Tarım

Tarımsal Planlama — 2006 Yılından Bakışla

Tarımsal Planlama

2006 yılında kaleme aldığım ve Antalya Sanayi ve Ticaret Odasının (ATSO) aylık yayın organı VİZYON dergisi Temmuz 2006 tarihli 222. sayısında yayımlanan Tarımsal Planlama başlıklı yazımı burada paylaşıyorum.

Toplumun her kesiminin kabul etmesi güç gelse de artık geri dönüşü olmayan bir “yenilenme” süreci içerisine girmiş bulunuyoruz. Daha doğrusu, zamanın getirdiklerine ayak uydurma ve günün koşullarına göre bir güncellenme süreci bu…

Özellikle, tüm dünyayı etkileyen küreselleşme olgusunun yanısıra bilim ve teknolojide meydana gelen hızlı gelişmelerle kendini gösteren bu “yenilenmeyi”, toplumsal yapı ve ilişkileri ciddi şekilde etkileyen hızlı bir değişim ve dönüşüm süreci şeklinde yaşamaya başladık.

Hızla devam eden bu süreç, her alanda olduğu gibi “kamu hizmeti”, “kamu yönetim düşüncesi”, “kamu yönetim yapısı ve fonksiyonları” üzerinde de etkili olmakta ve kamunun neyi, nasıl yapması gerektiğinden hareketle “devletin görevlerinde ve iş yapma yöntemlerinde” yeni açılımları zorunlu kılmakta. Bu çerçevede insan hakları ile demokrasinin geliştirilmesinin ve kurumsallaştırılmasının yanı sıra kamu yönetiminin değişmesi ve yeniden yapılanması büyük önem taşıyor.

“Plan”, “program”, “proje”

Hedefler geleceği belirlemez; hedefler ancak geleceği oluşturmak için kuruluşun kaynaklarını ve enerjisini yönlendirmenin araçlarıdır.

—Peter Drucker

Çoğu zaman ciddiye almadan sadece lâfını ettiğimiz birçok yeni kavram, bu süreçte çalışma yaşamımız içerisine ağırlığını hissettirir biçimde girmeye başladı. Bu yeni kavrayış biçimlerine göre zihin haritalarımızı güncellememiz ve yeni bakış açıları geliştirerek çalışma hayatımıza bu yeni kavramları kazandırmamız gerekiyor.

İlk bakışta bunlar arasında, “plan”, “program”, “proje”, “strateji”, “organizasyon”, “koordinasyon”, “istatistik” gibi kelimelerin çalışma hayatımızda her geçen gün yoğunlaşan biçimde gözümüze çarpmakta olduğunu görüyoruz. Dikkat edersiniz bu ve benzeri kavramların tamamı dilimize ithal yollu kazandırılmış ve daha önce bizde özgün karşılıkları geliştirilmemiştir. Bu tür kavramlara şimdiye kadar ihtiyaç duymayışımız ve dolayısıyla bunları ifade eden kelimeleri günümüze kadar geliştirmemiş olmamız, doğal olarak bunları öğrenme ve benimseme sürecinde zorlanmalarla karşılaşılmasına ve sancılı süreçlerin yaşanmasına sebep olacaktır. Bu durumda, çalışma hayatımızı ele alış biçiminde çok kısa sürede bu kavramlara uygun bir bakış açısı geliştirmemiz zorunluluk arz etmektedir.

Ülkemizin sosyal ve ekonomik göstergelerinin birçoğunda ilk sırayı alan “tarım”, bu kavramların yerleşmesinde ve bunlara işlerlik kazandırılmasında en zorlu alanlardan birini oluşturuyor. Tarımsal faaliyetin önemli düzeyde doğal kaynaklara bağımlı oluşu ve tarımın kırsal bir faaliyet düzeyinde kalışı bunun önemli sebeplerinden biri. Ancak, günümüz koşullarında özellikle “plan”, “program”, “proje”, “strateji” ve “organizasyon” gibi kavramların tarımsal faaliyete yerleşmesi son derece büyük önem arz etmektedir ve bunların başında da “planlama” gelmektedir.

