Kameranızı Kullanmayı Öğrenin

Fotoğraf Makinelerinin Yapısı, Objektif, Işık ve Fotoğrafın Oluşumu

Fotoğraf makinelerinin (kameraların) temel yapısını ve fotoğrafın oluşmasını sağlayan mekanizmaları öğrenmek, fotoğrafçılığınızı daha iyi bir düzeye taşımanıza yardımcı olur. Kameraların temel yapısını ve fotoğrafın nasıl oluştuğunu hiçbir karmaşa yaşamadan kolaylıkla öğrenmeye hemen başlayın.

Yeni bir fotoğraf makinesi sahibi olduğunda hemen herkesin aklından şuna benzer düşünceler geçmiştir: “Ne kadar karmaşık yapmışlar şu kamerayı; butonlar, numaralar, kısaltmalar, bir türlü çözülmüyor.” Birçoğumuz başlangıçta bunu yaşadık ve belki fotoğraf makinemizi tanımamız biraz zaman aldı.

Doğrusunu söylemek gerekirse, fotoğraf makineleriyle ilgili her ayrıntının açıklaması kılavuzlarında yer alır, ancak buradaki sorun, öğrenmemiz gereken şeyin ne olduğundan çok, nasıl öğrendiğimizdir. Küçük puntolu sıkışık yazılarıyla kılavuzla gerçekten sıkıcıdırlar. Ayrıca yetişkinler olarak çoğumuz en iyi görerek ve yaparak öğreniriz.

Fotoğraf makineleri ile objektifin yapısını ve birlikte işleyişlerini bilmek, fotoğrafın oluşumunu anlamanın ilk adımıdır. Bu yazıda, en temel konulardan başlayıp fotoğraf makinelerinin yapısına, işleyişine ve fotoğrafın oluşumuna odaklanacağız. Önce kolay bir şekilde konuyu genel hatlarıyla kavrayıp ardından ayrıntılarına gireceğiz.

Yazıyı birkaç dakika içerisinde tamamladığınızda, dijital fotoğraf makinelerinin yapısı nasıldır, nasıl çalışırlar, fotoğraf çektiğimizde kamerada neler olur, hangi elemanlar ne tür işlevleri yerine getirir ve fotoğraf nasıl oluşur gibi temel konuları rahatlıkla kavramış olacaksınız.

Konu başlıkları

Bu yazıda göreceğimiz konu başlıkları sırasıyla şunlar:

İstediğiniz yazıdan başlayabilir veya aşağı kaydırarak konuları sırayla okuyabilirsiniz.

Foto-graf

Fotoğraf, ışık anlamına gelen “foton” ve çizim anlamına gelen “graf” sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur. Fotoğrafın sözcük anlamını “ışık ile çizim” veya “ışığın kaydı” gibi düşünebiliriz. Bu tanıma göre, fotoğrafın oluşmasını sağlayan temel unsurun ışık olduğunu söyleyebiliriz.

Kameranızı tanımaya başlayın

Kameralarımız temelde bir gövde ve bir objektiften (lensten) ibarettir. Bu kadar basit. Kameramızın ayarlarıyla yaptığımız şey, içeri giren ışığı kontrol ederek görüntü oluşturmaktır.

Kameranın görmesi

Fotoğrafı ve fotoğraf makinesinin nasıl çalıştığını daha iyi kavramak için insanın görme işleminden yola çıkmamız yararlı olur.

Karanlıkta hiçbir şey görmeyiz. Çünkü görmemiz, karanlıktaki nesneler üzerinden gözümüze “ışığın” ulaşması sayesinde mümkündür. Eğer bir ortamda ışık varsa, görme söz konusudur ve eğer yeterli düzeyde ışık varsa, yani ortam aydınlıksa, o ortamdaki nesneleri ayrıntılarıyla görürüz.

Kamera Fotoğraf Işık

Dijital fotoğraf da benzer şekilde kameramızın karşısındaki görüntüyü görmesi veya algılamasıdır.

Fotoğrafın oluşumunu sağlayan ana yapı “sensör” dediğimiz kameramızın gövdesi içinde, en gerideki “ışık algılayıcı”dır. Sensörün görebildiği ışık, kamerada “görüntü” olarak kaydedilir. Dolayısıyla fotoğrafın oluşumunu, kameranın —sensörün— “görmesi” gibi kabul edebiliriz.

