelli, “Mistik Doğallık” adlı ünlü tablosuna o günlerde Deccal’ın dünyaya hükmettiğini not etmiş ve tabloda Deccal’ın sonunda nasıl zincire vurulacağını betimlediğini dile getirmiş. Yıl 1500.
1524’te Londra’daki bir grup astrologun, yaptıkları hesaplamalara dayanarak Londra’da başlayan bir sel felaketiyle dünyanın sonunun geldiği tahminleri, 20 bin Londralının evini terk edip yükseklere çıkmasıyla sonuçlanmış. Aynı astrologlar, ilk kehanetlerinin tutmayışı sonrasında dünyanın sonu için hemen yeni bir tarih vermişler: 1624.
1665’de beklenen Mesih’in Shabbetai Tzevi’nin (Sabetay Sevi) olduğuna Avrupa ve Ortadoğu’da birçok Yahudi topluluğun inandığı belirtilmiş ahir zaman kehanetleri kronolojilerinde.
Matematikçi John Napier, Tecelliyat Kitabındaki (Book of Revelation) hesaplamalara dayanarak dünyanın sonunun (Apocalypse) 1688’de geleceğini hesaplamış, fakat sonraki Keşifler kitabında tarihi bu kez 1700 olarak güncellemiş.
1736’da Matematikçi William Whitson dünyanın son gününün, kuyrukluyıldızın dünyaya çarpacağı o yılki Ekim’in 13’ü olduğunu öngörmüş. Öngördüğü sel felaketinden korunmak için birçok Londralıyı Thames Nehri’nde teknelerde toplanmaya sevk etmiş.
Dini aşırılık yanlısı William Bell, 5 Nisan 1761’de dünyanın depremle yok olacağını iddia etmiş ve kehaneti gerçekleşmeyince, derhal Londra’nın kötü şöhretli tımarhanesi Bedlam’a atılmış.
19 Mayıs 1780’de New England’da öğleden sonra birkaç saat boyunca gökyüzünün kararması insanların Kıyamet Günü’nün geldiğine inanmalarına neden olmuş. Daha sonra karanlığın nedeninin batıdaki büyük çaplı orman yangınlarından çıkan duman olduğu anlaşılmış.
1800’lü yılların ilk çeyreğinde, kabuğunda “İsa geliyor” yazan yumurtalardan, 60’lı yaşlarında İsa’ya hamile olduğunu söyleyenlere kadar hile olduğu anlaşılan bir dizi kehanet insanları meşgul etmiş.
1833’de “The Seventh-day Adventist” hareketinin önderi Ellen White, bu kez Kasım’ın 13’ündeki meteor yağmurunu “İsa’nın gelişinin son işareti” olarak duyurmuş; “geliştirdiği doktrine inanç 1993’teki Waco kuşatması gibi trajedilere uzanıyor” denmiş yine sözkonusu kronolojilerde.
1870 yılında Yahova Şahitleri hareketinin kurucusu Charles Taze Russell, 40 yıl hasattan sonra dünya tarihinin 1914’te son bulacağını söylemiş. Yine aynı yıl Irvin Moore, İnsanın Son Kaderi (Man’s Final Destiny) adlı kitabında dünyanın sonunun 28 Haziranda geleceğini ve ardından Mesih’in Dünya’daki bin yıllık saltanatının başlayacağını, o yıl içinde Fransa’nın düşeceğini ve Kudüs’ün dünyanın başkenti olacağını öngörmüş.
1901’de dünyanın sonunun geleceğini ilan eden Michael Baxter, Christian Herald editörü bir gazeteci yazar.
Elbette bu kronoloji çalışmalarında yer verilenler, geçmişte kayıtlara geçecek kadar ayyuka çıkmış olan yüzlercesi. Muhtemelen binlercesi daha adı sanı duyulmadan sessiz kurbanlarıyla geçip gitmiş.
Günümüz ahir zaman tarifeleri
Binlerce yıllık ahir zaman kehanetleri yığını insanları kesmemiş olacak ki bugün de hâlâ devam ettiğini gözlemliyoruz. Günümüze yaklaştıkça, tespit edilebilmiş daha birçok ismi, aylık, hatta günlük kehanetleriyle izlemek mümkün.
Örneğin, 1980 yılında NASA eski mühendislerinden Edgar Whisenant’a “Dünyanın Sonunun 1988’de Geleceğinin 88 Kanıtı” adlı kitabını yazdıran ve 4 milyondan fazla sattıran, yine aynı ahir zaman beklentisi. (Bu kehanet tutmayınca daha sonra tarihi 30 Eylül 1989 olarak revize ediyor.)
24 ve 25 Nisan 1982’de İngiltere’de pek çok gazetede “Mesih Şimdi Burada!” başlığıyla önümüzdeki iki ay içinde kendisini tanıtacağını belirten ilanlar çıkmış.