Üretimin orkestrasyonu

Tarım açısından planlamanın en önemli getirilerinden biri, ihtiyaca göre üretim yapılırken, üretimde kullanılan kaynakların sürdürülebilirliğini sağlayacak bir disiplin içerisinde yönetilmesidir.

Planlamayı, bir yönüyle orkestra faaliyeti gibi düşünebiliriz. Her birinin farklı yeteneği olan müzisyenleri düşünün. Her müzisyen enstrümanını mükemmel şekilde kullanabilsin. Bu müzisyenlerden her birinin tüm yeteneklerini aynı anda ortaya koymaya çalıştıkları bir ortamı hayal edelim. Yani, hepsi en iyi çalabildiği enstrümanla, en iyi bildiği melodiyi aynı anda icra etmeye başlasın. Bu durumda sonuç ne olur? Sonuçta, o topluluktan hiçbir anlam ifade etmeyen sadece bir gürültü üretilmiş olur. Buna karşılık, eğer müzisyenlerin her biri önlerine aldıkları bir plana, yani notaya uyarak enstrümanlarını kullanırlarsa (müzisyenlerin önlerindeki her şarkının notası, aslında onlara faaliyetleri konusunda yol gösteren bir plandır), o zaman orkestradan bir melodi yükselir ve bir müzik icra etmiş olurlar.

Bunun anlamı şudur: Plansız bir faaliyette bireyler ellerinden gelenin en iyisini yapsalar dahi, “toplamda” ortaya hiçbir şey koyamamış olabilirler ve “bütüne” katkıları bir hiç olabilir. Çünkü “bütün” gözetilmemiştir ve bu sebeple “bireysel” başarılar da bütün açısından hiçbir şey ifade etmemiş ve hatta “bütün” içinde kaybolmuşlardır. Üstüne üstlük, yapılan faaliyet için tüketilen zaman, enerji ve diğer kaynaklar da sadece “kayıplar” hanesinde yer almıştır.

Her alanda olduğu gibi tarımda da “planlı” faaliyet bu derece önemlidir. Plansız faaliyette, herkes elinden gelenin en iyisini yapsa dahi, belki tarımsal faaliyetin hayatta kalması sağlanabilir, ancak “tarımsal kalkınmanın” gerçekleşmesi mümkün olmaz!

Planlı faaliyetin getirileri

Planlı faaliyetin sayısız getirisi söz konusudur. Birincisi, plan, “bilginin kullanımı” anlamına gelir. Bilginin ve bilgiye dayalı faaliyetin anlam ve değer bulmasını sağlar. Mevcut durumun ortaya konulmuş olması yanı sıra, planlı çalışmada “amacınız” ve “hedefleriniz” önceden belirlidir. Bunun anlamı, belirsizliğin ortadan kaldırılarak “bilginin” yön vericiliğinin sağlanmış olmasıdır. Plan, eldeki kaynakların ve diğer araçların doğru yerde, doğru zamanda, doğru miktarda ve doğru yöntemle kullanılmasını sağlar. Enerji, zaman ve diğer kaynak sarfını minimuma indirir. Belki bunlar kadar önemli ve gözden kaçan bir getirisi de plana dayalı faaliyetin eldeki kaynakların talanını önlemesidir. Notaya uymayan enstrümanın sesinin orkestrada anında fark edilmesi gibi, piyasadaki her icracının da plan dışına taşması hemen fark edilir ve piyasadan anında tepki görür.

Planlama daha iyi yarınlar için bugünden bir şeyler yapmaktır. Çünkü gelecek, zor kararları bugünden verebilenlere aittir.

