Uzun yıllar boyunca Avrupa Birliği projeleri de dâhil olmak üzere sayısız projenin başvuru ve uygulama sürecine tanıklık ettim. Bu projelerin birçoğu gerçekten yaratıcı ve yenilikçi fikirlerle başlatılıyordu. Ancak itiraf etmeliyim ki sonuçta pek çoğunun öngörülen yararları sağlayamadığını ve beklenen değişimi yaratamadığını gördüm. Birçoğunda istenmeyen sonuçlarla karşılaşıldığı, genellikle hedefledikleri toplulukların gereksinimlerine yanıt veremedikleri eminim sizin de gözünüzden kaçmamıştır.
Milyonlarca kaynağın kullanıldığı, detaylı faaliyet planlarıyla dolu bu projeler sık sık tekrarlanıyor ve sonuçta kaynaklar ve zaman boşa harcanıyor. Bu durumun projelere gönül vermiş birçok yönetici ve uzmanı hep düşündürdüğünü de gördüm: Acaba neyi kaçırıyorduk?
Sık Yapılan Hatalardan Biri
Karşılaştığımız en büyük hatalardan biri, parlak bir fikrin veya popüler bir konunun, projenin otomatik olarak başarılı olmasını sağlayacağı yanılgısı. Birçok proje ekibi, başvurusunun kabul edilmesi için yaratıcılığın yeterli olduğunu düşünüyor. Oysa proje fikrinizin parlak olması, onun otomatik olarak başarıya ulaşacağı anlamına gelmez.
Yenilikçi olmak elbette önemli, ancak projelerde tek başına yeterli değildir. Gerçek farkı yaratan, projenin ihtiyaçlara verdiği yanıtın sürdürülebilir olması ve uzun dönemde bir değişim yaratmasıdır. Başarılı projeler, yalnızca ilgi çekici bir fikre değil, etkili bir stratejiye ve sonuçta değişim yaratacak güçlü bir yapıya sahiptirler.
Değişim Yaratan Bir Başarı Öyküsü
2013 yılında uyguladığımız ve “Önce Yaya” sloganıyla sonuçları yaygınlaştırılan Avrupa Birliği projesi, bir projeyle toplumda davranış değişikliği başlatmanın mümkün olduğunu gösterdi. Bu proje, trafikte yaya önceliği farkındalığını artırarak ulusal bir etki yarattı. Eskiden yaya geçitlerinde durmayı aklından bile geçirmeyen birçok sürücü, şimdi yaya geçitlerinde durmayı bir alışkanlık haline getirdi.
Bu projeden öğrendiğimiz en önemli derslerden biri şu oldu: Her zaman yenilikçi, parlak veya devrim niteliğinde bir proje fikrine sahip olmanız gerekmez. Asıl önemli olan, kalıcı bir etki ve değişim yaratmayı planlayabilmektir. Projeniz, uygulandığı topluma gelecekte de yaşatılabilecek kalıcı değerler bırakmalıdır.
Değişim İçin Doğru Adımlar
Güçlü projeler oluşturmanın yolu, öncelikle projelerin yapı taşlarını ve mantık modelini anlamaktan ve buna göre stratejik adımlarla planlama yapmaktan geçer. Mantıksal Çerçeve Yaklaşımı, projelerinizi yalnızca kısa vadeli sonuçlar için değil, sürdürülebilir etki yaratması ve uzun dönemde gerçek bir toplumsal dönüşüm sağlaması için yapılandırmanıza yardımcı olur.
Avrupa Birliği Projeleri adlı kitabımda ve yıllar boyunca düzenlediğim eğitimlerde aktardığım bilgilerle, Avrupa Komisyonunun benimsediği sistematik proje tasarım ve yönetim araç setini keşfetmenizi sağlıyor ve bu araçları doğru ve etkin biçimde nasıl kullanacağınızı gösteriyorum. Bu kaynaklardan yararlanarak projelerinizi daha güçlü ve stratejik bir zemine oturtabilirsiniz.
Binlerce insan bu yöntemleri öğrendi, uyguluyor ve başarılı sonuçlar elde ediyor. Öğreneceğiniz bilgileri uygularsanız daha önce ulaşılmış başarılara sizin de ulaşmamanıza hiçbir neden yoktur.

Değişim Yaratmak İçin Güçlü Bir Temel Oluşturun
Unutmayın, yenilikçi fikirler yalnızca doğru yapı taşları üzerine inşa edildiğinde değişim yaratır.
Kitabım, eğitimlerim ve destek hizmetlerimden yararlanarak:
- Proje tasarım ve yönetimi alanında uzmanlaşarak fikirlerinizi başarıya dönüştürebilirsiniz.
- Deneme yanılma süreçlerini en aza indirerek zaman kayıplarından korunabilir ve kaynak tasarrufu sağlayabilirsiniz.
- Başvuru formlarındaki soruları bir roman yazarı gibi süslemek yerine, stratejik bir değişim tasarımcısı gibi yanıtlamayı öğrenebilirsiniz.
Böylece en doğru stratejik adımları ilk seferde atabilir, gerçekçi, ölçülebilir ve değişim odaklı bir dil kullanarak proje başvurularınızı daha güçlü bir yapıda sunabilirsiniz.
Yeni yazılarda görüşünceye dek, “öğrenmeye devam edin!”
Yorumunuzu Ekleyebilirsiniz