Dünyanın sonunun geldiği inancı böyle bir şey, zamanda sınır tanımıyor! Liste gün be gün devam ediyor. 1990’lı ve 2000’li yıllarda büyük günlerin geldiği haberlerine bizim kuşaktan tanık olmayanımız yoktur sanırım. Örneğin, 1995’te Tokyo metrosu sarin gazı saldırısıyla adını duyduğumuz, nükleer bir 3. dünya savaşı ile dünyanın sonunun geleceği ve kendisine inananların dışındaki tüm insanlığın yok olacağı kehanetinde bulunarak bu savaşı başlatmaya çalışan “Om Yüce Gerçeği” tarikat lideri Shoko Asahara. Yine benzer şekilde, müritlerinin arınmaları için dünyada sahip oldukları her şeyleriyle irtibatlarını keserek ona teslim olmalarını isteyen “Heaven’s Gate (Cennetin Kapısı)” tarikat lideri Marshall Applewhite, listede henüz yer almayanlardan.
1996’da “Kova çağına girildi” diyerek ya da “2000 yılını işaret kabul ederek” büyük olayları bekleyen gruplar da bu kronolojilerin pek çoğunda yer almıyor.
Piyasada “en son” ahir zaman tarifelerini sunan sayısız kitap, film, ayrıca medyada ve İnternet’te her gün benzer yayınlar bulabilirsiniz. Kimi örtülüce, imalı yazılmış, çizilmiş, –çıkmazsa karizmayı çizdirmeyecek tarzda– kimi ise açıkça! Manipülasyon had safhada!
Önümüzde, büyük değişimin, Deccal’ın ve Mesih’in 2012, olmazsa 2013, o da olmazsa 2014 veya 2015, 2019, 2020 tarihlerinde ve devam eden tarihlerde gelecekleri kehanetleri duruyor. Maya takvimine göre 23 Aralık 2012’de hepimizin sonunun geldiği kehaneti zaten bugünlerde alıp başını gitmiş durumda. İnceleyebildiğim kronolojilerde 2060’a kadar yol var.
Geleceğin ahir zaman tarifeleri
Ünlü fizikçi Isaac Newton’un 1730 tarihli yazmasına göre İsa’nın dönüşü günümüzden yarım asır sonra, yani 2060 yılında…
Yaşayan bazı gök bilimcilerin dev bir kuyruklu yıldızın saniyede 37 mil hızla üzerimize geldiğini ve 14 Ağustos 2126’da bir milyon nükleer bombadan daha etkili bir patlamayla yeryüzüne çarpacağı öngörüsü de örneğin bu kronolojilere henüz yeni giriyor.
2060, 2126… Sonrasını Allah bilir. Bunlara listede olmayan Müslüman grupların kehanetlerini de siz ekleyin. Örneğin, bu listelerde Mirza Ghulam Ahmad, 1889’da Mesih ve Mehdi’nin geldiğini söyleyip Ahmediye tarikatını kurmuş deniyor. Said Nursi’nin Risalelerine dayandırılan 1980-90 arasında Mehdi’nin göreve başladığı yorumları yine hayli yaygın. Günümüz medyasında Mehdi’nin güneşin batıdan doğuşunun görülmesinden 100 küsur yıl sonra 2100’lerde çıkacağı yorumlarından söz ediliyor. Hadisleri ebced hesabıyla yorumlayıp 2120’nin (Hicri 1545) kıyamet yılı olacağını tespit edenler var.
Kendileri gibi inanmayan imansızlar
Bu kehanetlerin sahipleri genellikle, kendilerine inanmayanları ve farklı tarih veren kendi dışındaki yanılmışları(!) “false prophet” (sahte peygamber), “deccal”, “firavun” ya da “devil” (şeytan) veya “demons” (cinler) gibi karanlık güçlerin etkisinde kalan kişiler olarak kınıyorlar. Bu arada, dünyanın sonunun yaklaştığına ve liderlerinin insanlığın kurtarıcısı olduğuna inandıklarını gizlemek için güvenilir bulmadıkları kişilere yalan söylemekte sakınca görmemişler.
Diğer yandan bu gruplar, liderlerinin inançlarını, eleştirilemez tek gerçek olarak benimsedikleri için, liderlerine kendileri gibi tâbi olmayanları “imansız” ya da “sapkın”, “kâfir” gibi dinsel, kültürel terimleriyle suçlamaktan geri durmamışlar.
Müslüman grupların, ayet ve hadisleri işittikleri halde bu kehanetler konusunda açmazlar yaşamalarının nedeni olarak ise genellikle kendilerini ve liderlerini asr-ı saadetin mensupları (veya daha yüksek mertebeliler) gibi algılamaya meyletmeleri ve bundan dolayı rahatsızlık duymayıp içinde bulundukları durumdan derin anlamlar çıkarmaları gösteriliyor.