—Eaton Corporation

Aynı şekilde, tarımda da planlamaya uymayan, kaynakları doğru ve yerinde kullanmayan girişimci, ortamında hemen fark edilir. Bu öz denetim, kaynakların en verimli şekilde ve devamlılığı korunarak kullanılmasını sağlar.

Diğer taraftan, planlama, “geleceğin öngörülmesini” ve üretimin ihtiyaca göre yönetilmesini sağlar. Yani, sonuçta ne elde edileceği başlangıçtan itibaren bilinmiş olur. Planlamada bunlar “amaç” ve “vizyon” olarak belirlenir ve mevcut durumdan amaca götürecek araçlar geliştirilir.

Plan türleri

Planlama, son derece ciddi, önemli düzeyde birikim ve vizyon gerektiren zor bir çalışmadır. “Plan” kavramı iş hayatımızda, özellikle tarımsal faaliyetlerde çok yeni olmasına ve tek bir olgu gibi kabul edilmesine rağmen, planlamanın birbirinden farklı değişik türleri söz konusudur. Bunlardan birkaçını, “kalkınma planları”, “eylem planları”, “stratejik planlamalar”, “master planlar”, “performans planları” olarak sayabiliriz… Bunların her biri, ihtiyaçlara, koşullara, amaçlara, hedeflerine ve vadelerine göre farklılık arz etmelerine rağmen, günümüzde bu planlamaların tümüne birden genellikle “plan” demekle yetiniyoruz. Oysa yakın gelecekte yaşamak zorunda kalacağımız açılımlarla, bu planlama türlerinin her birinin yerini ve anlamını algılama biçimlerimizin de gelişeceğini göreceğiz.

Kalkınmanın gereği

Kalkınmış toplumlara baktığımızda, belirgin bir özellik olarak şunu görebiliriz: Her biri, öncelikle kendi kaynaklarını doğru ve yerinde kullanma yöntemlerini geliştirmiş ve kalkınmalarını kendi kaynaklarının sürdürebilir biçimde değerlendirilebilmesine dayandırmışlardır.

Plan hiçbir şeydir; planlama her şeydir.

—General D. Eisenhower

Birkaçını anmak gerekirse, örneğin, ormanlarıyla zengin Finlandiya’nın kâğıt endüstrisiyle, denizlerle çevrili Norveç’in su ürünleri sektörüyle, dünya pazarlarında ucuz ürün çeşitliliği ile söz sahibi olmuş Çin’in iş gücü kaynağıyla, birçok Amerika veya Avrupa ülkesinin ürettikleri gelişmiş teknolojiyle ya da turizm potansiyelleriyle veyahut bazı Orta doğu ülkelerinin petrol gibi yeraltı kaynaklarını değerlendirmek suretiyle ekonomik kalkınma yönünde yol aldıklarını görebiliriz. Bu tür örnekler, kendi kaynaklarının değerlendirilmesine örnektir. Öte yandan, eldeki kaynaklarını görmezden gelen ve kendi kaynaklarıyla desteklenmeyen kalkınma süreçleri, başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Ülkemiz ve özellikle Antalya ili, tarımsal kaynaklarının zenginliği bakımından dünyanın nadir yörelerinden biridir. Ancak, ekonomik ve sosyal göstergelerde tuttuğu yerin önemi artık herkesçe bilinen bu sektörde, ne yazık ki bol ve zengin kaynaklarımızın doğru ve yerinde kullanılmasında “tarımsal planlama” çalışmaları henüz etkinlik kazanmış bir düzeye gelmemiştir. Dolayısıyla tarımsal planlama ülkemiz için olduğu kadar Antalya ili için de büyük önem ve aciliyet arz etmektedir.

Tarımsal Planlama Süreçleri

Kendi planlamanızı yapmadığınız sürece, sizden önce yapılmış planların parçası olmaktan kurtulamazsınız.