Işık ve fotoğraf

Objektifin önündeki kapak açıkken, bulunduğumuz ortamdaki ışık lensimizden içeriye girmeye başlar. Ortamdaki ışığın ne kadarının içeri gireceğini belirleyen ilk unsur lensteki diyafram aralığının genişliğidir. Ancak sensörün önündeki “perde” (diğer adıyla “örtücü”) normalde kameramızda kapalı durduğu için ışık diyaframdan içeri girse de sensöre ulaşmaz. Dolayısıyla sensör normalde sürekli karanlıkta kalır ve hiçbir şey görmez.

Aydınlık bir ortamda fotoğraf çekmek için deklanşöre bastığımızda “perde” bir anda şip-şak açılıp kapanır ve böylece lensimizdeki diyafram aralığından gelen ışığı (ve dolayısıyla dışarıdaki görüntüyü) sensörümüz anlık sürede görmüş olur. Sönsörün o görme anında elde ettiği aydınlık, dijital veri formunda ekranda göreceğimiz fotoğrafı oluşturur. Kamerada işlenen bu veri hafıza kartına kaydedilir.

Temelde iş bu kadar kolay. İnsanın görmesine benziyor, değil mi? Gözümüz kapalıyken hiçbir şey görmüyoruz. Göz kapağımızı bir anda açıp kapadığımızda karşımızdaki görüntüyü algılıyor ve hafızamıza kaydediyoruz. Işığın az olduğu ortamlarda göz bebeğimiz (iris) –diyafram gibi– genişler ve daha fazla ışığın algılanması sağlanır. Ortam çok aydınlıksa bu kez göz bebeğimiz –diyafram gibi– kısılır. Normalde göz kırpma süremiz 1/20 saniye olarak hesap edilmiştir. Bu süre, göz kapağımızın açılıp kapanma hızının sonucudur. Buna göre kameralarda “perde hızını” düşünmeye çalışın.

Perde, 1/20 saniyede açılıp kapanabildiği gibi, 30 saniye süreyle açık da kalabilir, 1/4000 saniye gibi çok daha kısa, anlık sürelerde de bunu yapabilir. Perdenin açık kalma süresine “enstantane” diyoruz. Enstantane, “an” anlamındaki “instant” sözcüğünden gelir. Fotoğraf bir enstantane, yani bir anlık görüntüdür.

Göz kapağımızı kısık tutabildiğimiz gibi, diyafram aralığının ebadını da ayarlayabiliyoruz. Öte taraftan ışığın az olduğu karanlık ortamlarda görüntüyü seçebilmek, yani algılayabilmek için “daha uzun sürelerde” bakmamız gerekiyor. Fotoğrafta böyle uzun süreli bakışa “uzun pozlama” diyoruz; saniyelerce hatta dakikalarca sürebilir.

Şimdi bu öğrendiklerimiz ışığında konuyu biraz daha ayrıntılarıyla ele alalım ve ayrıntılarıyla kavrayalım.

Fotoğraf makinesi

Fotoğraf makinesi yaklaşık ikiyüz yıl önce icat edilerek hayatımıza girmeye başlamış bir cihaz. Günümüzde anı biriktirme gibi kişisel çekimler için kullanılan amatör kompakt, dijital, analog türleri yanı sıra yarı ve tam profesyonel DSLR, aynasız, su altı kameraları gibi pek çok türü vardır.

Batı dillerinde fotoğraf makineleri “kamera”, Türkçedeki kameralar ise “video kamera” olarak adlandırılırlar. Kameraları, yani fotoğraf makinelerini video kameralardan ayıran temel fark, seri halde görüntü kaydetmek yerine tek tek çekim yapmalarıdır. Kamera kelimesi Latince “oda” anlamına gelir (gemilerde yolcu ve gemicilerin kaldıkları kamara dediğimiz oda ve İngiltere yasama meclisini oluşturan Avam Kamarası aynı kelimedir; kabin ve oda anlamlarına gelir. (Oda anlamındaki İngilizce chamber, Almanca kammer aynı Latince kökten gelir.) Bu odanın tek ışık giren yeri, yani penceresi objektifidir.

Karanlık oda anlamındaki kamera obscura , “bir delik ve mercek yardımıyla nesnelerin görüntüsünü yansıtan cihaz” demektir.

Fotoğraf makinesinin temel yapısı

Fotoğraf makineleri temelde iki parçadan oluşur:

  • Görüntüyü (ışığı) toplayan objektif,
  • Bu görüntüyü elektronik sinyale dönüştüren ve kaydeden gövde.