Bilim bunlara ne diyor?
Geçmişte insanların neden dünyanın sonunun geldiğine inandırıldıkları araştırılıyor; ancak başta tıp, psikoloji, felsefe ve sosyoloji olmak üzere çeşitli bilim dalları sorunun bugünkü nedenlerini çözmüş görünüyorlar.
Bu sebeplerden birisi olarak örneğin zihin kontrolü ve manipülasyon (kandırarak güdümleme) konularında yayınladıkları kitaplarda, “kalt” (cult) veya “kült” denen grupların dinamiklerinden birinin kişinin zaman algısının bulanıklaştırılması ve şimdiki zamanın gözden düşürülmesi olduğunu açıklıyorlar. Buna göre, “kaltın devamlılığını sağlamanın yollarından birinin, üyelerin sürekli olarak ahir zamanda olduğumuza ve hemen ilerideki yıllarda dünyada büyük bir karışıklık ve değişim yaşanacağına inandırılması” olduğunu vurguluyorlar. Combatting Cult Mind Control (Kalt Zihin Kontrolüyle Mücadele) isimli kitabın yazarı Steven Hassan, PhD şöyle diyor:
“Kalt üyesi için ‘gelecek’, sonunda bu büyük değişimin gerçekleştiği ve liderlerinin inancının bütün dünya toplumlarını kaplamasıyla kendisinin ödüllendirileceği zamandır. Bu tür grupların ahir zaman tarifeleri vardır ve bu büyük yenilenmenin tarihi her defasında 2 ya da 5 yıl kadar ileridedir –hemen inkâr edilemeyecek kadar uzakta, fakat duygusal baskısını hissettirecek kadar da yakında. Tabi bu tarihler, dini kaynaklar, maya takvimi gibi antik yazıtlar veya astrolojik veriler gibi gerekçelere dayandırılarak sunulur. Ancak bu büyük tarihler yaklaştığında, gerçekleşmeyen kehanetler bir şekilde kendilerine yol bulup arka plana atılır, önemsizleştirilir, unutturulur; sonrasında ileri tarihlere ertelenirler.”
Denetimsiz bir alan
Kurbanlarının başlangıçta, sevenlerinden, ailelerinden, kariyerlerinden, hatta sahip oldukları her şeyden ve geleceklerinden koparak kendilerini bu lider ve gruplara adamalarının iki esası olarak ise “dünyanın sonunun yaklaştığı” ve “tâbi oldukları kişinin kendilerini arındırarak hakikate erdirecek olan insanlığın kurtarıcısı Mesih, Mehdi, hatta çok daha üst bir spiritüel mertebede olduğuna” inandırılmaları olduğu açıklanıyor ve şu vurguya yer veriliyor: “Konu inanç olunca denetimsiz bir alandır; bu tür inanç grubu üyelerine ne bağlandıkları liderin Mesih olmadığını kanıtlayabilirsiniz, ne de onun kıyametin yaklaştığı iddiasını çürütebilirsiniz.”
Konuyu derinlemesine araştıran uzmanlar, “genellikle lider her defasında bu büyük hadiseyi ve öncesinde çıkacak karışıklıkları birkaç yıl ileriye atan yeni bir tarife sunar; uzun süreli üyeler bu kehanetlerle alay edebilirler ancak o zamana kadar liderin etrafında oluşan tamamen yeni üye takımının, kendilerinden önce değişen tarifelerden haberi olmaz” diyor ve ekliyorlar: Örneğin Moon tarikatında 3. dünya savaşı için verilen 1977 yılı geçip gidince, yeni tarifede 1981 sunulmaya başlanmıştı ve o günden beri grup yenilendikçe tarih de 90’lara, 2000’lere ertelenerek tekrar tekrar yenilenmektedir. Bazı Müslüman gruplarda Mehdi’nin çıkışı için Kova çağının başlangıcı denen 1996 yılının, o olmayınca milenyum girişi 2000 yılının, o da olmayınca 2003, ondan da sonra 2008 yılının verildiğini izlemiştik. Şimdilerde 2012, 2023 veya daha ileri bir tarihin veriliyor olması büyük bir olasılık.
Ahir zaman (the end of the world) tarikatı
Yakınımızdaki canlı örneklerden biri, geçtiğimiz yıllarda Amerikan medyasının ve konuyla ilgili İnternet sitelerinin yakından izlediği, boşa çıkan yeni bir “dünyanın sonu” beklentisi ve dünyaya kazandırdığı yeni bir Mesih(!): Wayne Bent, diğer adıyla Michael Travesser.