—Baki Karaçay

Ülkemizde kalkınma planları, 1963 yılında planlı dönemin başlamasıyla birlikte beşer yıllık dönemlerde Devlet Planlama Teşkilâtınca yapılmaktadır. Bugüne kadar, ulusal düzeydeki tarımsal planlamalar da bu beşer yıllık kalkınma planları içerisinde ve son derece zayıf düzeylerde yer almıştır. Ayrıca, günümüze kadar geçen sürede tarımsal planlamada merkezi planlamanın yönlendirmesi ağırlık kazanmış, yerel halkın vizyonu planlamalar içerisinde etkin biçimde yer almamıştır.

Bununla birlikte, belki bu boşluğun farkına varılmasından veya farklı sebeplerden dolayı, 1996–2000 yıllarını kapsayan VII. Beş Yıllık Kalkınma Planında ulusal düzeyin altındaki düzeylerde yerinden planlamaya yönelik bir strateji değişikliğine gidildiğini görmekteyiz. Bu değişiklik, il özel idarelerinin etkin hale getirilmesi ve yerel kurumların güçlendirilmesini içine alan kapsamlı yapısal reform için genel bir altyapı oluşturmayı öngörmüştür. Bunun bir adım daha ilerisinde, 2001–2005 yıllarını kapsayan VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planında ise İl Özel İdareleri ve Planlama-Koordinasyon birimlerinin güçlendirileceği ve tarım sektörü ile ilgili her türlü konuda, her aşamada ve düzeyde katılımcı proje planlaması ve yönetiminin esas alınacağı vurgularına yer verilmiştir.

Tarım Master Planları

Kalkınma planlarında öngörülen bu değişim, tarımsal kalkınma stratejisini merkezi planlama yerine, yerinden planlama sürecine kaydırmıştır. Dolayısıyla, tarımsal kalkınma konusunda yerel kurumlara, örgütlere, yöneticilere, üreticilere daha fazla sorumluluklar yüklenmiş ve bu süreç, her ilin kendi tarımsal ihtiyaçlarını, potansiyelini, sorunlarını, fırsatlarını ve bunları değerlendirme stratejilerini yerinden geliştirebilmesini gerektirmiştir. Bu kapsamda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Dünya Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) işbirliğiyle 1999 yılında “İl Tarım ve Kırsal Kalkınma Master Planlarının Hazırlanmasına Destek Projesi” çalışmalarına başlanmış ve 81 ilin İl Tarım Master Planları 2003 yılı içerisinde tamamlanmıştır. Ülkemizde yerel düzeyde ilk kez yapılan bu tarımsal planlama çalışması, hizmetleriyle tarım sektörünü dolaylı veya doğrudan etkileyen yerel kurumların ve ayrıca yöre halkının kendi sorunlarını tanımlamaları, bu sorunlara karşılık çözüm önerilerini belirlemeleri ve dolayısıyla yöresel düzeyde kalkınmalarına yönelik vizyonlarını planlama sürecine yansıtmaları için bir fırsat sağlamıştır.

Antalya Tarım Master Planı Hazırlama Ekibi

İl Tarım Master Planlarında, illerin doğal kaynak envanteri yanı sıra tarımsal üretim ve pazarlama sistemleri, tarımsal sanayi ve tarımsal örgütlenme faaliyetleri, tarımsal problemleri, problemleri doğuran nedenler – kısıtlar ortaya konmuş ve ardından problemlere ve kısıtlara karşılık çözüm önerileri ile planın amaçlarına, stratejilere ve sonuçta belirli proje alanlarına yer verilmiştir. (2002 yılında on beş kişilik bir ekiple hazırladığımız ve diğer tüm illerimize örnek pilot çalışma olarak iletilen Antalya İli Tarım ve Kırsal Kalkınma Master Planını buraya tıklayarak indirebilirsiniz.)