Fotoğraf makinesinin ön kısmında ışığın içeri girdiği ve bu açıklığın bir düzenekle ayarlanabildiği yani diyaframı olan objektif, gövdesinde de görüntünün kaydını yapan ışığa duyarlı bir sensör vardır. Her ikisinin arasında ise yine gövdede, ışığın sensöre ne kadar süre boyunca düşeceğini kontrol eden perde. Perdeye, “obtüratör” veya “deklanşör” adlarıyla da işaret edilir.

En gelişmiş fotoğraf makinesinden en basitine kadar bütün fotoğraf makinelerinin temel parçaları bunlardır. Objektif, diyafram, perde, sensör ve bunlara bir de vizörü (bakaç) ekleyebiliriz. Şimdi bu elemanları biraz daha yakından tanıyalım.

Objektif (lens)

Objektif, içindeki mercekler (lensler) vasıtasıyla dış dünyadaki nesnelerden gelen ışığı (görüntüleri) toplayarak fotoğraf makinesinin gövdesine ulaştırır.

Mercekler, bir ışık demetini kırarak belli bir noktaya düşüren bombeli camdan yapılma saydam cisimlerdir. Fotoğraf makineleri yanı sıra video kamera, dürbün, teleskop, mikroskop gibi cihazlarda da objektifler kullanılır.

Amatör kameralarda objektif, kamera gövdesine sabitlenmiştir; çıkartılıp yerlerine başka objektifler takılması mümkün değildir. Amatör kamera objektiflerinin çok fazla kontrol butonu da bulunmaz.

Profesyonel kameraların ve bazı yarı profesyonel kameraların objektifleri ise değiştirilebilir, yani biri çıkarılıp diğeri takılabilir. Bu özellik, çekimin niteliğine göre farklı türde objektif kullanabilmemize imkân sağlar.

Objektifteki merceklerin hareketi sayesinde netliği ve görüntüyü yakınlaştırıp uzaklaştırmayı (zum) diyafram sayesinde de ışığın giriş aralığının genişliğini kontrol edebiliriz. Buna göre, profesyonel objektiflerin üzerinde gerekli ayarlamaları yapmak için genelde üç adet “halka” veya diğer adıyla “bilezik” vardır. Bunlar, önden arkaya doğru sırasıyla netlik halkası, zum (zoom) halkası ve diyafram halkasıdır.

Netlik ayarı

Netlik ayarı, modern objektiflerde manuel (elle) yanı sıra otomatik olarak da yapılabilir. Otomatik konumda netleme deklanşöre yarım basılarak yapılır. Manuel konumda ise, netlik bileziğini sağa-sola çevirerek istenen nesnelerin net veya bulanık görünmesini sağlanabilir.

Zumlama

Zum bileziği, kameranın konumunu değiştirmeden fotoğraflamak istediğimiz görüntünün yakınlaştırılması ve uzaklaştırılmasına yarar. Objektifin içinde merceklerin arasındaki mesafenin değiştirilmesiyle sağlanan merceksel yani optik yakınlaşma ve uzaklaşma ile kamera hiç hareket etmeden yakın plan çekim yapılabilir. Optik yakınlaşma ve uzaklaşmayı zum bileziğinin yanısıra, zum motoru ile elektronik olarak da yapmak mümkündür.

Diyafram

Objektifin üzerindeki son halka diyafram halkasıdır. Bu halka sağa-sola çevrildiğinde objektifin içindeki aralık genişler veya daralır, bu şekilde gövdeye girecek ışık miktarı düzenlenir.

Diyafram, daha büyük veya daha küçük bir aralık oluşturmak üzere açılan ve kapanan metal plakalar veya yapraklar kümesidir. Apertür denen diyafram açıklığı ise diyafram tarafından ışığın objektiften geçmesine izin vermek için bırakılan dairesel aralık miktarıdır.

Her objektifin diyafram açıklıkları için ayarları vardır. f/durak denen bu değerleri değiştirdiğinizde diyafram yaprakları daha küçük veya daha büyük bir aralık meydana getirmek üzere birleşir ve ayrılırlar.

Gövde

Kamera gövdesi, görüntünün işlendiği ve hafıza kartına kaydedildiği bölümdür. Objektiften gelen ışık (görüntü) diyafram aralığından geçerek sensör yüzeyine ulaşır ve burada elektronik sinyallere dönüştürülür. Gövdenin tek ışık giren yeri objektiftir.