Diğer ermiş meslektaşları(!) gibi o da ortada açık bir delil bırakmamış ama kendi deyimiyle “müminlerden” oluşan grubunu, 27 Ekim 2000’de Mesih’in geri geldiğine, 7 yıl sonra 27 Ekim 2007’nin ise dünyanın son günü olduğuna inandırmış.
Şimdi müritlerinden bazılarına cinsel taciz suçundan hapiste ve vaat ettiği tarihler geride kaldı, fakat sayıları elliye yakın sadık takipçisi ona bağlılıklarını eskisinden daha sıkı sürdürüyorlar.
Çevresindekileri inandırarak kendisine karşı koyamamış bazı kurbanlarıyla utanç verici gizli ilişkilere girmiş ve uzun yıllardır gizlenmeyi başarabilmiş onun gibi birçok liderin videosu da var İnternet’te. Bunları izleyenler, bu liderlerin hepsinin aynı okulun mezunları gibi davrandıklarını, temelde inandırıcılıklarını ve güçlerini artırma ile güç, para ve seks peşinde benzer icraatlar sergilediklerini belirtiyorlar.
Dünyanın sonunu isteyen kurbanlar
Bilim insanları yaklaşık yüz yıldan beri bu grupları inceliyorlar. Aslında tanımlanmış ve ancak uzmanların tespit edebildiği belli kişilik bozuklukları taşıyan ve saf kişilere çekici (karizmatik), hatta ‘ermiş’ gibi gelen bu tür liderlerin, toplumun genelinden zihinlerini izole ederek sıkı kontrolleri altına aldıkları mini kalt üyelerine kendilerini sürekli suçlu, başarısız ve değersiz hissettirirken, onlardan ilgi, sevgi, övgü görerek yüceltilmeye muhtaç durumda olduklarını, bunu kaybettikleri endişesine kapıldıklarında ise insanlara yeni trajediler yaşatmaktan çekinmeyeceklerini ifade ediyorlar. Michael’ın kalt üyeleri ise dünyanın sonunun gelmesini gerçekten istiyorlar, çünkü Mesih(!)’in arınma vaadiyle onları her şeyden koparıp, onlara çektirdiklerinden dolayı dünyadan hiçbir beklentileri kalmamış.
Kendilerine ait bir hayatları olmayan ve artık dış dünyada kendileri için bir gelecek göremeyen bu grubun üyelerini izleyen uzmanlar, şimdi onların –daha önceki Jim Jones, Marshall Applewhite vb. örneklerinde olduğu gibi– kendi elleriyle dünyalarının sonunu getirmek istemelerinden endişe duyuyor. Ve diyorlar ki “bu liderlerin iç çembere aldıkları kurbanlarına yaşattıkları ile dış dünyaya verdikleri imaj tamamen birbirine zıt olduğu için, büyük skandalları ortaya çıkmadan önce çoğunluğun dikkatinden kaçmayı rahatça başarırlar.”
Zaman gerçeği göstermeye devam ediyor
Dünyanın kötülükle dolu kalacağı korkusu var olduğu sürece dünyayı iyilik ve doğrulukla dolduracak bir “kurtarıcı” beklentisi de hep var olmuş. Budistler 2600 yıldır Maitreya’yı, Yahudiler 2500 yıldır Mesih’i, Hıristiyanlar 2000 yıldır İsa’yı, Müslümanlar 1300 yıldır Mehdi’yi bekliyorlar. Dünyanın sonuna geldiğimiz inancının kronolojisi hayli kalabalık ve uzun! İnançlı olmak, bu gruplar gibi bazıları için “gerçeği örtmek” anlamına da gelebiliyor! Binlerce yıldır olduğu gibi bugün de bilinen binlerce gruptan her biri hâlâ kendi liderinin bildirdiği “en son” tarifesine güveniyor, diğer benzerlerini ve kendileri gibi inanmayanları karalıyor. Her biri endişelenmemeye ikna ediliyor; çünkü “bütün bu ortaya çıkanlar sahte, sizinki ise kesinlikle sahici olanı” deniyor.
Ancak biriken veriler, bu konuda kendini “inançlı” diye tanımlayanların inandıkları şeylerin gerçeklerden çok uzak olabildiğini, “inançsız” diye nitelenenlerin ise gerçeğe daha yakın olabildiğini gözler önüne seriyor. Bu, bugün de istisnasız herkes için geçerli. Değişik inançlara sahip binlerce gruptan hiç birisi diğerinden farklı değil. Tereddüt edenlere ise gerçeğin ne olduğunu “zaman” göstermeye devam ediyor!
Bu gidişle bizim <> bizi daha çok öpecek gibi. Hele bir Mart gelsin, hele bir Haziran gelsin, hele bir de şu olsun, bu olsun diyerek her seferinde öpüyor.