Bu çalışmanın bir sonraki aşaması olarak, 2004 yılında Bölgesel Tarım Master Planlarının geliştirilmesi hedeflenmiştir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Antalya İl Müdürlüğü Koordinatörlüğünde pilot çalışma olarak hazırlanan “Akdeniz Bölgesi Tarım Master Planı”, istatistiki bölge birimleri sınıflandırmasına göre Ülkemizdeki 12 bölgenin geliştireceği Bölgesel Tarım Master Planlarına rehber teşkil etmiştir.

Bölgeye yönelik gerek kamu ve özel sektör ve gerekse uluslararası yatırım hizmet ve imkânı açısından bir kılavuz niteliğinde olan ve tarımsal kalkınma çabalarında karar alıcılar için yol gösterici olma niteliği taşıyan Bölge Tarım Master Planlarında, bölgelerin üstünlükleri ve kısıtları dikkate alınarak tarım sektöründe sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması, yeni gelir getiren faaliyetler yaratarak ve işsizliği azaltmak suretiyle bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılmasına yönelik stratejilerin belirlenmesi, bölgelere uygun tarımsal program ve proje alanlarının tespit edilmesi, tarımın çevre, sanayi, turizm gibi diğer sektörlerle ilişkilerinin belirlenmesi, doğal kaynakların ve çevrenin korunmasına ilişkin tedbirlerin belirlenmesi gibi amaçlar gözetilmektedir.

Bir problemi, onu yaratan zeminde çözemezsiniz!

—Einstein

Bu tarımsal planlama çalışmasının son aşamasında ise Bölgesel Tarım Master Planlarının sentezinden Ulusal Tarım Master Planının hazırlanması amaçlanmıştır ve hazırlanacak bu planla, Türkiye’nin genel olarak tarımsal potansiyelinin, kısıtlarının, fırsatlarının ve diğer ülkelere göre tarımsal üretimdeki karşılaştırmalı üstünlüklerinin belirlenmesi ve bunlara dayalı geleceğe yönelik tarımsal politikaların, stratejilerin ve planların oluşturulması amaçlanmaktadır.

Bu çalışmalar yanı sıra planlama faaliyetinin yerelleştirilmesi uygulamalarının bir gereği olarak, 2005 yılında yürürlüğe giren ve il özel idarelerinin kuruluşunu, organlarını, yönetimini, görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usul ve esaslarını düzenleyen 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu gereğince, tüm illerde “Stratejik Planlama” çalışması başlatılmıştır. Söz konusu kanun, İl Özel İdarelerinin, ilin hizmet ihtiyaçlarını ve kaynaklarını planlayan, il içindeki mahalli idare birimleriyle bağlantısı olan, bu birimler arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlayarak kamu hizmetlerinin düzenli olarak yürütülmesini amaçlayan bir yapıya kavuşturulmasını öngörmektedir. Kanunda, İl Özel İdarelerinin görev ve sorumlulukları arasında, sağlık, sanayi ve ticaret yanı sıra ilin “tarımsal” ihtiyaçlarının karşılanmasına ilişkin hizmetlerin yerine getirilmesi ilk sırada yer almaktadır. Üniversiteler ve meslek odaları ile konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak illerdeki kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileriyle İl Özel İdareleri bünyesinde hazırlanan ve İl Genel Meclislerinde görüşülerek kabul edilen Stratejik Plan ve Performans Planları 2006–2008 dönemi için İl Özel İdareleri bütçelerinin hazırlanmasına esas teşkil edecektir. İlimizde de hazırlığı henüz tamamlanan sözkonusu “Stratejik Planda”, ilin “tarımsal ihtiyaçlarının” karşılanmasına yönelik faaliyetler, bütçeleriyle birlikte yer almıştır. Gerçekleştirilen yerel planlama sayesinde ildeki kamu yönetiminin, merkeziyetçi yapıdan, esnek, değişen şartlara ve vatandaşın beklentilerine daha hızlı cevap verebilen bir konuma getirilmesi arzulanmaktadır.