Objektifleri göze benzetirsek, kamera gövdesi insan beynine karşılık gelir. Çekilen tüm görüntüler burada işlenir. Gövdedeki deklanşör butonuna bastığımızda bu işlem içerideki elektronik devrelerde gerçekleştirilir. Gövdede sensörün önünde perde mekanizması bulunur. Ayrıca objektif, vizör (bakaç) ve batarya gibi parçaları da gövde üzerinde taşınır.

Sensör

Dijital fotoğraf makinelerinde görüntüyü hafızaya kaydetmek için yer alan elektronik algılama çiplerine sensör denir. Sensörler optik algılayıcılardır ve lensten girerek sensöre düşen ışığı elektronik sinyallere çevirirler ve bu sinyaller ekranımızdaki görüntüyü oluşur. Sensörlerin farklı boyutları vardır ve büyüklüklerine göre Megapixel olarak bildiğimiz kavram ortaya çıkar. Sensörlerin ayrıca yapılarına göre de çeşitleri vardır.

Perde (örtücü, obtüratör)

Dışarıdaki objeden gelen ve önce objektifte toplanan ışık diyaframdan geçer ve gövdede sensöre düşmeden önce örtücü yani perde dediğimiz kısma gelir. Burada perde açılıp kapanarak ışığın sensöre ulaşmasına izin verir.

Perde hızlı açılıp kapanırsa az ışık, yavaş açılıp kapanırsa sensöre daha çok ışık düşer. Perde (deklanşör ve obtüratör), ışığın sensöre erişmesini sağlamak için belirli bir süre için, önündeki aynanın açılıp kapanmasını sağlar. Perdenin açılıp kapanma hızına enstantane adı verilir ve saniye ve 1/saniye değerleriyle ifade edilir (1/250, 1/500 s gibi).

Vizör

Fotoğraf makinesi gövdesindeki en son eleman vizörden de birkaç cümleyle bahsedelim. Vizör, fotoğrafını çekeceğimiz görüntüyü izlememizi sağlayan bakaçtır. Sensörler sayesinde görüntüler doğrudan sayısal ortama aktarıldığı için artık ekranlardan da izlenebilmektedir. Bazı makinelerde vizör yerine bu LCD ekranlar tercih edilir.

Son söz

Buraya kadar gördüklerimiz ışığında konumuzu toparlayacak olursak…

Fotoğraf makinelerinde bulunan sensörün algıladığı ışık sayesinde fotoğraf oluşur. Fotoğrafladığımız nesnelerden sensöre erişen ışığın miktarını kontrol eden iki farklı mekanizma söz konusudur. Bu mekanizmalar diyafram ve deklanşör (perde) olarak adlandırılırlar. Bunların belirlediği iki değişken sırasıyla diyafram açıklığı (apertür) ve perde hızı (enstantane) olarak tanımlanır.

En sade anlatımla kamera, ışık ve fotoğrafın oluşumunun esası bu. Yeni başlayanların dikkatini hemen burada bir ayrıntıya çekmek istiyorum. Fotoğraf makinelerinin işleyiş mekanizmasını ve fotoğrafın, sensörün algıladığı ışıkla oluştuğunu gördük.

Fotoğraf makinelerinin bu yazıda anlatılan şekilde ışığı kontrol eden bir mekanizmaya sahip olmasının nedeni, ışık “miktarının” çekilen fotoğraflarda belirleyici role sahip olmasıdır. Yani fotoğrafın aydınlık veya karanlık oluşu, sensöre düşen ışık miktarı ile doğrudan ilgilidir.

Şimdi fotoğrafın en can alıcı konusu olan pozlama konusuna rahatlıkla geçebiliriz. Pozlama ve Pozlama Üçgeni Nedir? Doğru Pozlama Nasıl Yapılır? başlıklı yazıyla bilgilerinizi geliştirmeye devam edebilirsiniz.

Pozlama konusunu en kısa sürede kolaylıkla kavramanızı sağlayacak bilgilere hazır olun.

Tekrar görüşünceye dek… Fotoğraf çekmeye devam edin!

Yazar Hakkında

Baki Karaçay (MPA)

iO Akademi'de Eğitmen, Danışman. 25 yılı aşkın süre profesyonel deneyim sahibi Kamu Yönetimi Uzmanı (YL) ve Mühendis / Antalya Valiliği AB Projeleri Koordinatörü (2009-2020). Avrupa Birliği Projeleri kitabının yazarı ve Proje Döngüsü Yönetimi Eğitmeni. Sosyal Psikoloji meraklısı. Fotoğraf gönüllüsü. Webmaster. Bağlama sanatçısı. Kayakçı, doğa yürüyüşçüsü.

Yorumunuzu Ekleyebilirsiniz