Sonuç

Sonuç olarak, kamu yönetiminde yaşanan yeni açılımlar sayesinde, artık yukarıdan talimat bekleme yerine, zihin haritalarımızı kendi başımızın çaresine bakacak şekilde yeniden yapılandırmak durumuyla karşı karşıya bulunuyoruz.

Yaşadığımız bu yenilenme sürecinin başarısı, tarımla yerelde doğrudan ve dolaylı ilişki içerisinde olanların, “bilgiyi” ve “planlamayı”  doğru “kullanımına”, “üretimine” ve “uygulamasına” bağlı olacaktır. Gerek kurumsal anlamda, gerek üretici, girişimci düzeyinde bunu başaramadığımız zaman, başlangıçta yapılan hatalara, ileride yaşanacak tüm süreç boyunca katlanmak zorunda kalmak kaçınılmaz olacaktır ve ortaya çıkan durum “tarımsal kalkınmamızı” geciktirecektir.

Böyle bir gecikme ile uluslararası alanda rekabet şansımızı belki de uzun bir süre yitireceğiz. Bu konuyla direkt ilgili bulunan bilim insanları, siyasiler, teknisyenler, sivil toplum örgütleri, planlı yaşama güçlü destek verirken, maalesef planlı faaliyetin gereklerine kendini hazırlamamış kamu çalışanlarının önemli eksikleri bulunmaktadır ve bu eksiklerin de sözkonusu planlama çalışmalarının etkisiyle giderilmesi beklenmektedir. Günümüz koşullarında ve dünyada yaşanan gelişmeler karşısında, planlı çalışma sürecini başlatabilecek bilgi birikimi, vizyon, eğitim ve teknoloji kullanma özelliğinden yoksun olmak mazeret teşkil etmeyecektir ve değişime ayak uyduramamak tüm toplumun katlanmasını gerektiren sonuçlar doğuracaktır.

Alice: “Lütfen söyler misin, hangi yoldan gitmeliyim?”

Kedi: “Bu nereye ulaşmak istediğine bağlı.”

—Lewis Carroll (Alice Harikalar Diyarında)

“Kervan yolda düzelir” mantığıyla eski geleneksel yöntemlerin süregitmesini arzulayanlar veya “bulanık suda balık avlama” yöntemiyle belirsizlikten beslenerek duruma göre strateji geliştirme yoluyla değişime direnenler olsa da, zamanı gelmiş oluşumların önünde kimsenin durması mümkün olmayacaktır. Orkestradaki nota gibi tarımsal faaliyetin önünde bir kez “plan” yer aldıktan sonra, kaynakları “bütüne” uyumsuz şekilde kullanan icracılar piyasadan anında tepki göreceklerdir. Bununla birlikte, değişimi doğru izleyebilen kamu yönetimiyle, mevcut tarımsal kaynaklarımızın planlı şekilde kullanımının sağlanması, tüm toplumun yaşam standardının önemli düzeyde yükselmesini sağlayacaktır.

______________________

Not: Bu yazı Antalya Sanayi ve Ticaret Odasının (ATSO) aylık yayın organı VİZYON dergisi Temmuz 2006 tarihli 222. sayısında aynı başlıkla yayımlanmıştır.

Yazar Hakkında

Baki Karaçay (MPA)

iO Akademi'de Eğitmen, Danışman. 25 yılı aşkın süre profesyonel deneyim sahibi Kamu Yönetimi Uzmanı (YL) ve Mühendis / Antalya Valiliği AB Projeleri Koordinatörü (2009-2020). Avrupa Birliği Projeleri kitabının yazarı ve Proje Döngüsü Yönetimi Eğitmeni. Sosyal Psikoloji meraklısı. Fotoğraf gönüllüsü. Webmaster. Bağlama sanatçısı. Kayakçı, doğa yürüyüşçüsü.

Yorumunuzu Ekleyebilirsiniz